Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '09

 
Kategori
İnançlar
 

Kader - 1. bölüm

Allah yaratır. Yarattıklarını yaşatır. Ömür verip yaşattıklarını sebeplere bağlı halden hale sokarak terbiye eder. Verilen ömür (süre) sonunda yarattıklarının hepsini aslına (rücu ettirir.) döndürmek için geri alır. Geri aldıklarından sadece insanoğlunu, verdiği akla dayalı iradesiyle, yapıp ettiklerinden dolayı hesaba çeker. Onlara sonunda ödül (cennet) yada ceza (cehennem) verir.
Yaratma ile başlayan insanoğlunun hayat serüveni, verilen ömür sonrası bedeninin toprağa, ruhunun da geldiği gaip (fizik ötesi) alemine geri dönmesiyle birlikte insan denilen canlı varlığın bu dünya ki hayat hikayesi de bu şekliyle son bulmuş olur.

Bu genel çerçevede ömür denilen hayat hikayesi içerisinde yaşanacak olan her türlü hayatın serüvenini her kul, ilahî kader hükmü çerçevesi içerisinde, kendi akli iradesi ile oluşturacaklarını oluşturup yaşar.

İlahi kader hükmü, Allah’ın ezelde ilmi kudret ve kuvvetiyle takdir edip yaratıp var ettiği bütün varlıkları kapsar. İlahî kader prensibi içerisinde oluşturulup yaşayan bütün yaratılmışlar, Allah’ın başlangıçta murat ettiği tevhit projesine uygun önceden belirlenmiş olan birleştirilmiş bütünü oluşturmaya yönelik doğal hayatın tüm akışı içindeki oluşumları ilahi kader hükmünce oluşturup yerine getirmeye çalışırlar.

Onun için Allah’ın koyduğu doğal hayat kanunu içindeki doğal nizamın oluşmasını, her varlık kendi hayat serüveni bu hayat içinde oluşturup yaşarken aynı zamanda da kendi dışında cereyan edecek olan genel hayatın oluşturulmasına da katkıda bulunur.

Allah’ın yaratması ile (karanlıkta patlayan ışıkta) oluşan (evrendeki) tüm hayat O’na doğru geri akacağından, oluşan bu hayatın içindeki hiç varlık, ne boşuna yaratılmıştır. Ne de başı boş bırakılmıştır. Onun için doğal hayatın akışı içerisinde hiçbir rastlantıya, hiçbir tesadüfe yer yoktur. O sebeple de Allah’a yönelip, O’na doğru oluşup akacak olan (Taa Arş-ı Ala’dan başlayan bu oluşuma ait) bu doğal hayatın genel çerçevesi de elbette ilahi (genel) kader hükmünce külli akıl ve ilmin tek sahibi olan Allah tarafından (Kullarının cüzi akıl ve ilimle yapıp edecekleri hariç.) sıratı müstakim üzere oluşturulmuştur. Bu ifadeyi, kelimeyi tevhidde doğrulamaktadır.

“Yok, Allah’tan başka (tapılacak) ilah.” Diyerek söylediğimiz bu cümlenin anlamı. Yokluk alemindeki bir’den oluşan, çokluk alemindeki her şeyden (Her şeyin posası hariç) arı - duru oluşturulmuş birleştirilmiş bir bütünün O’nun huzurunda toplanıp bir bütün olması anlamında olduğunu bilmemiz gerekir.

Tevhid denilince; Allah’ın varlığına, birliğine, vahyine, nebi ve resullerinin söyleyip uyduklarına elbette bizler de inanacağız, inandıklarımızla da doğru yaşamaya çalışırken, aynı zamanda da onları ileriye taşıyacağız. Çünkü bunlar Hak’tandır. Hak’tan olanlar gerçektir. İnancımızın da temelini oluşturur. Bu genel çerçevede söylenip zikredilen tevhid ve tevhidin tüm kurallarına, inanan herkesin uyup sadık kalması gerekir.

Ancak bundan sonrası zaman ve mekan içinde yaşayan kullarının akılları ile elde ettikleri ilimler derecesinde ürettikleridir. Bu sonradan üretilen bilgilerin doğruluğuna, bu gün için bizlerin katılıp katılmaması, bu günkü aklımızla elde etmiş olduğumuz bilgilerin birikimine bağlı olduğundan bu gün bizlerin, o günkü akıl ve bilgiyle oluşturulmuş bu bilgileri yeniden çok iyi değerlendirmeliyiz. Kulların her an hata yapabileceklerini hiçbir zaman akıldan çıkarmamalıyız.

En azından bundan sonraki yaşamlarımızda bunlara daha çok dikkat etmeliyiz. Uyup uymamakta da çok ihtiyatlı davranmak zorundayız. Çünkü günümüzde hem çok hızlı, hem de çok aşırı bilgi üretilmektedir. Dolayısıyla üretilenlerin bilgilerin doğruluğu, yanlışlığı, faydası zararı daha düşünülüp sindirilmeden yenileri üretilmektedir. Dolayısıyla neyin doğru, neyin yanlış olduğu zararından önce anlaşılmamaktadır. Onun için çok dikkat edip uyanık olmak zorundayız. Çünkü bilginin zehirlisi en azından bir nesli yok eder.

Bizler de cüzi kaderimizi oluştururken bu tür bilgilerden faydalanacağımız için çok dikkatli olmak zorundayız. Çünkü hatasız kul olmaz. Hatalı kul, hatalı bilgi üretir. Onun için her söylenen sözün yada her okuduğumuz kitaptaki her bilginin doğru olabileceği düşüncesi yanlış olacağı için olur olmaz her kitaptaki her bilgiye inanıp teslim olmamalıyız

Aksi takdirde okuduğumuz kitabın yazarının bilgi eksikliğinden yada yapabileceği her hangi bir bilgi hatasından dolayı oluşacak olan tüm kusurun cezasını bizler kötü kader olarak çekeriz.

Onun için özgür düşünceyle fikir üreteceğiz derken akıldan, sağduyudan aşırı uzaklaşmamalıyız. Çünkü akıldan uzaklaşmak demek, bedendeki nefsin aşırı istek ve arzularına yenik düşmek demektir. Kötülüğe yenik düşen insanlar ister istemez doğal olarak nefsi menfaatleri uğruna diğer insanları da zirvedeki kötülüğe taşıyarak onları da zamanla şeytanlaştırmış olurlar.

Bu konudaki aşırı teslimiyette insanı özgür iradeden zamanla uzaklaştırarak tutsaklaştıracağından bu tür bir teslimiyette zaman içinde insanı melekleştirir. Halbuki, Allah bizleri şeytanla melek arasında mutedil canlı bir varlık olarak orta yolu bulmamız için insan yaratmıştır.

İnsan olmanın en büyük özelliği de akli iradesinin olmasıdır. O halde bize emanet verilen bu aklı çok iyi kullanıp değerlendirmeliyiz ki, insan olabilelim. İnsan olarak yaşarken de insanlık onurunu kazanıp korumak için mümkün olduğunca daha fazla aklımızı kullanarak daha az hatalarla doğru yaşamaya çalışalım. Aksi takdirde oradan buradan, yalan yanlış, yarım yamalak edindiğimiz eksik yada hatalı bilgilerle kendi ellerimizle oluşturacağımız yanlış bir hayata ait oluşturulmuş kaderin kurbanı olmayalım.

Sevgi ve saygılarımla, arz ederim.

./...

Cahit KARAÇ

 
Toplam blog
: 322
: 1004
Kayıt tarihi
: 08.03.08
 
 

1953 Elbistan doğumluyum. Lise mezunuyum. Kamuda çalışıyorum. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Ken..