Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '08

 
Kategori
Öykü
 

Kaçan kaçsın

Kaçan kaçsın
 

Halika (Halil Kahya) sabahın alaca karanlığında gözünü ovuşturarak kalkmaya çalışıyordu, yatarken kel başına geçirdiği yün örme takkesinin başından düştüğünü fark ederek yastığın üzerinden çabucak alarak başına geçirdi. Halika son günlerde sabahları düşünceli kalkıyordu, çünkü Ankara’da meclis her gün yeni ve modern kanunlar çıkarıyor, bunlardan biride halika’ yı ilgilendiren en önemli yasa ise tek eşli evlilik. Yani bununda resmi nikahlı (İzinname) olması. Ama halika nın dört karısı vad. Bu kanunun uygulaması yaygınlaşırsa eşlerin akıbeti ne olacaktı? Ama kendisi kırk senedir köyün muhtarıdır, başkasına uygulanan kanun kendisine biraz es geçilebilirdi. Biraz düşündü baktı ki işler karışacak ama kısa dönemde bir tehlike yok, elini sallayarak” Amaaan iş olacağına varır” diyip, biraza keyiflenerek, gece geç yattığı için hala uyanamayan ikinci karısını dürtükleyerek uyarmaya çalıştıysa da gayreti boşunaydı.”Ulan, şimdi Elif’in koynunda olsaydım aptes suyumu bile hazırlamıştı. Hele Aniş’ in cilveleri allahıma peygamberi bile yoldan çıkarır” diyerek hayıflandı.

Gün doğduğunda dört hanımdan olan on beş çocuk ve bütün aile, yüksekçe bir altlığın üzerine konulmuş bakır işlemeli sini ve yine yeni kalaylanmış bakır tasın içinde buğusu yükselen bulgur çorbasından menkul sofranın etrafında bağdaş kurarak dizilmiş, herkes Halika’ nın başlamasını bekliyor ki kendileri de bir an evvel çorba ile buluşabilsinler. Biraz sonra üçüncü ferik Elif’in yaptığı taze yufkalar el yakacak kadar sıcak ulaştı sofraya. Kahvaltıdan sonra, Halika en büyük oğlu Milli’yi yanına çağırarak emirler verecekti. Haber yolladılar ama Milli’yi arayan nerede bulacağına biliyordu. Kahvaltıdaki çorba O na yetmemiş evin hizmetlileri için pişen bulgur pilavının soğumasını bekliyordu. Halika’ nın çağırdığını söylediklerinde; Yüzünden pilavı yiyememenin burukluğu seziliyordu. Hemen ayağa kalktı ama göbek kendinden yarım metre ileride, kıçı bir o kadar geride, şalvarına bağladığı hanımlar tarafından dokunmuş alaca kuşak kopmamak için bu bedene direnmek adına ne acılar çekiyordu kim bilir. Peder bey, hem muhtar odası hem de köy odası olarak kullanılan büyükçe bir odada ve her zaman serili duran yirmi kilo yünden yapılmış misafir döşeğinin üzerinde düşünceli ve dalgın bir şekilde otururken Milli’nin geldiğini fark etmedi bile. Oda uzun ve geniş, ama bir tane poyraza, bir tane de güneye bakan küçük iki penceresi olduğundan içerisi loş ve hafif karanlık gibi. olduğundan kapıdan giren ilk anda çokta fark edilmiyordu zaten. Çocuk, kapının girişinden itibaren oyma ahşapla süslenmiş korkulukla ayrılmış ve su testilerinin sıralandığı aynı zamanda konukların abtes alması için özel yapılmış kurnanın yanında biraz bekledikten sonra odanın üç kenarını boydan buya dolanan ve konukların oturması için toprak ve taştan yapılmış üzeri dokuma halı ve kilimlerle döşenmiş divanın yanından geçerken ortada hem ısınmak hem de kahve pişirmek için daima yanık olan mangala çarpmamak için dikkatli bir şekilde geçerek halika’ nın yanına sessizce oturdu. Babasının yüzündeki iyice derileşmiş kırışıklıkları ilk defa görüyormuş gibi bakıp, divanın arkalığı olarak dokuma halıdan yapılmış, geometrik motiflerle süslü ve kapıya yakın yerdekilerin içi otla Muhtarın oturduğu taraftaki lerinse kamışla doldurulduğu yastığa yaslandı. “bunda bir iş var ya hadi hayırlısı” dedi kendi kendine. Oğlunun şaşkın bir vaziyette yüzüne baktığını fark eden Halika, başını kaldırarak “Len çık köyün içine, yarın izinname için şaare (şehre) gidileceğini ilan et” dedi.İzinnameyi ilk defa duyan Oğlan “bu da ne” dedi? Muhtar çok bilmiş bir tavırla; “Bak oğlum, İzinname devlet nikahıdır. Bundan sonra evlenirken şaare gidilecek orada nikah yapılacak annadın mı”? Oğlanın, “Benim dört anam varya, onlar ne olacak” diye sormasından korktuğundan, herkesin sadece bir karısı olacak diyemedi. Milli tam olarak anlamamasına rağmen anlamış gibi başını sallayarak “desene bizim imamların tekerine taş koydular.” Muhtar daha fazla konuşmamak için oğlanı gönderdi yanından.

Halika hangisini resmi nikah yapacağını düşünüyordu “Anşa (Ayşe) iyi huylu, evin emektarı ama yaşı geçti, Fadime’nin aklı fikri çiftte çubukta, Elif! Ah Elif, senin hizmetine doyum olmuyor. Hele o gaş altından bakışın yok mu, ölüyü canlandırır. Amma genede sana güvenemem, çünkü kırdığın yumurta kırkı geçti. En iyisi ben Aniş’ e yaslanayım acık çirkin mirkin amma benim gahrımı ancak o çeker. Zaten çocukların çoğuda ondan olma, sürütme uysalda zaten. Gerçi bunların dördü de dört yiğit başı götürürler ya, bakalım benim başım kimin elinde kalacak.” Bu arada Milli köyün büyük camiin toprak damına çıkmış avazının çıktığı kadar bağırıyor. Bağırıken de yeni alınmış çarığının ucuna doğru yükseliyor ki sesi daha gür çıksın. “Ey ahali duyduk duymadık demeyin, yarın kazaya izinname çıkartılmaya gidilecek, herkes birbirine kaçan kaçsın, izinnameden sonra kaçış olmayacak” Birkaç defa tekrarladıktan sonra görevi yapmanın rahatlığı ile, küflenmiş çarpık dişlerini göstererek güldü ve kendi kendine “Yarın görün köydeki havadisleri.” Diyerek başını alaylı bir şekilde aşağı yukarı sallaya, sallaya caminin ağaç merdivenine doğru yöneldi. O günün gecesi köyün karanlık sokakları epeyce hareketli geçmişti. Sabah olduğunda haberler geliyordu; O, onunla, Bu bununla, falan filanla kaçmış, sayıları bayağı kabarıktı. Ama söylendiği gibi ertesi gün resmi nikaha gidilmemişti. Birkaç gün sonra olay unutuldu derken, Milli yine camiin tepesinde göründü. Yine aynı “kaçan kaçsın” diyordu. Ertesi gün sabah olduğunda flaş bir kaçış olmuştu, çünkü Halika’ nın üçüncü karısı Elif o şaşalı hayatı bırakarak, bir demirciye, ikinci hanım olarak kaçmıştı. Herhalde, kaçış amacı üçüncü hanımlıktan ikinciliğe yükselmek değildi. O günler köyün güncel konusu Milli’nin her ilanından sonra anasının bir azaldığı. Ama Milli’nin çokta umurunda olmadığından yine oraya, buraya çıkarak kaçmaları teşvik ediyordu. Sonunda Halika’ nın otoriter yapısı da bu hanımları bir arada tutmaya yetmemiş ve sadece Aniş ona sadık kaldığından izinnameyi de o hak etmişti.

Yinede uzun zaman, haksızlığa uğradıklarını düşünen aşıklar, zorla evlendirilen genç kızlar ve erkekler kaçarak haksızlıkları giderdiklerini sandılar. Halika yaşını almıştı, çok geçmedi öldü. Milli ise babasını örnek alarak, kendinden önce ölen kardeşlerinin hanımlarına imam nikahı yaparak çok eşliliğin son kalesi olarak hanımlarının hepsinden sonra öldü.

Mustafa Delikanlı

 
Toplam blog
: 50
: 1009
Kayıt tarihi
: 03.04.08
 
 

Ben Delikanlı Aksaray ili Balcı Kasabasında hayli zaman önce doğup, ilk ve dahi orta okulu burada, ..