Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '14

 
Kategori
Siyaset
 

Kabataş'ta türbanlı kadına saldırı iddiası ve beyin bükülmesi

AKP'li bir belediye başkanının kızı olduğu söylenen bir kadının, Gezi Parkı olayları sırasında İstanbul Kabataş'ta bebeğiyle saldırıya uğradığını iddia ettiği olay herkesin malumu. İddia o kadar abuk sabuk idi ki!. Bir kaynakta şöyle anlatılmış:

“Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70-100 kadar adamın ortasında kaldım. Bebek arabam elimden gitti. Bir kadın ‘Ne geldiyse bu ülkenin başına bunların başörtüsü üzerinden geldi vurun şuna’ deyince, bir adam arkamdan tekme tokat vurmaya başladı. Bir taraftan ‘Bu üllkenin gerçek sahibi biziz anladınız mı ulan’ diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı. ‘Kutsal başörtüymüş, görün bakalım kutsalı size neler yapacağız’ diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular. Kendimi kaybettim. Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu. Kalktım bebeğimi bulmaya çalıştım.”

Başbakan bu iddiayı ballandırarak çeşitli konuşmalarında kullandı.

Sadece o değil tabi. Basın da bunu kullandı.

Bu yazı, "bunlar sahte çıktı, vay ne yalancı adamlarmış" demek için yazılmadı. Çünkü bunlar zaten sayısız olaydan dolayı tescilli sahtekar ve yalancı idi. 

Baştan aşağı abuk sabuk bir uydurma olduğunun anlaşılması için bir sıradan zeka, bir sıradan iyi niyet gerektiren bu sahtekarlık esas olarak bir silah olarak kullanıldı. 

Bu yalanla, halkın dini duyguları sömürülmek suretiyle, toplumsal muhalefete karşı halktan bir direnç geliştirilmek istendi. Başbakan her zamanki en az iki yüzlü politika ve söylemleriyle buna balıklama atladı. Basın ise başbakanın bu söylemini basın yoluyla meşrulaştırarak, bu söylemin etkili olmasını sağladı. 

Bu söylem kimler üzerinde etkili oldu? Bana kalırsa iyi niyetli olup da saftorik olmayı aşmış hiçbir kimsenin üzerinde etkili olmadı. Bu yalanın basında etkili olması, iddianın inandırıcılığı ile hiç ilgili değildir. Çünkü bizzat basının bir kısmı ile köşe yazarlarının bir kısmı başbakanın söylemlerine yataklık etmek için kullanılmakta. Onun söylemlerininin öncesinde ya da sonrasında halkın bunlara inanması için pekiştirici işlevi görüyorlar. 

Dün küçük beyinli bir basın yatakçısı, 'bu olay gerçekten oldu sandım' diyerek olayla ilgili köşesinde yazı yayımlamasından dolayı özür dilemiş. Bu kişi herhalde bu özür ile işlediği suçlardan yırtmaya çalışıyor. Bu o kadar basit bir şey değil. Hukuk kullanılarak insanlık suçu  işlenirken, bu kişiler, şu ya da bu şekilde, basının pekiştirici rolünü yerine getirmesi için canla başla, siyasal gazetecilik yaptılar. Bunun karşılığı özür değil, olamaz. Özürü az buluyor filan değilim, özür, yıllarca suç işledikleri kitleyi yeniden kandırmaya çalışma hilekarlığından başka bir şey değil. Güya şu deniyor, 'ben hata yapmışım, şimdi geri adım atıyorum, ben iyi gazeteciyim, iyi insanım.' Halk ve hukuk bu kişilere okkalı bir 'hadi ordan!' çekecektir, zaman içinde. 

Bu yazıda bunlardan çok şunu demek istiyorum; olmuş ya da olmamış olsun, türbanlı bir kadına birinin saldırmış olması iddiasının ne kadar gürültü kopardığının farkında mısınız? Dersiniz ki, türbanlı bir kadın ayrıcalıklı, kraliyet ailesinden biri, ona dokunmak ilahi suç gibi bir şey. Böyle lanse edildiğinin, hissettirildiğinin farkında mısınız?

Bu Gezi olaylarında, binlerce insan gaz bombalarıyla, tazyikli sularla, polis kovalamacalarıyla insanlık onurları ayaklar altına alınmadı mı? Hadi onu geçelim, ülkemizde onur o kadar da değerli bir şey değil. Peki yüzlerce insan bizzat şiddet görmedi mi? Onlarca insanın bir tarafı kırılmadı mı? 10-20 arası kişinin gözü kör edilip, kafatası kırılmadı mı? Polis tarafından 6-7 kişi öldürülmedi mi? 

Olmuş olsun ya da olmasın türbanlı bir kadına saldırı iddiasının bu olaylar yanında esamesi bile okunmaması gerekirken, tam bunun tersi olmuyor mu?

Bu açıkçası, beyin bükülmesi gibi bir şey. Nasıl ki, çok kuvvetli demirler bile ağır bir darbe karşısında bükülüp kalırlar.

Bugün Türkiye'de yapılmak istenen insanların beyinlerinin ele geçirilmesi idi. Bunu başarmayı düşünmek aptallığın daniskası ancak, bunu yapacağız derken pek çok hayatı ve insanı telef ettiler ve ediyorlar.

Kabataşlı türbanlı kadın fantezisini, böyle okumak gerekir, olmuş olsun ya da olmasın, bunca kan akan bir ülkede bir türbanlı kadına saldırılmış olsa ne olur olmasa ne olur, saldıran varsa, bu suçu gerektiriyorsa, cezasını verirsin olur biter.

Ama amaç bu değildi zaten, insanların beynini bükmek idi. Bu da, basının pekiştirici gücüyle yapılmıştır.

Türbanlı bir kadına saldırıyı, herhangi bir insana saldırıdan daha anlamlı ve önemli gösteren her şeye ve herkese yazıklar olsun!

Tekil birey hak ve özgürlüklerine sonuna kadar evet! Bunu aşan, bireyi, salt birey olduğu için anlamlı ve değerli görmeyen, ama bir öğretiye, bir kutsala, bir dine, bir milliyete, bir siyasete bağlayarak değerli gören ve anlamlandıran her şeye, sonsuza kadar lanet olsun!

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..