- Kategori
- İnançlar
Kader: İnsanın sonsuz Matriksi
Dün anasayfada sayın Ali Adnan İnal'ın "Kader" yazısını okuyunca ben de aynı konuyla ilgili bir uzmanlığım olmamasına rağmen, şahsi fikirlerimi paylaşmak istedim.
Ancak bu öyle derinlikli kapsamlı bir konu ki. Bir de metafizik bir kavramla ilgili olarak yazdığımızı düşününce "bu kesin böyledir" de asla diyemiyoruz tabii.
Belki daha önce de yazmışımdır ben metafizik konularla çok ilgili birisiyim. Uzayla, insanla, yaradılışla, ölümle, kaderle ilgili konular hep ilgimi çekmiştir. Son 8 yılda da çok çeşitli kitaplar okudum bu konularda. Her neyse.
Henüz 13-14 yaşlarında bir çocukken, evimizin kapısının önündeki merdivende oturmuş, ev sahibimizin yaşça benden büyük olan 2 kızı ile oğlunun sohbetlerini dinliyordum. Konu-soru aynıydı;. İnsanın kaderini Allah mı tamamen yazıyor yoksa bizim yaptıklarımızla mı kaderimiz oluşuyor?
Onlar, herşeyi Allah bize kader olarak yazmış olsa, o zaman hareketlerimizden sorumlu olamayacağımızı düşünüyorlardı. Kötü hareketlerimizi Allahın yazmayacağı da kesindi.
Yıllar içinde konuyla ilgili vardığım noktaya gelince, onların ikircikli, flu oldukları meselenin aynen ortada olduğunu, insanın bu çok önemli soruya, cevap bulamadığını görüyorum. Şahsım için de bu durum geçerli elbet. Ancak belki de bir parça ilerleme sağlamış olabilirim. Tabii ki yazacağım konular Allah'a inanan kişiler açısından bir anlam ifade edebilir ve inanç penceresinden yazılmıştır. İnanmayanlara diyecek bir söz yok. Herkes kendi yolunda gider, kendi soruları için kendince cevapları arar ve bulur nihayetinde. Uzatmayayım.
Allah ve insan iradeye sahiptir. Allahın iradesi külli insanın ki Cüz-i dir. Yani Allahın iradesi tabii ki sınırsız sonsuz, herşeye dilediğince ve anında etki yapacak boyuttadır. Evrendeki her nesne, Dünya ve içindeki bizler olmak üzere onun iradesine tabiyiz.
İnsanın iradesi ise sınırlıdır. İnsan, Allahın kendisinde de mevcut olan bazı özellikleri de cüzi oranda kendisine verilerek, bu güzelim mavi gezegende yaşamak üzere yaratılmıştır.
İnsanla ilgili çok önemli mihenk taşları (ölüm doğum, anne baba veya eşin kimlikleri, bazı özel insanların peygamberliğe başlamaları gibi) değişmemek üzere bir plan dahilinde yazgımız olarak belirlenmiştir..
Bunu şöyle anlatalım. Burada bir matriks söz konusudur. Bizim 01.12.2011 tarihinde Ankara'dan yola başlayacağımız ve sonra gezip dolaşarak, 01.01.2012 tarihinde Erzurum' da olacağımızın öngörülmesi gibi.
Biz Erzurum'a giderken, başka bir şehre uğrayabiliriz, alışveriş yapabilir, gezebiliriz.. Çeşitli insanlar tanıyabiliriz. Giderken, çevremizdekilerle çok iyi dostluklar kurabiliriz.Ya da bazılarını kızdırıp kavga edip karakolluk olabiliriz.. Paramız bittiğinde, bir marketi soyabiliriz, ya da çalışabiliriz. Yolda giderken, başımıza bir terslik geldiğinde, hemen Allah'a asi olabilir ya da sabırla ve duayla ona sığınabiliriz.
İki noktanın arasını doldurmak bizim neyi seçtiğimiz neyi seçmediğimizle ilgilidir. Birisi der ki, "gel şu fırıncı dükkanımda birkaç gün çalış". Hayır der yürürüz, sonra bir evin bahçesinde bir "bahçıvan aranıyor" ilanı görmüşüzdür, orada çalışmaya karar verebiliriz. Bunun gibi.
Allah asla bizim kötü kullar olmamızı istemese de, bize iyi ya da kötü bütün niyetlerimizi gerçekleştirecek bedeni akli ve duygusal imkanları sahne ve dekoru- sağlamıştır. Ancak, bunları kullanarak davranacak olan rolleri gerektiği gibi oynayacak olan, kararı veren bizizdir ve yolumuzu kendimiz seçeriz.Aksi takdirde Dünyada hiç cinayet ve şiddet olmazdı değil mi?
Matriks demiştim demin. Hayatımız belki trilyonlarca ihtimal arasından seçimler yaptığımız dev bir matrikstir. Bu matriksi sınırlı beyin algılamalarımızla çözmeye, anlamaya çalışmak imkansız ve anlamsızdır.
Kainattaki herşeyi yaratanın, sahibi olanın o ezeli -ebedi en güçlü varlığın, Allah olduğunu gözönüne aldığımızda, bizim onun iradesine ters bir şey yapamayacağımız muhakkaktır.
Ancak, Allah bizim, özellikle birbirimize karşı kötü zararlı hareketleri yapmamızı istememesine rağmen, bize verdiği cüz-i iradenin gereği olarak ve bilemediğimiz o ilahi plan dahilinde, günah ya da sevap diye nitelenen hareketlerimizde bize özgürlük tanımıştır. Biz kötülük istersek kötülük yolları, iyilik istersek iyilik yolları önümüzde açıktır. Allah gezegenleri hiç değişmeden aynı yörüngede döndürecek kudrete ve herşeye sahip olduğuna göre, dilese biz de melekler gibi hata yapamayan varlıklar olarak yaratırdı. Oysa bize irade yani seçme şansı vererek hayata göndermiştir. Demek ki bunda, şu anda Dünya hayatımız esnasında bilemeyeceğimiz bir amaç vardır.
Yerde yürüyen bir örümceğe bakan bir insanın örümceğin nereye gideceğini görmesini düşünün. Sonsuz mükemmel varoluşuyla Allah, herşeyi her an görmektedir. Örümceğin gideceği yeri gören insanın sınırlı görüşüne karşılık onun görüşü dışında kalan bir zerre bile yoktur. Kaderimizi bilir. Çok çok ekstra durumlar haricinde de bir müdahalesi olmaz.
Burada diğer bir kafa karıştırıcı konu, insanların, cüzi iradeleriyle, her an planı bozup kendi canlarına kıyabilecekleridir. Bazıları, hayatlarında belirlenmiş esas durağa varmadan kendi hayatlarını sonlandırırlar. Bu intihar da Allah tarafından çok önceden bilinir ancak tabii ki o bizim intihar etmemizi istemez ve buna yazgı demek mümkün değildir. İntihar, çok büyük bir günahtır.
Allahın çok özel yaratığı insanın, ömrünü olağan gidişindeki vadesinden önce sonlandırması çok vahim bir harekettir, en büyük günahlar arasında sayılmıştır.
Not: Çok derin ve karışık bir konu inşallah kafaları daha da karıştırmamış ve bazıları için sorularını cevaplamaya yardım edebilmişimdir. İyigünler.
.