Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '14

 
Kategori
Öykü
 

Kadın - 4

Kadın - 4
 

Restoranın yanından geçerken kendine doğru yürüyen bir gölge gördü kadın, irkildi kaldı. Bağırarak kaçmak geldi içinden, öyle korkmuştu ki ama birden adamın yüzü aydınlanınca onu tanıdı. Bu kez korkusu, şaşkınlığa, sevince ve bir o kadar da utanca dönüştü. Adam kendisini ayakta zor tutuyordu, ha düştü ha düşecekti, fena sallanıyordu. Adam tam tökezler gibi olduğunda kadın hemen atılıp tuttu onu. Boynuna sarılmamak için zor tutmuştu kendini, adamsa kurtulma çabasıyla geri çekildi. Kadının kolu boşluğa savruldu, adam sırt üstü yuvarlanacak gibi oldu ama son anda kadın adamın kolundan yakalamayı başardı. Kaptırdığı kolunu tekrar silkerek kurtulmaya çalışan adam tekrar düşecek gibi oldu, bir sağa bir sola yalpaladıktan sonra dengesini kurdu ve bişeyler mırıldanmaya başladı. Ne dediği net şekilde anlaşılamıyordu, kadın o zaman adamın zil zurna sarhoş olduğunu anlamıştı.
Kadın önce kızgınlık sonra da tiksinti duymaya başladı. Nasıl bir tepki vereceğini bir türlü bilemiyordu. Sonra dönüp etrafına bakındı, kimseler yoktu şükür ki. Adamın bütün yüzünden terler akıyordu, gömleği, gövdesi sırılsıklam olmuştu. Yüzündeki bu sarhoş titrekliğiyle yutkundu adam, bir şeyler söyleyecekmiş gibi yaptı, beceremedi. Kolunu çekip uzaklaşmaya çalıştı ama öyle sıkı tutmuştu ki kadın, adamın gücü yetmedi kolunu kurtarmaya. Sallanarak yürümeye devam etti, kadın peşinden ayaklarını sürüyerek onu durdurmaya çalıştı. Birdenbire suçluluk hissetmeye başladı.- Canım bak, bi dinle beni! Bana bak, dur diyorum, sana dur!
Adam, anlayıp dinleyecek gibi değildi. Sarsılarak her an yıkılıverecekmiş gibi yürüyüp gidiyordu. Sokağın ta başına varmışlardı, kadın susarak ve adamın kolunu hiç bırakmadan takibine devam etti. - İlk gece de böyle yürümüştük, o zaman da koluna girmiştim ve yine beni bi yerlere götürüyordu fakat şimdi tam tersi bir durumda, benden kaçmaya çalışıyor.. Nerden bulaştı bu iğrenç sarhoşluğa, benim yüzümden mi? Niye yalan söyledim ki sanki? Offf!!!
Adam yeniden silkindi ve gayet onurlu bir şekilde – Bırak be! dedi.. Kadın bu kez daha sıkı sarıldı, sert bi şekilde çıkıştı. – Bırakmıycam işte, kendine gelene kadar bırakmıkycam..
Bu sert çıkışın etkisinden midir ne olduysa, adam biraz uysallaştı sanki. Yağmur da ince ince düşmeye başlamıştı, kadın hemen yoldan geçen bir taksiyi refleks el hareketiyle durdurdu. Adamı taksiye zorlukla sokabildi. Beşiktaş’a dedi. Dedi ama, der demez de yüreği hop ediverdi. Taksiye yetecek kadar parası yoktu ki yanında. Ya adamda da yoksa? Taksici çoktan köklemişti gazı, şimdi dur demek de ayıp olurdu, zaten cesaret de edemedi buna. Adam koltuktan aşağı doğru kaymış, kapıya doğru yaslanıp kalmıştı. Sayıklar gibi bişeyler mırıldanıyordu hala. Kadın adama yaklaştı, yana sarkmış başını düzeltmeye çalıştı. İçini üzüntü kapladı kadının, - benim yüzümden hep, Allah belasını versin toplantısının da, yemeğinin de.. Adam son bir çabayla dönüp kadına baktı, gözleri tıpkı bayatlamış bir balığınki kadar çökük, boş ve anlamsız gibiydi. Bu bakış, kadının içini daha da burkuyordu, daha bi acılaştırıyordu içini. Adam hiçbir tepki vermeden aynı boşlukla bir süre daha bakmaya devam etti. Gözlerini kapadı, başı omzuna düşer gibi oldu, sızdı. Kadın, bir anne şefkatiyle biraz daha sokulup onu kendine çekmek istedi. Adam ölü gibi ağırlaşmıştı sanki. Hızla giden arabanın içinde küçük sarsıntılarla kımıldıyordu. Kadın içinde yorgunluk duydu birden, başını arkaya yasladı, gözlerini kapattı ve kendisini arabanın sarsıntısına bıraktı.
Uykuya dalmak istiyor ama bir türlü yapamıyordu. Öylesine yorgundu ki, birkaç kez gözlerini aralayıp şoföre baktı, yola baktı, Bebek’le Ortaköy arasında bir yerlerde trafiğin akışına takılmış olduklarını gördü. Doğruldu, şoföre evi tarif etmeye çalıştı, bir yandan adama bakıyordu. Biraz daha aşağı kaymış, ağzı aralanmıştı. Çekinerek adamın cebine soktu elini, cüzdanını bulup çıkardı yavaşça, utancından yüzü kıpkırmızı olmuş, kulakları yanmaya başlamıştı. Ne kadar çekinse de, bunu yapmazsa daha kötü durumda kalacağının çok iyi farkındaydı. Bir yüzlük uzattı, kırk lira para üstü aldı. - Gece yarısı soyarlar işte adamı böyle, hah! Apartmanın önüne kadar geldi araba, – şimdi nasıl taşıyıcam bu adamı ben? – kalk hadi bi tanem, evimize geldik, hadi kalk yürü biraz canım, ha gayret!
Şoförden utanıyordu, yanlarından bir araba daha geçti, az ilerde durdu. Kadınlı erkekli birileri gülüşerek, sarmaş dolaş diğer apartmana girdi. Kadın arabadan indi, adamın yanındaki kapıyı açtı. Bu arada istemsizce yardım istedi şoförden. Şoför de mırın kırın ederek indi. Kapıcı, komşu falan yok mu diye homurdanmaya başladı. Kadın aldırmadı bile, adamı sürükler gibi aldılar arabadan, apartmanın önündeki kaldırıma oturttular. Serin hava adamın sarhoşluğunu biraz açmış olmalıydı ki, anlamsızca bakınıp beline sarılan kadına bıraktı kendini. Ağır ağır ayağa kalktı, yürümeye başladı, öne eğik biçimde ilerliyordu. Birden kusmaya başladı, leş gibi kusmuk kokusu çarptı kadının yüzüne. Az kalsın kendini tutamayıp kadın da kusacaktı, bir iki öğürtüyle kendini tutabildi. Adam düşecek gibi oldu, iki eliyle kadına tutundu ve kalkarken tekrar öne doğru eğildi ve kusmaya devam etti. Kadın zor tutuyordu adamı, sağ elinde sıcak, yapış yapış bişeyler hissetti. Kusmuklar, eline koluna bulaşmıştı. En iğrendiği şeydi, bir iki kez daha öğürtü geldi içine, yine zor tuttu kendini.
Adam, ağır ağır ve kesik solumalarla doğruldu, biraz açılmış, midesi rahatlamıştı. Tekrar yürümeye başladı, kadın tek eliyle beline sarıldı. Kapının önüne geldiler, kadın, anahtarı almak için adama sarıldığı koluna takılı olan çantayı açmak istedi. Çanta da kusmuklar içinde kalmıştı. Bir kez daha gözlerini kapattı, dişlerin sıktı, burnundan nefesini almadan geri bıraktı, vıcık vıcık elleriyle çantayı açıp içinden anahtarı çıkardı.
Adam artık tek başına yürüyebiliyordu, kadının kolunu bıraktı. Otomatiği yakmadan, karanlık dar merdivenleri el yordamıyla çıkıyorlardı. Üçüncü kata geldiklerinde adam tekrar kusmaya başladı. Başını duvara yaslamış, iniltili solumalarla ve öğürtülerle kusuyordu. İç bulandıran ekşi kusmuk kokusu birden bütün apartmanı sarmış, bütün merdiven boşluğuna yayılmıştı. Kadın düşmesin diye adamı belinden tuttu, endişeyle bakınmaya başladı. – şimdi birileri çıkarsa, rezil oluruz valla..ya bağırıp çağırırlarsa, polisi ararlarsa.. başımıza iş çıkarmasak bari gece gece bu halde karakolda.. üstüne üstlük fuhuş yuvası yaptınız burayı diye sorgularlarsa, polisin eline düştük mü yandık ki ne yandık! Sabah gazetelerde manşetlerdeyiz, Son Dakika! Şok Şok Şok! Bir fuhuş yuvası daha basıldı! Utanç ve ürpermeler içine düştü, neredeyse adamı oracıkta bırakıp kaçacaktı. Sonra kendi kendine, bu halde bırakıp kaçmayı mı düşünüyorum? Ne kadar aşağılık bir davranış.. yoo düşünmedim ki hem bırakır mıyım hiç, bırakabilir miyim? Duvara yaslanmış, bitkin duran adama daha sıkı sarıldı. Aşağıdan açılan bir kapı sesiyle dondu kaldı. Sokak kapısı açılmıştı, ayak sesleri geldi, otomatik yandı. – çabuk çıkmalıyız, hadi kalk ayağa.. adam da anlamıştı durumu, kımıldadı. Sürüklenircesine merdivenleri tırmanmaya başladı. Kusmuklara basarak çıkmışlardı, otomatik söndü, yandı. Ayak sesleri aşağı katlardan birinde durdu. İçeri girip kapıyı kapattılar. Işıklar yine sönünce kendi kapılarına geldiler. Kadın elinde tuttuğu anahtarla çabucak açtı kapıyı ve kaçar gibi içeriye daldı, adamı da çekti ve kapıyı kapattı. Korkunç bir fırtınadan sütlimana sığınmış bir gemi gibiydi. Fırtına limana da saldırır gibi oldu, - kapıda ayak izlerimiz var! Çıkıp temizlesem mi acaba? Ya biri görürse? Kimse görmeden bu işi çözmeliyim.. içi su dolu kovaya yer temizleyicisini döküp karıştırmadan kapının önüne geldi, usulca açtı ve kapının önünden merdiven basamaklarına kadar olan mesafeyi sildi. Ayakuçlarına basarak geri döndü, aynı soğukkanlılıkla kapıyı kapattı ve derin bir oh çekti.
Adamın yanına gitti, paltosunu çıkardı, koltuğa oturttu, önüne diz çöküp ayakkabılarını da çıkardı. Kusmuklu ayakkabılarını çıkarırken dayanamadı ve pencereye koşarak camı açtı, öğürdü ancak kusamadı. Banyoya gitti, şofbeni açtı, lavaboda ellerini yıkadı. Anasonlu kusmuk kokusu burnundan gitmiyordu bitürlü.
Salona döndü. Adamın başı koltuğun kenarına düşmüş, gözleri kapalı öylece duruyordu. Aklına geldi, dolapta kolonya olacaktı. Mutfağa koşup şişeyi aldı, salona gelirken de avuçlarına doldurup adamın burnuna yaklaştırdı, yüzüne ve şakaklarına sürdü. Bir avuç daha döküp ensesini, boynunu ovaladı. Adam gözlerini açıp baktı, henüz içinde bulunduğu durumla bir ilişki kuramamıştı.
- Benim sarhoş sevgilim, bundan böyle sana içki yasak. Görürsün sen! Adam, hiç duymamış gibi başını döndürdü. Bir şey söylememeye yeminliydi sanki, yavaşça doğruldu, koridora yürüdü. Kadın arkasından pür dikkat izliyordu, tuvalete gidecek sandı ama ceketini çıkarıp yere salladıktan sonra yatak odasına giriverdi. Pat! diye bir ses geldi. Kadın koşarak yatak odasına girdi, adam, yüzükoyun bırakıvermişti kendini yatağın üstüne. Kadın, ne yapacağını bilemeden baktı önce, sonra yavaşça yaklaştı. – hemen uyudu mu ki? Biraz sonra hafif horultular duymaya başladı. Eğilip yerdeki ceketi aldı, kapının arkasındaki askıya astı. Pantolonunu çıkarmayı düşündü, sonra beceremeyeceğine kanaat getirip vazgeçti. Yavaşça yatağa yaklaşıp adamın yanına sokuldu. Yüzünün sol yanı yastığa teslim olmuş gibi yarım kaldırdığı iki kolu yatağa yapışık, hafif horultulu solunumla bütün bedeni ağır ağır sarsılan adamı incelemeye başladı. – Seviyorum bu adamı. Gerçekten de seviyor muyum? Sorulacak soru mu bu şimdi? Niye başkası değil de bu adam o zaman? Ne bileyim ben, rastlantı belki de. Beklisi filan yok, düpedüz rastlantı işte.. o gece karşılaşmasaydık.. daha mı iyi olacaktı? Saçmalama, söyle utanma hadi! Üzgünüm, belki, o kadar.. Hem yaşamımın bir parçası filan da değil, ona ihtiyacım yoktu ki.. ben mi istedim illa tanışalım diye? İstemiş de olabilirim, istemesem niye teklifini kabul edeyim? Demek ki rastlantı değil. Ama bu özelliklerini bilmiyordum ki, işte bunların hepsi rastlantı. Erkeksiz duramaz mıydın? Neden durayım, yirmi üç yaşındaki sağlıklı bir kadının erkek istemesinde ne gibi bir terslik var? Öylesine içten seviyorum ki..acıma bile karışıyor bu duyguma. Hiç de değil.. off. . yıkıntıya benzer bir yorgunlukla adamın yanına uzanıverdi. Bi şeyler örtsem mi acaba? Üşür müyüz ki? Böyle de soyunmadan yatmak, hiç olur mu? Sayıklayarak yavaşça gözleri kapandı, uykuya daldı.. 

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..