KADER, KADERCİLİK FELAKET

Bilim matematiktir, fiziktir, kimyadır. Aslında verilerin doğru analiz edilerek çeşitli ölçme araçları kullanarak olasılık bilimi, yer bilimi… Kısacası, bulunan bilinen her bilimin doğru ve yerinde tarafsız olarak kullanılmasıdır.

Yıllardır bilime meydan okuyarak yaptığımız her şey bizi böyle zamanlarda nerede yanlış yaptık demeye zorlasa da aslında hepimiz biliyoruz nerede yanlış yapıldığını. Türkiye denince adeta dört ila sekiz şehre indirgenen koskoca bir Türkiye ve plansız yapılanmanın yarattığı plansız zorunlu göçler, plansız şehirleşmeler ve kara düzen yürüyen işler.

Bu öyle bir yazıyla anlatılacak bir durum değil elbette, onlarca yılın biriktirdiği hataların, bilime karşı yapılan her karşı hareketin bedelinin ödemesinin ön taksiti diyebileceğimiz bir deprem yaşadık. Daha büyük İstanbul depremi ise ne kadar canı alacak kimse bilmiyor! Aslında biliyor da umursamıyor. Çünkü çözüm kısa vadede insan kalitemizden ötürü oy getirici ve insanların isteği değil.

Bugünlerde daha büyük bir felaket İstanbul depremi her an bekleniyor. Yatırımların yüzde yirmi beşi, vergilerin yüzde yirmi beşi, ihracatın yüzde otuz veya daha fazlasının yapıldığı bu şehirde bir deprem Türkiye Cumhuriyetinin sadece insanlarının öldüğü bir yıkım değil, ekonomik olarak da tamamen çöktüğü bir yıkım olacak. Bunu bugün söyleyen bilim adamları onlarca yıldır aynı şekildeki beyanlarını yapsalar da pek dikkate alınmıyorlar.

Bir ülkede bilim değerini yitiriyorsa, pozitif bilimlerin yerine bambaşka şeyler, (kader, kısmet, Allah’ın dediği olur, bana ne, neme lazım) geliyorsa ve herkes günlük maddi çıkarına odaklanmışsa o toplumda gelecekle ilgili doğru dürüst bir öngörüde bulunması mümkün değildir. Aslında bilinir de bilinmezden gelinir.

Özellikle son yılların cazibe merkezi Ege Bölgesinde olan bu küçük çaplı ve nispeten merkez üssü Ege Denizi olan bir deprem, bizim canımızı acıttı ancak gelmesi kesin olan İstanbul depreminin yanında bunlar daha bir şey değil ve dileyelim bize uyanmadan önceki son uyarı olmasın!