Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '12

 
Kategori
Futbol
 

Kabak kafa Alex

Kabak kafa Alex
 

milli maç, pullu prim


Spor kamuoyunun ve bilumum otoriter kesimin, günlerce eleştiri yaptığı, gündemi kökünden kazıdığı, derin mevzu bu mu diye alay ettiği, yarım ağız dudak büktüğü memleket meselesi nihayete erdi sonunda. Başka gündemler, popüler oldu olacak derken bu akşam yine bir Sırat Köprüsü maçına çıkacak takım. Hem de ne takım! 11 in beşi bir yerde, hastanede. Sakatlar ve sakatatlar olarak formamızın ter limitleri aşılacak yine. Şanlı forma; Terden akvaryumda susuzluktan ölen balıklar gibi kupkuru kalacak yine. Bunlar prim zamanlarının en cevval şahsiyetleri. Ya bu adamlara bu kadar prim vereceksek, kendi evlatlarımıza, kendi milli formalarını giymeleri için tonla para vereceksek, neden ecnebi üç beş yıldızı Türkleştirmiyoruz? Hem adamlar kıla tüye sakatlanmaz, hem prefosyönel olarak işlerinin gereğini yaparlar. Diğer spor dallarında sonradan görme bir sürü Türk Sporcu var, iki yasa değişikliği yapalım milli takımı istenilen seviyelere çıkaralım. Adil değil mi? Peki onların ha bire sanki açlık sınırında yaşayan emekli dul yetim gibi, iki golün birinde para istemeleri, adil mi? Bu iş bu zamanın değil eski zamanların da işi. Neydi o ya Hidayet Türkoğlu’nun yayın esnasında prim diye ribaunt alır gibi arkadaşları ile havalara sıçramaları vardı, zat ABD gurbetinde çulsuz mu kalmıştı. Bu millet nelere, kimlere ne paha biçilmez değerler verdi de, beş para karşılığını görmeden yitip gitti. Milli işler karşılık gözetilmeden yapılmalı, sermayesi teri, primi alkış olmalı.

Bu akşam aslolan 5 oyuncumuz yalan oldu. Burak, Selçuk, Gökhan, Topal ve son bomba Arda, daha akşama çok var biri daha sakatım beni ayırın diye çıkarsa şaşırmam. Alex bu topraklardan zorla sürgün edildiğinden beri, futbolcular sürekli sakata gelmekte. Önce Yobo, Meylereş sonra millilerden Burak, Selçuk sonra malum diğerleri… Derken Saraçoğlu Şato’sunun sahibi Aziz Yıldırım hakkında ki dava yeniden gündem de, al sana bir sakatlık daha. Otorite artık taraftarın desteğinden uzak olan Derebeyini bu kez indirmenin derdinde gibi…

Bi fıkra vardır bilirsiniz; Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir.
Her türlü görünür süslerden de arınması gereklidir. Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden.

Derviş usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır. “Vur usturayı berber efendi.” der. Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş bir yandan da aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak ‘Kalk bakalım derviş, kalk da tıraşımızı olalım.’ diye kükrer. Dervişlik bu… Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ne de olsa mahallenin kabadayısı, elinde silah astığı astık kestiği kestik. “Ne diyorsak o” diye ortalıkta dolaşan bir belalı. Ses çıkaramaz.

Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında sürekli aşağılar dervişi, alay eder. Kabak aşağı, kabak yukarı! Konuşur durur. Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.

Berber ise şaşkın; bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar: “Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?” Derviş mahzun, düşünceli cevap verir: “Vallahi gücenmemiştim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!”

Alex gözü yaşlı gitti, o kabak kafalı  Brezilya’lının da bir sahibi olduğunu geç anlayacak bu ülke…

 
Toplam blog
: 220
: 212
Kayıt tarihi
: 14.08.12
 
 

İşimiz gücümüz  finasalpara, ama sevemedik hiç bir daim kendi malımız gibi bedenini. Neyse bize b..