Kabak tadı!

Bir Sakaryalı olarak bazı yorumlardan şikayetçiyim arkadaşlar!

“Kabak tadı verdi bu!” lafından mesela!

Ne varmış kabağın tadında?

Biliyor musunuz ki bacanağım tam elli dönüm yere kabak ekti! Kime satacak bunları?

“Ne yapıyorsun bacanak?” Diye sordum laf olsun babından!

“Kabak ektik bacanak! Onunla uğraşıyoruz işte!”

Ben kabağın her yıl ekildiğini bilmezdim! Sanırdım ki ağacı var, yazın topluyorsun!

“Kaç yılda ürün verir?”

“Ne kaç yılı ? Hemen verir!”

“O kadar gövdeyi hemen yapıyor mu?”

“Tabi!”

“Kaç kök ektin?”

“Ne bileyim? Elli dönüm yere ektik işte!”

“Parası nasıl?”

“Tatlı parası var bacanak!”

Kendi tatlı, parası tatlı bir ürün bu kabak!

Anlıyorum ki bu Millete tatlı birşey yedirmeyeceksin. Başlıyorlar şikayete!

“Yahu bu kabak tadı verdi!”

Rahmetli annemi hatırlarım. Pazara giderken iğne de götürürdü.

“Ne yapacaksın anne iğneyi. O kalabalıkta birilerine mi batıracaksın yoksa!”

“Yok oğlum! Kabak alacağım da ona batıracağım!”

“Niye anne?”

“Sıkı girerse iyidir o kabak!”

“Ya iğneyi görür de kendini sıkarsa!”

“Oğlum kabak dedik Ahmet demedik!”

Valla iğne olurken-ki beşi geçen geçti- bildiğim tüm duaları ederim. Son iğnemi olurken hemşire hanım kızdı.

“Niye sıkıyorsun kendini beyefendi? İğneyi kıracaksın!”

“Hemşire Hanım sanki iğneyi ben tutuyormuşum gibi konuşuyorsun! Doğru tut da kırılmasın!”

Rahmetli babam da iğne vururdu. Şantiyelerde iğne vuran da çok gereklidir. Ama tutuşunda meymenet yoktu. Sanki mızrak atacak! Öyle tutardı şırıngayı! Korkutmaya çalışırdım Milleti!

“Vallahi sendeki cesarete de hayranım Abi. Babam Yunan askerine saldırıyor sanki elindeki kasaturayla!”

Bacanak söz verdi.

“Kabaklar olduğunda gel bacanak. İstediğin kadar doldur arabaya!”

Kamyonetle gideceğim!

Kabak tadını görün!