Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '06

 
Kategori
İstanbul
 

Kadıköy

Kadıköy
 

Bu tarihi semti/ ilçesi olmasaydı çoktan terkederdim bu şehri çoktan. İçimde fırtınalar koptuğunda sığınılacak bir liman gibidir çoğu zaman. Onlarca sokağından birine sığınır fırtınanın geçmesini beklerim. Huzur bulurum. Fırsat bulduğum her an demirlerim kendimi bu limana. kendimden geçerim adeta. Severim kaybolmasını ara sokaklarında.

Bu sabah da öyle oldu….

Bakın işte bir vapur beşiktaş iskelesine tornistan yapıyor. Bu yanda bir bey amca Eminönü vapuruna koşturuyor. Arkadaki iki öğrenci daha şanslı ama. Haldun Taner’in önünde sevgililer, eşler, dostlar sabırsızlık içinde birilerini bekliyorlar.

Postanenin önünden beni ilk çeken yere yöneliyorum hemen. Sahafların, kitabevlerinin olduğu sokağa dalıyorum. Tamam artık güvendeyim!

Her zamanki kitapçıma giriyorum. Yeni çıkanları, çok satanları şöyle bir tavaf ediyorum. Ama bugün hazırlıklı geldim fazla dolaşmıyorum. Kitap danışmaya gidiyorum. Pamuk’un Kırmızı’sını her zamanki görev sorumluluğunda otomatik olarak yerine getiren görevli bayan Hesse- Demian deyince durup şöyle bir bakma ihtiyacı hissediyor nedense gözlerime. Kitabı teslim ederken de aynı ilgi. Bir şey söyleyecek sanki, vazgeçiyor. (Henüz üçüncü kitabını okuyor olsam da gerçekten sıradışı yazılarıyla özel bir okuyucu kitlesinin olduğuna inandığım bir yazar Hermann Hesse. Kkimbilir ne sorunları vardı o görevlinin de!)

Klasik müzik eşliğinde kitapların içinde kaybolma işini bir sonraki ziyarete bırakarak Hesse’ye iki kitap daha ekleyerek çıktım kitapçıdan.

- hamsi muhteşem. palamut canlı diye karşıladı beni balık pazarı sokağı.
bir çocuk annesini çekiştirerek
- anne bak nasıl ölüyor balık diye suda çırpınan balıkları işaret ediyor!
bir sokak yukarıda kotçu cocuk vitrinini keserken yakalıyor beni ve davranıyor hemen.
- abime şekilli bir kot verin ordan
- niye çok mu şekilsiz üstümdeki
- olurr mu abicim. flinta gibisin ya hani. sana sıradan kot yakışmaz anlamında yaani.
yağa bulanmıyor etrafından dolaşıyorum.
- bir dahaki sefere.

Bahariye’yi tutturan sokağa dalıyorum cafelerin, sahafların arasından.
Mor ve Ötesi’nin sokağa taşan sesi “bir derdim var artık tutamam içimde” diyor. Gaza gelen yüreğim artık daha umarsız kayboluyor sokaklarda. Sokağı, rüzgarı, her bir yaşam hücresini dinleyerek yol alıyorum "kendi şehrimde".

Kadıköy’e eylülün geldiği bir balıkçı naraları bir de dershanelerden belli olur. Cengizhan’ın ordusu gibi bir güruh geliyor üzerime, dalıyorum aralarına Reks Sineması’nın önünde anılarımı tazeliyorum, tramwayın ardından bakakalıyorum. Sonra bıraktığı izlerini takip ederek tramwayın, Moda’ya çıkıyorum. Huzur buluyorum. Barış abi’ye selam vermeyi unutmuyorum!

Bir yandan çayımı yudumlarken öte yandan Adalar’ı izliyorum . masmavi denizin üstünde danseden martıların çıkardığı melodi eşliğinde kitabımı okuyorum. Huzur buluyorum.

Fakat zaman su gibi akıp gidiyor. Ayrılık vakti geliyor Kadıköy'den ve tüm güzelliklerinden.
Ziyaret saati sona eren mahkum gibi çaresiz dönüyorum koğuşuma!

Tuzluk 08/09/2006

 
Toplam blog
: 39
: 765
Kayıt tarihi
: 21.10.06
 
 

Özel biri değilim. Sıradan bir yaşam süren sıradan bir adamım. Çok geçmeden adım unutulur. Tuzluk...