Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '16

 
Kategori
Felsefe
 

Kabullenemediğimiz eylem; eleştirilmek

Kabullenemediğimiz eylem; eleştirilmek
 

İnsanın kendini hiç bir zaman eleştiremeyeceğini bilmesidir öz eleştiri. Bir paradokstur aslında, şu an satırlara yansıyan. Aslında beşerin haddinin de, üstündedir zaten özünü eleştirmek. Ona düşen saygı ile eğilmektir huzurda. Öz eleştiri özü bulmaktır esasında.

Beşer, akıl ve bu nimeti kullanma kabiliyeti ile değerli. Hataya düştüğünde doğrulabilme keyfiyeti ile muktedir. Yanlış yapacak kadar kusurlu ve aciz. Neticede yaratılmış olan bir varlık insan.

Burada bir eleştiri çabası var. Zaten ancak bir çaba olabilir bu. İnsan hakimse duygularına ve aklına, çelişkiyi hisseder her an yamacında. Her olayında her kararında… İnadında, sevgisinde, nefretinde… Bir kalp verilmiş atar durur içinde. Bazen öyle titrer ki o, öyle sarsar ki vücudu; sanki içerde biri ölür, bir boşluk oturur oraya. Yine de hareket etmez, kafasını kaldırıp hatalıyım demez. Dil konuşur, içi cız eder söylediklerine; ama söyler devam eder, düşünmediklerini sayıklar hissetmediklerini kelimelere döker, kendini kaybeder yanlış yola adım atar. Bilir o an bunun yanlış olduğunu, pişmanlık duyacağını; sonrasında ağlayacağını… Belki doğruları da söylüyordur, egodan da bunları fazlasıyla koruyordur. Ama yine de bu ürkütür insanı.

Öz eleştiri yanmaktır. Baltayı alıp, yanlışa düşünmeden vurmaktır. Öpüp onu tekrar sallamaktır dallara. Bir parçası olanın, ondan kopmasıyla huzura ermektir. Boynu eğip, küçülüp küçülüp yerlere serilmektir. Silinmektir, bilinmemektir, utanmaktır, kızarmaktır. Burada bile öylesine fıtri bir mülahaza vardır ki insan hayret eder kendine. Eleştirebilmek egoyu körükler, hakkını verdim; yeri geldi kendimi de yere vurdum dedirtir. O an bile onu büyüler. İşte basit bir ferdin çelişkisi. Hayatın parçası olan insanın fıtratı ve kaçınılmaz akıbeti.

Her insan delidir zaten, bu çelişkiyle yaşamak onu bu hale koyar. Bazen değişilmez, tek ve en nadide şeymişçesine kendini umursar; bazen bir paçavra gibi benliğini, hissiyatını, zerrelerini bir kenara savurur. Bu dengenin kurulabilmesi ve muhafaza edilebilmesi için vicdan ve akılla müracaat edilir. Onların bünyeyi hiç bir zaman terk etmeyeceği düşüncesiyle beşer nizam alır. Aslında ahret inancı da buna destek olur. Cennet tatlı gelir kulağına; başka bir yürek, kavuşma heyecanı ile titrer mayasına.

İbretlik canlıdır insan, ibadetle ihya olunur. İbriğinden, ip olmuş akarken hayat serüveni, İbrahimi faziletlerle donanmış bünyesi, karşısında İblisi heyecanlar akabinde hezeyanlar. İbrar etmek gerekir hakikati, ibraz ile mümkündür o yoldaki saadeti.

 
Toplam blog
: 19
: 567
Kayıt tarihi
: 23.04.10
 
 

Selçuk Üniversitesi Mezunu. Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı ve Anadolu Üniversitesi U..