Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '08

 
Kategori
Haber
 

Kadayıfın altı da kızardı...

Kadayıfın altı da kızardı...
 

Ne hukukun “H”sini bilmeye ihtiyaç var, ne de uzun boylu düşünmeye. Bilinmesi ve sorulması, cevabının da alınması gereken bir tek soru var. O soru sorulacak, cevap alınacak…

Soru şu: Atatürk ilke ve inkılâplarını savunmaktan ve uygulamaktan vazgeçek miyiz? Türkiye Cumhuriyeti'nin Devleti’nin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olması niteliğini değiştirecek miyiz? Daha da açıkçası, mevcut Anayasa ile bu güne kadarki tüm Anayasalarda yerini bulan, değiştirilmesi bile teklif edilemeyecek maddelerini “Değiştirilebilir” kabul edecek miyiz?

Eğer bunların tamamına “Evet” diye cevap veriyorsak, gündemdeki “Türban” meselesinin nasıl ve ne şekilde çözüleceğine bakmak çok da önemli ve tartışılacak bir konu olmadığını görürüz.

Bu soruya “Hayır” diye cevap vereceksek, zorlamayla, bir yerle bir “Kelime” veya “Cümle” sokuşturmakla konuyu çözmek olası değildir. Eğer “Türban” sorununu gerçekten “Bir cümle ile” çözebileceğini sanan varsa, yanılgının tam ortasında durmaktadır.

Anayasanın “Başlangıç”ı ile ilk üç maddesi yerinde duracaksa, hangi kelimeyi veya cümleyi koyarsanız koyun, ilk üç maddeye aykırı olacak ve Anayasa, dünyada örneğine bir daha rastlanmayacak kadar kendi içinde “Çelişki” görüntüsü verecektir. Sanırım bu da Türkiye’nin uluslar arası hukuk alanında “Gülünç” duruma düşmesi için yeterli bir nedendir.

Tabi mesele, bugünün meselesi değildir. Yıllardan beri Türkiye üzerinde çeşitli kaynaklar, bölmek, parçalamak, iç huzursuzluk çıkarmak için var güçleri ile çalışıyorlar. Nedenlerini birçok yazımda belirttim.

Bir kısım açıkça, bilerek ve isteyerek bunu yapıyor. Diğer bir kısım ise, ağızlarına doladıkları ve tamamen yanlış yorumladıkları “Özgür düşünce” görüşün arkasında yapıyorlar. Ne yazık ki yanlış yapıyorlar.

Bakınız, bu günün Başbakan’ının, o günlerin partisindeki Genel Başkanı bunu nasıl açıklamıştı da aynı zamanda partisinin kapatmasına gerekçelerden birini oluşturmuştu.

“Refah Partisi iktidara gelecek. Adil Düzen kurulacak. Sorun ne? Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kansız mı olacak bu kelimeleri kullanmak bile istemiyorum amma, bunların terörizmi karşısında herkes gerçeği açıkça görsün diye bu kelimeleri kullanma mecburiyetini duyuyorum. Türkiye'nin şu anda bir şeye karar vermesi lazım. Refah Partisi Adil Düzen getirecek. Bu kesin şart, geçiş dönemi yumuşak mı olacak, sert mi olacak, tatlı mı olacak, kanlı mı olacak. Altmış milyon buna karar verecek.”

Bu sözler kapatılan Refah Partisi’nin Genel Başkanı Necmettin ERBAKAN’a ait.[1]

Bundan on yıl önce geçişin, yumuşak mı, sert mi, tatlı mı ve kanlı mı olacak, ona karar veremiyorlardı. O günlerde geçişin nereye olacağı da belliydi. Ama bu gün “Nereye” sorusuna bile cevap verebilecek durumda değiliz.

Bildiğimiz bir şey var, “Laik, Demokratik, Sosyal Hukuk Devleti” olan cumhuriyetimizin temeli oyulmakta, Atatürk ilke ve inkılâpları da rafa kaldırılmak istenmektedir.

Yani… Bazılarınca artık, yine o günlerin demesi ile “Kadayıfın altı da kızardı” sadece üzerine şerbet sıcak mı dökülecek, soğuk mu? İş ona karar vermeye geldi.

Bakalım şerbeti “Tatlı mı” olacak yoksa limonu fazla kaçırılmış “Ekşi” mi, onu da şerbetini dökünce anlayacağız.

Yasama organında “Yasa” çıkarmak ile yine yasama organında “Anayasa” çıkarma arasındaki farkı görmeyenler veya görmek istemeyenler, gelecek günlerde ülkeyi nereye doğru yönlendirdiklerini göreceğiz.

Bakınız… Bir “Anayasa” taslağı hazırlandı. Ama içeriğini Sayın Başbakan’dan başka kimse “Tam” olarak bilmiyor. Bu nasıl bir “Anayasa” hazırlamaktır ki, kimse bilmiyor? Neden bir “Sır” gibi saklanıyor?

Acaba bir günde ortaya çıkıp oldu-bittiye mi gelecek, getirilecek?…

Ben, açıkçası bundan da endişe duyuyorum.

Bekliyoruz…

Neyi mi bekliyoruz dersiniz? Kadayıf yemeyi, tatlı mı olacak ekşi mi, yiyince anlayacağız…

24 OCAK 2008



[1] Anayasa Mahkemesi, Esas:1997/1 ve Karar:1998/1 sayılı gerekçeli kararından alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..