Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Kaç kişi acaba onun "faili meçhul" intiharında aslında katil zanlısı olduğunu biliyordu?

Gözyaşlarım yanaklarımdan sicim gibi süzülüyor. Yoruldum artık silmekten vazgeçtim onları. İçim yanıyor ona sarılmak neden neden yaptın bunu diye sormak istiyorum. Aslında benim çok iyi bildiğim cevabı, onun bana itiraf etmesini istiyorum. Birazdan hoca gelip cenaze namazını kıldıracak bize.

-Merhumu nasıl bilirdiniz? diye soracak bizlere. Eminim ki herkes yürekten iyi bilirdik diyecek. Sonra herkes olmayan hakkını helal edecek ona hep bir ağızdan. HELAL OLSUN. HELAL OLSUN. HELAL OLSUN. Diye üç kere, usulünce.
Esas bizlere hakkını helal etmesi gereken "o" iken.

Canım arkadaşım, sırdaşım, can dostum kaç kere konuştuk seninle. Her seferinde haklısın diyordun bana. Ama konuştuğumuz herşey, hep konuştuğumuz yerde kaldı. Bu kadar mı zordu "HAYIR" diyebilmek insanlara, tek diyebileceğin "HAYIR" kendi yaşamına mı karşıydı?

Gece geç saatlere kadar çalışırdı. Bazı günler sabahlardı mesai arkadaşlarına "HAYIR" diyemediği için. Herkes kendi işini ona devredip çantasını alıp gezmeye giderken “onu" çok ama çok severdi hiç bir zaman onlara "HAYIR" demediği için.

Karısının bir tanesiydi "o" ona hiçbir zaman "HAYIR" diyemediği için. Karısı istemiyor diye görüşemediği için etrafında erkek arkadaşı, kendine ayıracak özel bir saati bile kalmamıştı. Halbuki ne çok keyif alırdı hep birlikte futbol maçlarına gidip, maç çıkışı bir birahanede oturup birtek atıp maçın kritiğini yapmaktan.

Annesinin bir tanecik oğluydu "o" annesine hiç bir gün "HAYIR" diyemediği için. Sırf annesi istediği için maliye okumuş, sırf annesi istediği için devlet memuru olmuş, sırf annesi istediği için Mine ile evlenmişti.

Mahalle arkadaşıydık onunla aynı sokaklarda birlikte büyüdük. İlk başlarda onun da küçük "HAYIR" ları vardı belki çok nadir, küçük harfli ve kısık sesli de olsa. Fakat annesi Fatma teyze bu "HAYIR" ları hiç bir zaman dikkate almadı. Hep oyunun en guzel yerinde onu eve çağırır yada bakkala, markete yollardı. Onun isteklerinin o nadir , küçük harfli, kısık sesli "HAYIR" larının bir anlamı yoktu Fatma teyze için. Ne zaman ve ne kadar ders çalışacağına, hatta o gün ne giyip ne yiyeceğine onun yerine hep o karar verdi. Biricik oğlu için herşeyin en doğrusunu tabiki o bilirdi. Yıllar geçtikçe artık onunda “HAYIR” diye bir kelime kalmamıştı lugatında. Fatma teyze canından sevdiği oğlunun -istemeden de olsa- tam kişiliğinin oluşumu sırasında kafasını fazlasıyla karıştırmış, yaşamında neyin onun sorumluluğunda olduğu neyin olmadığını ayırt etmesine yarayacak, zihinsel, fiziksel, duygusal ve ruhsal sınırlarını anlamasına ve oluşturmasına engel olmuştu.

Sonraki yıllarda da çevresindeki insanlar umarsızca onun sorumluluk alanı içinde cirit atarken o hep onlara "HAYIR" demekten, sınırları yüzünden birisi kırılır, incinir diye onları üzmekten, reddedilmekten, sevilmemekten, yapayalnız kalmaktan korktu. Ona çocukluğunda aşılanan bu korkular yüzünden de sınırlarını hiç bir zaman oluşturamadı. O "HAYIR" diyemedikçe herkes onun sırtındaki küfeyi doldurdukça doldurdu. O da zamanla çevresindekilerin bitmek bilmeyen istekleri yüzünden kendi isteklerini, arzularını, yani kısacası kendini tamamen unuttu. O "HAYIR" diyemedikçe herkes onu çok ama çoook sevdi, onu hiç bir zaman terketmedi. Ama kimse, onun aslında kendisine ait olmayan bir hayatı yaşadığının, küfesindeki yükün onun taşıyabileceği ağırlığı çoktan geçtiğinin, ayaklarının her geçen gün biraz daha titrediğinin asla farkına varamadı. Sonunda "o" da bu yükü artık daha fazla taşıyamadı.

Şu an cenazede bulunan kaç kişi acaba onun "faili meçhul" intiharında aslında katil zanlısı olduğunu biliyordu.

01 Aralık 2006
Haşim Arıkan
http://hasimce.blogspot.com/


 
Toplam blog
: 110
: 1108
Kayıt tarihi
: 05.02.07
 
 

Kimliksiz bir yazanım aslında... Bazen benim, bazen senim, bazen de herhangi biriyim. Belki d..