Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '09

 
Kategori
Blog
 

Kaç para kazanıyorsun?

Kaç para kazanıyorsun?
 

Öyle görünse de yalnız değilim. Meddyed el uzatma, Danimarka'nın gelgitleri, medd ü cezr


Yıllar önce gurbet elde; en çok duyduğum kelime “Frau”

Kulağımı sabahtan akşama kadar tırmalar, sersem ederdi! Kaba gelirdi! Hırlamak gibi bir şey!

Bir gün dayanamadım sözlüğüme baktım! Çok güldüm!

Kadına ait hitap sözcüğünden hiç hoşlanmamıştım! Benim hatırım için değiştirmediler! Zamanla alıştım!

Cesaretimi toplayıp çat pat konuşmaya başladığım dönemlerde; gurbetçi kardeşlerimin merhabadan sonra; hakkımda bilmek istedikleri “ Memleket nere? Kaç para kazanıyorsun?” olurdu!

Ülkenin yerlileri ise “adımın” anlamını bilmek isterlerdi! Kan ter içinde kalırdım ama açıklardım!

Bir gün aklıma geldi eşime “ İzmir’e göç ettiğinde en sık hangi sözcük kulağına takıldı” diye sordum! Yanıtı burada es geçeceğim; anlayışınıza sığınıyorum” Tabiî ki biraz bozuldum!

“Peki, sana en çok sorulan soru neydi hatırlıyor musun?”

“ Ne çabuk unuttun Alev Hanım? Beni bir güzel ütülemiştin; özeldir böyle konular ifşa edilmez diye”

“ Geçmiş zaman unuttum işte nazlanma hadi söyle bakalım”

Ikınıp sıkındıktan sonra söylemeye razı oldu!

“ Türkiye’ye geldiğine değdi mi? Kaç para kazanıyorsun?”

Merak etmiyorum, benim bilmek istediğim bu değil merak etmeyin!

Buna benzer bir soruyu sadece oğluma sormuştum!

Hepimizin merak ettikleri olabilir! Yerinde ve dengeli merak can yakmaz!

Hiç merakımız yok gibi; meraklılar hakkında asilce fikrimizi beyan ederiz!

“Meraklı Raziye!” Neden meraklı “Rıza” değil?

Çiçekleri böcekleri tüylüleri tüysüzleri; yola çıkanı, yoldan çıkanı, kimsesiz hastaları, yaşlıları, çocukları eve geç kalanı merak ederim!

Hiç tanışmadan kanım kaynayanları da!

Bilmek isterim; ama her zaman soramam! Bazen; yanıtlamak zor gelir, kendimden bilirim!

Bakın isterseniz örnek verelim:

Kağnıya sordum; O ruhu güzelin gözlerinin rengini; süt verdi sır vermedi!

Uğurlu bereketli onun adıyla başlayan dizi elliyi buldu, sevinmeyelim mi?

Meleklerden önce kim vardı engin dünyanızda ve şimdi nerede?

Hangisine yenilik katmak daha kolay? Hayatına? MB ye? Bu soru kartal C ye!

İnce kıvrak zekâ neden hep; inanılmaz güzel yüzün çözülmez “Vaka” gibi birkaç adım önünde; el ele gitseler; prensleri ürkütmeseler olmaz mı?

Aslanlar küçük olmazlar kükrediklerin de; çift olan organlardan birini gizlemek haksızlık oluyordu diğerine; yine de gözlerinizde hüzün var sebebini soramam! Niye? Olgun ve genç yerine; genç ve olgun olmak daha çok yakışmaz mı size?

Can canan canımsın diyen diller samimi; özlüyorum battaniyelere sarılıp oturduğumuz sahili, devamı gelecek mi?

Haber yok! Komşu olacaktık hani? Pijama partileri, yaramazlıklar ertelendi mi?

Saba dedim diye mi gönül koydun? Tina’nın rütbesini kenara mı koydum, her ikisinden esintiler varsa bu gariban ne yapsın?

Sevmek güzel de; sevemeyenler için bir tavsiyeniz yok mu?

Cennette bir akarsudan adını alan, sık sık derinlere dalan iyi misin?

Tatlı yüzü, sıcakkanlı eşini İzmir’e dönmeden görebilecek miyim?

Tüm bu soruları durduk yerde sorabilir miyim?

Durduk yerde değil yazanlarım! Konuya girebilmek için cesaret toplamak denir bunun adına!

O benim yazılarımı pek okumaz! İnşallah bu yazıyı da es geçer!

Hasta kalbini dert etmiyor da MB den ayrı kalmak sanki onu çok daha üzüyor!

“ Dizlerimin üstünde bir dizüstüm olsa… Mutlu olurum gibilerinden”

Hiç aklımdan gitmiyor! Hastaneye yatınca ona çiçek göndermeyelim! Telefon etmeyelim! Dizüstü çiçek yerine geçer mi?

Ziyaretine gitmeden önce el ele versek, laptopunu önceden göndersek; diye hayallere dalıyorum! Her şeyden haberim var! İşsizlikten ( Sultanım bilir) krizden, sıkıntılı günlerden! Berlin’de pek dışarı çıkmıyorum! Konserleri televizyondan izliyorum! Her çıkışta kilo veriyorum!

İnsanın ister istemez canı çekiyor, Türk marketlerinden alış veriş ediyorum!

Fiyatlar daha uygun, bir de “Ooo hoş geldin ablam” diyen dillere gülen yüzlere dayanamıyorum! (Oğul ve arabası ayrılmaz bir ikili; okuldan çıkıyor işe yetişiyor!) pembe fileleri buzda kaymadan eve getiriyorum!

Tüm bunları size neden anlatıyorum? Çünkü evde yalnızım!

Bollukta bol keseci olmakla, darlıkta bir lokmayı paylaşmak aynı lezzeti verir mi? Şimdiden sizlere teşekkür ediyorum!

17.Ocak 2009 Berlin

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..