Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kaç parayız biz? ( I. bölüm)

Kaç parayız biz? ( I. bölüm)
 

Gün uğursuzun günü.

Kandırmaca, döndürmece, ütmece, yutturmaca, hile, entrika, fitne, fesat. Bütün bunlar, neredeyse gündelik hayatın olmazsa olmazları.

İnsaf, hak, hukuk, adalet ve adabı muaşeret. Sanki, geçmiş zamanlarda kalmış güzel hatıralar gibi.

Çok değil, 80’lerin başında bile; böyle değildi bu toplum. Haytası, fetbazı, gavatı, dilbazı, dolandırıcısı, kaldırımcısı o zaman da vardı elbet. Ama, egemenlik kayıtsız ve şartsız masumiyetindi.

Koskoca kurumlar.
Koskoca şirketler.
Koskoca bankalar.
Koskoca gazeteler.
Koskoca insanlar.
Kendi halinde bakkallar. Gariban tüccar. Bu denli ilkesiz, bu denli arsız, bu denli yüzsüz değildi. Utanırdık, arlanırdık. Yanlış bir şey yaptığımız zaman yüzümüz kızarırdı.

Sahi, ne oldu bize ?

Her taşın altında bir şer ittifakı. Her kapının arkasında bir kirli şebeke. Her ihalede bir fesat çetesi. Üç kağıtçılar, dört kağıtçılar, beş kağıtçılar. Emperyalist saldırılardan, kıyıdaki köşedeki itten, çakaldan, serseriden bahsetmiyorum. Onlar, dün de vardı. Yarın da olacaklar.

Bahsettiğim: İpek kravatlı , “haute couture” döpiyesli, altın saatli, marka ayakkabılı, tek taş yüzüklü, medyatik suratlı, sahte gülücüklü kelli-felli makbul insanlar.

Göz diktikleri; çoluk çocuğun, dulun yetimin cebindeki üç beş kuruş para. Üç kuruş da olsa üç milyon da fark etmiyor . Palavranın bini bir para. Aç kurtlar gibi saldırıyorlar. Menfaatin adı ciro. Tezgahın adı satış. Maksadın adı kar maksimizasyonu. Üstelik her şeyi, sırf bizi düşündükleri için yapıyorlar. (!)

Rüşvet, irtikap, ihtilas ve iltimas da bir başka memleket manzarası.

Yer gök promosyon. Dakka başı mesaj. Özendirme, kıskandırma, kışkırtma, can çektirme, ezme, hor görme, aşağılama… Zaaflarımız, kişiliğimiz delik deşik. 12 +3 taksit, 15 +5 taksit. Sanki , pırlanta yüzük alamayan şerefsiz.(!) Plastik kartlar, tefeci bankaları. Elini ver kolun gitsin.

Dedim ya. Kumpas, entrika, alavere-dalavere, göz boyama, akıl çelme, ağız kalabalığı, laf ebeliği, al takke ver külah. Rakamlar, istatistikler, test edilip, üniversitelerce de onaylanması cabası.

Devlet denetimi, hukuk sistemi, tüketici mahkemesi, Reklam Denetleme Kurulu, Rekabet Kurulu, RTÜK, TCK, BBDK, SPK… Yani kurulu, kurulu, kurulu…

Kulağa ne kadar da hoş geliyor. Ama hepsi nafile, hepsi kağıt üzerinde. Yapılan tırtıklama azar azar, ufak ufak. Miktar az olunca, hiçbir kurulun menziline girmiyor. Minareler kılıfın içinde. Her şey kitabına uygun görünüyor. Kadıyı kadıya şikayet edecek halimiz de yok.

Zaten bu sistem; cehaletimiz, zaaflarımız ve korkularımız üzerine kurulmuş. Sistemin öteki adı DÜZEN. Ne kadar da münasip.

Sadece internet değil, hayatın tümü sanallaşmış. İçimiz dışımız kandırmaca. Her şey yalan üstüne kurulu. Etraf, envai çeşit tuzaklarla dolu. Aldığımız her nefesi, attığımız her adımı birileri kar yazıyor.

Hırsızlık meziyet olmuş.

Nerdesin ey hukuk!
Nerdesin ey ahlak!
Nerdesin ey vicdan!
Nerdesin ey din!
Nerdesin ey insanlık!

Kaç parayız biz ?

A.Mesut Tatlıpınar

 
Toplam blog
: 47
: 3759
Kayıt tarihi
: 17.02.08
 
 

İstanbul'da doğdum. Şişli Lisesi'ni ve MÜ Siyasal Bilimler Fakültesi'ni bitirdim. Daha sonra, İ.Ü..