Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Kaç tane sorunuz olur hayata karşı?

Kaç tane sorunuz olur hayata karşı?
 

Kimliğine layık olamayanlara...

Mutluluk neydi? Gözyaşlarından süzülen yaşları silse birisi, bu seni mutlu eder miydi? Etmesi gerek diye düşünüyorum. Neden ağlıyorsun? Ağlama yeter artık! Ben sileceğim gözyaşlarını, artık ben varım ve hep buradayım. Buna her şeyden fazla inanmanı istiyorum.

Geldin mi? Bu sen misin? Ben her ağladığımda gözyaşlarımı mı sileceksin? Ya bundan bıkarsan? Hıı, söyle ya bıkarsan n'olacak? Ben küçük bir çocuk muyum? Evet belki çocuğumdur. Yaptıklarımın bazıları nedensiz oluyor, sadece o an doğru olduğuna inandığım şeyi yapıyorum. Belki de yanlıştır. Ne dersin? Kim mükemmel ki?!...

Tabi ki kimse mükemmel değil küçüğüm. İnan buna sen de değilsin, ben de değilim. Ama hayatta yaptığın şeylerin illa bir nedeni olması gerekmez. Doğru bildiğin şeyler seni yanıltmıyorsa, sonradan acı vermiyorsa böyle yapmaya ve davranmaya devam et!

Bazen ne düşünüyorum? Biliyor musun?

Söyle küçüğüm.

Bazen doğru bildiğim şeylerin bu dünyaya ait olmadığını düşünüyorum. Yapıyorum ama insanların bakışlarını görüyorum. Korkmuyorum inan ki insanlar için yaşamıyorum ben. Bir insan insanlar ne düşünüyor diye yaşamamalı. Asolan sen mi önemlisin bu dünyada yoksa insanlar mı önemli? diye sorabilmeli insan. Aynı zamanda da sen olmazsan hayatta olmayacak. Çevrendekiler sen varsın diye var. Onları yaratan sensin. Doğru mu? Yanlış mı?

Ah be küçüğüm! Böyle filozofça konuşursan tabi ki kimse seni anlamaz.

Hayır. Filozofça değil. Aslında biraz düşünsen üzerinde sorularımda haklı olduğumu göreceksin. Hayat yaşandığı zaman mı biter? Yoksa kendiliğinden mi akıp gider? Sen yaşamazsan hayatını senin elinden kayıp gittiğini görürsün. Farkettiğinde çok geç olur tutamazsın. Elinden kayıp gitmiştir ömrün...

Sen küçüğüm fazla düşüncenin bile insana zararlı olduğunu daha bilmiyorsun. Her şeyin fazlası nasıl zararsa, düşünmenin de fazlası zarardır. Bunu unutma!

Biliyorum bunu da düşündüm. Ama diyorum hep işte... Ama.

Neden ama?

Bilemiyorum aması maması yok. Cevabı yok yani. Bir şeyler eksik kalır da tamamlayamazsın ya da ama böyle olsaydı dersin? Sen demez misin?

Her insan gibi derim her halde.

Aklını bulandırdım değil mi?

Galiba. Sen küçüğüm akıllanmazsın.

Bende öyle tahmin etmiştim. Filozof değilim ama bir filozofun söylediği bir sözü ilk duyduğumda çok saçma bulmuştum. Meğerse adam doğru demiş. "Bir ırmakta iki kere yıkanılmaz."

Neden yıkanılmasın?

Öyle değil işte. Bende senin gibi ilk anda öyle tepki vermiştim. Saçmalamış diye de hocamla tartışmıştım.

Peki nasılmış?

Üzerinden akan sular başka sulardır. Unutma nehir akar, gider. Su değişir. Her şey değişime mahkum. Sürekli değişim kaçınılmaz ne kadar engellenmek istense de.

Peki haklısın. Ama yine de değişmeyen o kadar çok şey var ki!

Elbetteki var. Ben bile değiştiğimi söylerim ama bazen tepkilerimin değişen olaylara karşı aynı olduğunu görürüm. Her zaman değil. Ama bazen işte...

Sanırım anladım. Asolan ruh değişmez, kılıfı değişir gibi mi?

Bir bakıma doğru sayılır yargın. Bundan daha fazlası aslen. Yeni doğmuş bir bebek savunmasızdır değil mi? Savunma mekanizmasını annesi yerine getirir. Annelik müthiş bir duygu olmalı bu yüzden. Kabuk bağlamaya yani büyümeye başladığı zaman annesinin zırhını atamaz çoğu zaman. Bir müddet dışarıdaki hayata karşı bocalar. Annesinin zırhını çıkarmak istemez gördükleriyle veya yaşadıklarıyla. Bu zırhtan sıkıldığı için veyahut mecbur kaldığı için söküp atar üzerinden. Eğer birşeyleri başarma hırsı varsa ihtiyaç duymaz artık bu zırha.

Peki ama kimsesiz çocuklar?

Onlar mı? Onlar dpğuştan savaşçı zırhına sahiptirler. Biliyorum aklın karıştı sanki. İstersen devam etmeyelim.

Lütfen devam edelim. Bir sürü soru işaretim var.

Olmasın. Olsun ama can yakacak türden soru işaretlerine sahip olma hiçbir zaman. Bunalımda hissettiğin zamanlara sahip olur musun? Ya da dilinin ucuna olmayan bir küfür sözü gelir mi? Dahası esrarkeşler gibi sigara dumanını içine hapsetmek ister misin? İçinin zehir gibi olmasını filan. Bağırmak ister misin yüreğin ıslanırken?

Bilemiyorum ama bazen yolunda gitmeyen zamanlara karşı içimin zehrini akıtmak özellikle buna sebep olana bunu haykırabilmek isterdim.

Hayır. Bir şeye sebebiyet verenler her zaman olacak. Senin onlara değil kendine karşı içindeki boşluğu yakalaman lazım. İçindekilerin zehri çok dolduysa birazcık insanları suçlamak yerine kendi boşluğunu yakalamaya çalış.

Böylesi imkansız değil mi peki?

Her zaman değil. Sorgulamayı artık bırak. Neden diye sormak manasız. Herşeyin bir nedeni elbetteki var. Ama bazen nedenleri sorgulamak içindeki zehrin daha da büyümesini sağlar. Odun gibi yaşa demiyorum.

Ne yapmalı sence?

Özgür bırakmalı kendi zihnini, ruhunu, bedenini belki de. Hikayelerini anlatan insanları dinle, ama insanlara asla hikayesini sorma. Herkesin hikayesi ve öykü kahramanı vardır. İnsanın iç dünyasında saklı hazineler çoktur. ya kendisi bu hazinenin farkına varamamıştır henüz bu yüzden de anlatacak bir hikayesi olmadığını düşünür. Kimisi de anlatmaya lüzum görmez.

Anlatırlarsa dinle, anlatmazlarsa kendisi bilir diyorsun yani!

Ehh... Ben nasıl olsa tanımadığım insanların hayatlarına gizli olarak seyirci olabiliyorum. Ama o insanların benden beklentilerini anlayamıyorum sadece. Ben onları gördüğüm zaman kaçıyorum sence yardımcı olmam gerektiği için mi uykusuz kabuslarımı ziyaret ediyorlar?

Bilemem. Sen bilirsin.

NOT: Eski bir yazıma eklemeler yaptım. Biraz karmaşık bir yazı oldu. Sizce?

 
Toplam blog
: 128
: 1145
Kayıt tarihi
: 23.11.07
 
 

Herkes gibi yazar, çizerim. Dünyamı boyarım hepsi bu!..