Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '10

 
Kategori
Spor
 

Kadıköy'de kusursuz mücadele

Kadıköy'de kusursuz mücadele
 

Uzun yıllardır saha şartları da göz önünde bulundurulduğunda Fenerbahçe’nin bir maça bu kadar asıldığına şahit olmamıştık. Özellikle ikinci yarı Özer’in oyuna girmesiyle birlikte oyunun hücum bölgesinde kusursuza yakın bir mücadele sergiledi.

Sadece Fenerbahçe mi?

Televizyonlardan maçı izleyenler ve kuşkusuz stadyumdaki taraftarlar Denizlispor’un direnişini saygı ile izlediler.

Maç biter bitmez işim nedeniyle dışarı çıkmam gerekti. Hava şartları bırakın futbol oynamayı yürümeyi olanaksız hale getirmişti. Bunu televizyonun başında anlamak mümkün değil. Çıkıp havayı solumak da yetmez, yürümeniz gerekir ki sahadaki futbolcuların ve her zaman unutulan hakemin görevlerini hangi koşullar çerçevesinde yaptığının farkına varılsın.

Fenerbahçe Alex’in yokluğunda ileriyi çiftleyerek çıkmıştı. Semih ve Güiza’nın karşılaşma içindeki yardımlaşmaları üst düzeydeydi. Bu ikili ilk yarı boyunca önemli pozisyonlar da yarattılar. Özellikle Güiza’nın alıştığımız ıskaları, topa sahip olamamaları ya da kaçırdıkları yüzünden gerilim artıkça arttı. Kaçan gol fırsatlarının fazlalığı aslında Fenerbahçe’nin doğru hücum kurgusu içinde oynuyor olduğunun da bir işaretiydi. Daum da bu kurguyu bozmamakla, ısrar etmekle çok doğru bir tercih yapmış oldu.

Kuşkusuz şimdi Alex’li mi Alex’siz mi tartışmalarını gündeme taşıyacaktır.

Bu bir büyük takım için gereksiz ve anlamsız bir polemiktir. Çünkü üst düzey takımların farklı alternatiflerle sahaya çıkma opsiyonlarının olması onlar için zenginliktir ki Fenerbahçe için bu çok daha önemlidir. Açıkçası bu hava ve saha şartlarında zorunlu olarak da olsa Alex ile oynamamış olmak belki de çok ciddi bir şans oldu. Ancak Alex başka bir futbolcudur ve belki de o olsaydı kilit ilk yarıda başka bir şekilde çözülebilirdi.

Gökhan Ünal’ın girmesiyle bir ara Fenerbahçe’nin üçlü forvete dönmesi Daum’un ilk yıllarında oynattığı orta sahası zayıf ileri ucu zengin taktik kurgusunu hatırlattı.

Yine uzun yıllardır Fenerbahçe’yi rakip ceza sahası içinde bu kadar kalabalık hücum ederken görmemiştik. Düşünün ki ikinci golün ortasını Semih de yapabilirdi Güiza da, aynı bölgede bir arada bulunuyorlardı; golü atan Özer’den başka ceza yayı üzerinde içeri girmeye hazırlanan uygun durumda en az iki futbolcu daha vardı. Fenerbahçe’nin ikinci golü öncesiyle, hazırlanışıyla çok güzeldi.

Kuşkusuz üçüncü gol de bize bir şeyler anlatmalı…

Fenerbahçe yıllardır Kezman, Güiza ve Semih ile bu türden pozisyonlara giriyor ancak ilk hamlede başarısız olunduğunda topu takip eden ikinci futbolcu olmadığında gol sorunu, kısırlığı yaşanıyordu. Oysa Gökhan’ın, Kezmani-Güizavari topa dokunuşunda kalecinin müdahalesini takip eden Güiza topu boş kaleye göndererek takımı rahatlatan golü attı.

Fenerbahçe’nin ilk golü klasikti. Kaleci Özden’in maç boyu çok iyi yer tutması rağmen serbest vuruşta üzerine gelen topu görmeden soluna hareketlenmesi belki de maçın kilidini açan anahtar görevi gördü. O vuruşu yapan Santos ise ustalığını konuşturdu.

Maçın kuşkusuz Fenerbahçe adına sahada farklı şeyler yapan futbolcuları vardı. Burada isim vermemiz diğerlerinin mücadelesini azaltmamalı. Ancak şu bir gerçek ki sadece mücadele yetmiyor. Futbol sahada başka şeyler yapan futbolcular sayesinde başkalaşıyor.

Emre Belözoğlu saha şartlarına bakmadan kazanmaktan başka hiçbir şey düşünmeden hırsla ayakta duran belki de yıllar sonra Fenerbahçeliliğin sahadaki görüntüsü olarak hatırlanacak bir futbolcu gibiydi.

Mehmet Topuz ve Özer Hurmacı bu sezonun en doğru transferleri olduklarını bütün futbol kamuoyuna göstermeye başladılar. Bir sağ kanattan diğeri sol kanattan takımı taşıyor ki Özer golcü kimliği ile son dört beş maçtır iyice su yüzüne de çıktı. İkinci yarı Vederson’ın yerine oyuna girdikten sonra Fenerbahçe’nin dalga dalga Denizlispor’un üzerine yüklenmesinde en önemli görevi yaptı. Puan getiren golü atması da hafızalarımızda yer bulacaktır.

Bugün her dakika daha şiddetle yağan bir yağış vardı İstanbul’da. Sahanın görüntüsünün de ikinci yarı çok değiştiğini gördük. Bu bize sezonun son maçında benzer şartlarda oynanmış ve büyük mücadeleye sahne olmuş Beşiktaş-Bursaspor maçını hatırlattı.

"Sanki yağmur ne kadar şiddetle yağarsa futbol o kadar güzelleşir gibi bir anlama dönüştü."

Fenerbahçe’nin gerisinde çok ciddi bir sıkıntı var ve bu her geçen gün biraz daha belirginleşiyor. Örneğin şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Fenerbahçe yediği gibi gol atamıyor. Çok daha zor gol buluyor ancak basit pozisyonlarda golü kalesinde görüyor. Kuşkusuz saha şartları çok ağırdı ama Bilica’nın kademe hatası ve yediği çalım Fenerbahçe’nin en gerisinde duran bir futbolcuya yakışmıyordu. Bu durum her anlamda Fenerbahçe’nin en büyük sıkıntısıdır.

Fenerbahçe hak ettiği bir galibiyet alarak önümüzdeki hafta oynayacağı zorlu Sivasspor deplasmanı için bir rezerv yarattı.

Fenerbahçe’nin ceza sınırındaki en kritik beş futbolcusundan dördünün sarı kart görerek önümüzdeki maçta oynayamayacak olması çok ilginç bir not oldu. Bunun ne kadar profesyonelce olduğu da tartışılmalıdır.

Son dakikalarda da olsa sahadan çıkacak oyuncu tercihinin Semih olması rahatsızlık verici! Daum da biz de buna takıldık kaldık.

Altay maçından sonra kupa maçlarının Fenerbahçe'ye yarayacağını konuşmuştuk. Bu mücadele sanki bunu doğrular nitelikteydi. Fenerbahçe'nin böyle oynaması ligin diğer takımlarını da iştahlandıracaktır.

İşte marka değeri dediğimiz şey de böyle yaratılır.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..