- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Kabak ile kavak
Ah şu kendini bilmezlik yok mudur? Nelere mal olmuştur bir bilseniz? Maydanozla çınarı birbirine karıştıranların sayısı az değildir. Hani deveye hendek atlatma meselesi var ya. Zavallı hayvana o hem de öyle bir uçurum gelirmiş ki korkusundan geçmek istemezmiş. Hayvana bakıyorsunuz kocaman. Hendeğe bakıyorsunuz küçücük. Böyle gariplikler insanlar arasında da yaygındır. Zaten ne çekiyorsak maydanoza çınar deyip koca çınarları görmezden gelenlerden çekiyoruz. Keşke her şey yerli yerinde görülseydi de böyle dengesizlikler olmasaydı.
***
“Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak ağacı boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
"Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?"
"On yılda", demiş kavak.
"On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
"Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!"
"Doğru, "demiş ağaç."Doğru."
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak önce üşümeye, sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağı doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa:
"Neler oluyor bana ağaç?"
"Ölüyorsun, " demiş kavak.
"Niçin?"
"Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için."
***
Öyküden çıkarılacak öyle dersler var ki.
Bu dersi çıkarmayanlar tecrübe adı altında daha çok hayat dersi almaya mahkûmdur.
Gönül arzu eder ki kabak ile kavak birbirinden ayrılsın.
Eğer onlar ayrılmasa bile ilahi adalet kabağı fıtratı gereği kavaktan ayırıyor.
Başka ne denilebilir ki?