Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '18

 
Kategori
Tarih
 

Kaç Kaç Günleri

Kaç Kaç Günleri
 

Kaç kaç olayı, Adana halkının Fransız - Ermeni katliamından korkarak Toroslar’a doğru kaçmasıdır.

‘9 Temmuz 1920 tarihinde Ermeni komitecileri ile düzme bir oyun tertip ederek; müslüman halkın şehri boşaltmalarını kolaylaştırmak için güneydeki bahçeler tarafına Cezayirli müslüman askerlerini nöbetçi koyup, bu duruma müsamaha gösterdiler . 10 Temmuz sabahı iki saat süren silahların müslüman mahalleleri üzerine sıkılmasından sonra Türkler, koltuklarında birer bohça ile Oba yoluna doğru kaçmaya başladılar . Çarşıdaki Türkler dükkanlarını kapamadan, evde kadınlar eşyalarını ve giyecek bir şey almadan şehrin batı ve güney taraflarına, yani oba semtlerine kaçmaya başladılar. Kaç Kaç yolculuğuna ova köylüleri de, paniğe kapılarak iştirak etmişlerdi. İşte bu ana baba yurdunu ve evini mahşeri bir vaziyette terkederek kocası, karısını; çocuğu, anasını bulamayan, bu günün adına işgal tarihinde Kaç Kaç denilmiştir.’

Abdulkadir Bilginer’in ‘Çukurova’da Ermeni Zulmü’ adlı kitabında şöyle der : "...Bizler dikenli ve tozlu yollarda, kuşları uçurtmayan kasıp kavuran güneş tepemizde; etrafımızda vicdansız süngülü askerler, durup dinlenmeden yürüyorduk....askerler arasında çok sayıda Ermeniler de vardı. Ellerine istedikleri fırsat geçmiş, bizlerden intikam alıyorlardı. Ara sıra: 'Alçak Dacikler' deyip gülüyorlardı-Dacik Ermenice Türk demekmiş-. Kafilenin arasına tüfeklerle giremiyorlardı. Canı yananlar bir hadise çıkarabilir korkusu vardı. Bir ara solumuzda acı bir kadın sesi, bağırışlar, itişip kakışmalar oldu. Yaşlı bir nineye çabuk yürü diye dipçik vurmuşlar. O ana kadar ufak tefek homurdanmalar dışında yürüyüş oldukça sakindi. İhtiyar nineye yapılan bu alçaklığa halk dayanamadı. Askerlere saldıranlar bile oldu. Fransız askerleri daha çok ateş açarak, halkı tehdide başladılar. Askerlerin bütün güvenceleri havaya silah sıkmaktı. Ermeni olduğu anlaşılan bir asker ise: 'Sinirlenmeyin sonunuz daha fena olur' dedi ve yürüdü....".

‘Kızlar, kadınlar canlarını kurtarmak için yalın ayak, baş açık temmuz güneşinin kızgın alevleri içinde yükselen, kesif tozlara boğularak akın, akın hicret ediyorlardı. Anasını kayıp eden yavrular, göğsü delinmiş yavrusunun üzerine kapanan ak saçlı analar namusu üzerine titreyen bakirelerle ovalar, obalar dolmuştu…’


Fransız askeri, tren katarına yüklediği toplarla Adana Garı’ndan Ceyhan’a doğru hareket eder. Kürkçüler’e gelince topları ateşler!.. Mal ve can kaybı olur. Selver Nine’m, hamiledir… Kadın ve çocuklar kaçmaya başlarlar.., üç kilometre kadar uzaklaşınca Nine’m tek başına Mehmet’i doğurur! Murt dalları arasına bırakarak kaçar.., canını kurtarır… Biraz ilerleyince kız kardeşi durumu fark eder. Tarif üzerine gidip çocuğu/babamı alıp geri döner…
Fransız Kumandanın Adana'ya İşgale Gelişi

Fransız Kumandanın Adana'ya İşgale Gelişi
'Fransızlar saldırdı, gürledi Ermeniler, /  Ermeni’den gelirdi, o kalleşçe mermiler. / Bu vatan benim diye Türk Ulusu şahlandı  / Düşman kaçtı geriye, tarih yine sallandı. / Ben sizlerden biriyim, o günleri yaşadım / Silah tutmazdı elim, hiç olmazsa taşladım…' A.Kadir Bilginer

KÜRKÇÜLÜ  DURANALİ?
Kayseri’de yaşadığım yıllardı, yerel bir televizyon kanalında Abdullah Ayata diye bir tarih öğretmeni, ‘Kürkçülü Duranali çete kurarak Adana’da Ermenilerle savaştı’gibi/benzer bir şey söylemişti. ‘Kürkçülü Duranali’ sözünü iyi duymuştum.Kürkçüler benim köyümdü. (İnternet ortamında, Duranali’nin Ermeniler tarafından öldürüldüğü yazılı) Gel zaman, git zaman sonra Son Ermeni ve Kartallar Yüksek Uçar romanlarının yazarı  Abdullah Ayata ile arkadaş olduk…

Kürkçülü Duranali’nin romanını yazmak istiyordum, araştırmalara başladım. Bazı duyumlarım, iyi bir araştırma yapmam gerektiğini.., bana söylüyordu.

Bu yılın mayıs ayında Abdullah Ayata’ya Duranali’nin doğduğu mahallenin meydanınabüstünün dikilmesi için Valiliğe müracaat edeceğimi, bir düşüncesi/bildiği birşeyin olup olmadığını ortak arkadaşımız Hüseyin Türkmen’e söyledim.

Hüseyin Türkmen (sormuş), ‘Abi, sen o işten vazgeç! Kısaca, derin devlet öldürmüş’gibi/benzer şeyler, söyledi.

Köyümdeyaşayan Duranali’nin yaşantısını aydınlatmanın araştırmacı bir yazar olarakbana düştüğünü düşünerek yola koyuldum… Akçatekir’de Duranali’nin yiğeni,torunları ve akrabalarımla birlikteyim. Onlarca kişiyle görüştüm.

HacıMehmet Gök Fakı’nın oğlu Duranali, Kürkçüler Dağcı Köyünde oturmaktadır.Gösterişi seven babayiğit biridir. Köye sonradan gelen doğu kökenli çobanı çiftliğine yerleştirir ve daha sonra da evlendirir.

Kısa zamanda Kürkçülerin en zengin kişisi olur. Tabakzade çiftliğinin ağası, ‘Yahu Duranali, zenginlikte beni geçtin!’ der.

Çukurova kaç kaç günlerini yaşamaktadır. Duranali, eşek ve katırlara yüklediğiürünlerini satmak için 3 Haziran 1920 tarihinde Adana’ya doğru yola düşer.Namus davası nedeniyle takip edilir… Kürkçüler – İncirlik arasındaki Kızıl kuyumevkiinde Kaz Güden deresini geçerlerken baskın yenir ve Duranali (ağzı, burnuvs kesilerek) öldürülür...

Duranali için yakılan ağıtları defalarca okudum. Ermenilere karşı mücadele ettiği, çetecilik yaptığıyla ilgili en küçük bir söz yok. Kahraman biri olsa, öyleyiğit bir gardaşa/yiğene ağıt yakarken dile getir(il)mez mi?!..

Söylenceye göre, Duranali’nin hanesi daha önce baskın yemiş ve bir teneke altını alınmış. Ermenilerle çatışan çetecinin çiftliği baskın yer mi?

Öldürülmeolayı kaç kaç günlerine denk geldiği için, Ermeniler tarafından öldürüldüğü biryakıştırma! Yani, ucuz kahramanlık!..

Kanımca,kimin tarafından öldürüldüğünü ört pas etmek için; hazır ‘Ermeniler öldürdü’ yakıştırması varken.., (şikâyet üzerine) derin devlet öldürdü.., sözü, pek inanılır gibi değil…

Ali Akdemir
24. 08. 17
Akçatekir



Adana'ya Fransız - Ermeni zulmü/katliamını yüzlerine vuracak bir anıt yapmanın hâlâ zamanı gelmedi mi?
 

 
Toplam blog
: 172
: 425
Kayıt tarihi
: 15.07.09
 
 

Ali Akdemir, Adana tarihinin en büyük sel felaketini yaşadığı 21. 02. 1948 tarihinde doğdu. Edebi..