Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '16

 
Kategori
Öykü
 

Kader

Kader
 

KADER


Yıl 1975…Kırk yıl öncesi…Ömer, Söke’de bir eczanede çalışıyordu. Okulda okumayı bıraktığı için çarşıda meslek sahibi olmaya niyetliydi.

Tam o sıralarda evlerine uzun yıllar görmediği annesinin teyze kızı ve kocası gelmişti. Söz konusu Ömer’e geldiğinde “Ömer’i bize verin, onu adam edelim” dediler. Gülşen Hanım’ın kocası Bodrum’da muhasebeci idi. Ömer, bu şirin ilçeye gönderildi.

Uzun yıllar Bodrum’a ayak basmamıştı. Kumbahçe mahallesinde dar sokaklı bir yerde bulunan muhasebe ofisinde işe başladı. Muhasebeci Selim’in bürosu Semiramis Oteli’nin yanlarında bir yerdeydi.

Afili bir delikanlıydı Ömer; on sekiz yaşında, genç, dinamik…Bodrum’lu kızlar ilçeye yeni gelmiş delikanlıya ilgi göstermeye başlamışlardı. Ömer ise henüz utangaçlığını üzerinden atamamış durumdaydı. Ama, bu tür ilgiler onun çok hoşuna gidiyordu.

Bu güzel ilçenin o anda yabancısı olan delikanlı bir gün kendi boylarında ,yaşına göre oldukça gelişmiş, on altı yaşlarında bir kızla karşılaştı.

Kader’in babasının Ömer’in çalıştığı büronun yanında “tek tek” çi dükkânı vardı. Akşamları işlerini bırakanlar evlerine gitmeden önce burada birkaç kadeh içki içerlerdi. Kader de işte bu dükkâna ara sıra babasının yanına gelip gidiyordu.

Ömer’ler Kader’in evli olan ablalarıyla mahalle komşusuydular. Kader, ara sıra ablasına da uğruyordu.

İşyerinde karşılaşma, komşuya girip çıkarken denk gelme, bakışmalar, derken tanıştılar, arkadaş oldular. Zamanla Ömer’le Kader arasında duygusal bir bağ oluştu.

Kader’le Ömer dört beş ay arkadaşlık yaptılar, flört ettiler. Sonunda işten çıkıp eve gittiğinde, akşam yemeği esnasında muhasebeci Selim, Ömer’e “Sana bir şey söyleyeceğim” dedi. “Önemli bir şey. İyi dinle ve karar ver. İstiyorsan bu iş olur.”

Teklif alan Ömer şok geçirdi. Hayatında ilk defa böyle bir şey geliyordu başına. Meğer kız gündüzden Gülşen Ablasının evine gidip “Beni Ömer’le evlendir, ben onsuz yapamam, onu çok seviyorum” demiş, ağlamış, sızlanmış.

Ömer bunları duyunca aklına hemen bu işin olmazlığı gelmişti. Çünkü elinde bir meslek yok, askerliğini yapmamış, geçinecek parası yok. Birden bire şok olan delikanlı teklifi hemen reddeder. “Olmaz böyle bir şey” der. Nedenleri de Selim Abisine sıralar.

Ancak Ömer’in içine bir korku düşer. Kader’den uzaklaşma ihtiyacını hisseder. Bu sefer inadına kız Ömer’in üzerine gelmeye başlar. Bu işin olmazlığını Ömer gibi düşünemeyen Kader, onu kaybetmekten korkar. Daha beter delikanlının üzerine gider.

Bir süre sonra Ömer Bodrum’dan ayrılıp tekrar Söke’ye gelir. Oradan da Kuşadası’na geçip bir otelde işe girer. Bu arada askerliğini de yapıp yine Kuşadası’ndaki işine döner.

Aradan on yıl geçer. Ömer Bodrum’daki kızı unutmuştur. Ara sıra hatırlasa da hayat mücadelesine atılmıştır.

Bir gün çalıştığı otele Alman misafir gelir. Onunla sohbet ederken Alman turistin aslında devamlı şekilde Bodrum’a gittiğini, orada hep aynı otelde kaldığını öğrenir. Otelde katlarda çalışan bir kızı çok sevdiğini, birkaç yıl onunla ahbaplık ettiğini, samimi olduklarını söyler Helga Hanım. Ömer’e kızın yaşadığı olayları anlatır. Birisinden nikâhsız çocuk sahibi olduğunu açıklar. Kader, mutsuzdur ve Alman kadına babasının ona iyi davranmadığını belirtir. Kızı o kadar yakından tanımıştır ki annesinin, babasının, ablasının isimlerini bile sıralar. Ömer dayanamaz ve:

            -Adı Kader mi? diye fırlar.

            -Evet, nereden bildin?

            -Çünkü ailesinin bütün fertlerinin isimlerini saydın. Bu, Kader’den başkası olamaz.

-Ama sana üzücü bir şey söyleyeceğim!

-Ne oldu?

-Geçen yıl gittiğimde Kader’in otelde intihar ettiğini öğrendim.

 

O anda Ömer çok sarsılır. O anki duygularla geçmişe doğru yol alır. Acaba evlenseydik daha mı iyi olurdu, belki intihar etmezdi, diye suçluluk hissine kapılır, üzüntü duyar.

 

Fakat yapılacak bir şey yoktur artık. Kader ağlarını örmüştür. Hayat, çok ince bir karar veya kararsızlığa bağlıdır…

 

Kader yoksul bir ailenin kızıydı. Babası geçim sıkıntısından, işleriyle haşır neşir olmaktan dolayı çocuklarıyla pek ilgilenemezdi. O zamanki Bodrum’da insanlar ilçeye gelen sosyetik insanlar gibi yaşamak istiyorlardı. Bu durum belki bütün kıyı kasabalarında da böyleydi. Turizmle yeni tanışmış kıyı kasabalarında…

 

Kızlar, ailelerinin ekonomilerinin iyi olmamasından ötürü, hali vakti daha iyi olan insanlarla evlenmek istiyorlardı.

 

O anki çocuksu duygularla, sevdikleri zannettikleri gençlerle evlenmeyi düşlüyorlardı.

 

Evdeki ekonomik mutsuzluğun doğurduğu sosyal rahatsızlıktan kurtulmak amacıyla evden kaçmayı göze alıyorlardı…

 

Kader, ekonomik kadersizliğin kurbanıydı.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  

 
Toplam blog
: 137
: 158
Kayıt tarihi
: 09.03.14
 
 

1958 yılında Söke'de doğdum. Esnaf çocuğu olarak ilk, orta ve lise eğitimimi Aydın ili Söke ilçes..