Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '16

 
Kategori
Dünya
 

Kabak tadı...

Kabak tadı...
 

kabak tadı


Kabak tadı verse de dünya.

Yaşamaya değer yaşamın tadı

 

Her lisan bir insandır denir. Dil bilmenin günümüzde şart olduğunu ve bir başka insanı tanımak, anlamak olarak söylenmiş bir sözdür bu.

Her insanda bir dünyadır aslında. İnsanoğlunda bütün canlıların davranışlarını, dağların denizlerin sakin ve hırçın hallerini, çiçek açmış bir bahçeyi, dolu vurmuş bir tarlayı, her şeyi yakıp kavuran ateşi, o yangını söndüren suyun azizliğini de görürüz.

Huyu, karakteri, davranışları, toplum içindeki yeri ve önemi bu farklı dünyaları tanımamıza sebep olur

 

İç siyaset, dış siyaset, kan, gözyaşı, dünya, Ortadoğu ülkemizin durumu derken esas ilgi alanım olan şiirden, edebiyattan ve insanlardan uzaklaştığımı hissetim. Hepimizin bildiği gibi yazmak bir meseleye yoğunlaşınca ve yeterli gözlem yapılınca oluyor.

Hislerimiz ve duygularımız, sezgilerimiz ise bizleri farklı farklı konulara yönlendiriyor

İnsana dair

Ve

İnsan davranışlarını anlatmak için son yazmış olduğum yeni şiirlerimi siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim

Şiirde bahsedilen ”ben” bireysellik, bencillik, kendini beğenmişlik değil. Benim yazdığımda, benim gördüğümde, benim düşüncemde olanların o şiiri ya da yazıyı okuduğunda yazarın yerine kendini koyabilmesi demektir. Yani eğer başarılı bir çalışma ise okuyucu direk kendiyle özdeşleştirir bütün yazılanları.

Eğer kişi bahanesi cebinde gezenlerden değilse, kibir taşımıyorsa, okurken vicdanıyla konuşarak bir mahkeme kurar ve kendini yargılar. Ve şöyle der ”sanki içimi okumuş” “haklı” “doğru söylüyor”

Yok, eğer tersi olursa “hadi canım sende” “deli saçması” “saçmalamış” demek suretiyle yaşantısına devam eder.

hiç bir şey moralimi bozamaz

ne gelen bahar

ne de vızıldayan sinekler

 

umurumda değil arıların bal yapması

o mesele çiçekle arının arasında. o kadar

kelebeklere de üzülmüyorum

nasılsa her canlı kaderini yaşar

 

bülbül mü dediniz

çok mu önemli bülbülün güle olan aşkı

hepi topu bir tutam tüy

dikenin batması canını yakar

 

biraz abartmıyormuyuz yaşamı

sanki çile üretiyoruz

üzülmek için bahanemiz çok vesselam

sevinmek için ölmek mi gerek?

 

olmuyor işte olmuyor

çıkmıyor kıssadan hisse

incir çekirdeğini doldurmayan hayatlar

nasıl oluyorsa sığmıyor bu aleme

sanki çok umurundayız çok

bak nasıl da

üzüntüsünden döne döne ağlıyor dünya

 

hissin

duygunun

acının

ve

sancının

tarifi olmuyor maalesef

yaşamadıkça

 

hiç bir şey moralimi bozamaz

ne gelen bahar

ne de vızıldayan sinekler

 

yaşadıkları ders olsaydı olana

ölene değil de

üzülürdü doğana…

 

İnsandan yola çıkarsak anlamı olmayanı anlamlandırmak da yine biz insanların marifetidir. Alaca belediyesi kültür sanat yayınlarından çıkan günbatımı düşleri (2013)  şiir kitabımda boş ve anlamsız dünyayı abartıp her şeyinden vazgeçenler için bir şiir yazmıştım. Yeri gelmişken taşı gediğine koyalım.

 

 

ne kadar da kabağa benziyorsun dünya

içindeki üç beş çekirdektir bizi kandıran

 

tadın tuzun yok senin;

nefsimizdir seni ballandıran

 

(günbatımı düşleri...sy.95)

 

Yaratılış gayemizi düşünürsek çok fazla düşünmeye, üzülmeye, endişeye gerek yoktur. Kaza ve kadere iman ettiğimize göre yaratana teslim olmak biz insanları bütün sıkıntılardan kurtaracaktır. Ama insanoğlu işte şeytanla işbirliği yapmaktan da geri durmuyor ne yazık ki!

….

ne kadar çok şey biliyor
ne kadar güzel konuşuyorsun
azizim

 

gülden
gülistandan dem veriyorsun
aşkın tarifi bir başka sende
hele hele sevgiliye hitabına bayıldım
"çimenler üstüne uzanmış yar
türlü hayallere dalar
gökten ay iner
saçlarına yıldız yağar"
dinlerken kendimden geçtim
yalan değil 
biraz da şüpheye düştüm
sitem ettim kendi kendime
odun gibi adamsın diye...

 

çiçeği övüyorsun
böceği yeriyorsun
ruh güzelliğin mi bu yansıttığın
yoksa riyaya alışık dilin mi söyleten

 

toprağa minnetini sunarken
umurunda olmuyor ekmek vermeyen taş
bu işte bir yanlışlık var
azizim
bu işte bir yanlışlık var

 

boşu boşuna gülmüyor kargalar
çok bilene bir bildiğimi söyleyeyim bari
hisleriyle konuşurmuş hayvanlar

 

anladım.
karşılık bekliyorsun bu çektiğin zahmetten
yılanı deliğinden çıkarmak için yapıyorsun
bütün bunları
belli ki gırtlağına çökeceksin.
ee yılan bu
çıkar mı deliğinden?

uydurduğun yalana 
ne kadar inanır yılan

 

Osmanlıda yoksullara yemek veren hayır kurumlarının ucuzluğundan dolayı mevsimi gelince kabağa yüklenmeleri neticesinde dilimize yerleşmiş bir deyimdir. Aynı şeyleri tekrar tekrar başımıza gelse de, sıkıcı tat vermeye başlasa da bu dünyada yaşamak. Yaşamak. Allahın bize verdiği canı ve kaderi yaşamaktan başka yoktur hiçbir seçenek

Ezcümle; neticede insanız, eğilip bükülmeye ne gerek var. Herkes kendini bilir. Birbirimizi kırmadan, üzmeden yalan olan ve hiçbir anlamı olmayan bu dünyadan insan gibi göçmekten başka yapılacak ne var Allah aşkına…

 

Arap Kurt – köşe yazıları-

 
Toplam blog
: 35
: 151
Kayıt tarihi
: 18.01.14
 
 

1965 yılında Çorum'un Alaca ilçesinde doğdu. İlkokulu orta ve liseyi Alaca'da bitirdi. 1985 yılın..