Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '14

 
Kategori
Öykü
 

Kadın-10 - Şehvet

Kadın-10 - Şehvet
 

Selam Ulaş,

Gerçek şu ki kalemi elime alınca, aslında nasılda zor bir görevle karşı karşıya kaldığımı anlamış bulunmaktayım ve seni bunun için cezalandırabilirim. Mektup yazmak hem de daha henüz tanıma şansı bulamadığın bir insana. (iç sesim: hele ki bu insanın gözleri sana dünyayı unutturuyorken) Ama yine de sözlerimin arkasındayım, içimden ne geliyorsa onu yazacağım. Mesela bir giriş, sonra gelişme ve bir sonuçla bağlamayı düşünüyorum bunları da ?

Ahh! Teknoloji nasıl da mahkum etmiş bizi kendine, şimdi daha iyi anlıyorum efendim, zor zor, zor, çok zor bir iş bu yazmak.

Şimdi sana kendimden mi bahsedeyim önce yoksa tatlı bir beyefendiden mi? (bu tatlı beyefendi sen oluyorsun) geçen gün konuşurken, hiç kimseye olmadığım kadar ki bunda senin samimiyetinin çok fazla önemi var, kendimden kimseye bahsetmediğim kadar bahsettim sanırım. Ha insanların birbirlerini tanımaları bir ömür alırken tabiî ki birkaç satırda kendini anlatmak ya da karşındakini tanımak ya da anladığını iddia etmek saçmalık olur ama yine de sana yazdıklarımda çok samimiydim bunu bilmeni isterim.

Gelelim sana, ayyy sen ne tatlı, ne yakışıklı, ne yeme de yanında yatlık bir adamsın! (dipnot: hiç korkmadan ve aman ne düşünür diye düşünmeden yazıyorum bunları, unutma olur mu?) konuya dönersek şuan sadece gözlerini bağlayıp ellerini hareket ettiremeyeceğin şekilde arkadan birleştirip karşına geçerek dudaklarına, sadece dudaklarına saatlerimi verebilirim. Tadını çıkara çıkara, nefesini içime çeke çeke dudaklarına doymak istiyorum, hem de çok! Ne hoş olurdu ahh.. Hayal etmesi bile ne hoş, gülümsüyorum ve heyecanlanıyorum aklıma her geldiğinde. İnanılmaz bir duygu bu ve bunu bana hissettirdiğin için sana kölelik yapabilirim bayım. Çünkü gerçekten daha önce de anlattığım gibi aslında insanlara karşı öfke beslemekteyim, kimsenin beni hak etmediğini düşünürüm ve yanıma bile yaklaştırmam. Öfkeli olmamın nedeni uzun, bunu burada anlatmama gerek yok zaten sen çok akıllı bir adamsın, ne kadar zeki olduğun konuşurken anlaşılıyor. (iç sesim: umarım beni aptal bulmuyordur ve samimiyetime güveniyordur ki ben olsam benim gibi birine aptal derdim)

Mmm.. Öyle işte, seni tanımayı çok istiyorum işin gerçeği.. Nasıl oldu ben de bilmiyorum ama evet görmeden, sesini duymadan ve sana dokunmadan seni yaşayabiliyorum, hissedebiliyorum, bu çok hoş ve çok ilginç. Tuhaf bir girişin var hayatıma, 15 gün öncesine kadar varlığından bile haberdar değildin. (ki çok büyük bir kayıpmış) Bana hep benim dışımda bilmediğim milyonlarca hayat olduğu düşüncesi garip gelmiştir ama benim sevdiğim hayatların olabileceği düşüncesi de çok çok acayip.

Tanımadığım, neler yaşadığını bilmediğim, aç mı tok mu? Zengin mi fakir mi? Çirkin mi güzel mi? Milyonlarca insan.. Ve aniden o hayatlardan birinin karşıma çıkması. Maalesef önceni bilme imkanım yok, tiyatroyla ilgilendiğini biliyorum sadece ama bunun dışında ne yaparsın, ne yer ne içersin? Neye kızarsın, seni, ne mutlu eder, ne üzer? Hayata bakışın daha nasıldır? Hangi takımı tutarsın mesela? (dipnot: en büyük cimbom) ailen, arkadaşların ve koskoca tanımadığım bir sen!

Ahh! Ne de güzel incelenirsin, ele alınırsın kimbilir.. Yanında olup gözlerini izleyebilirim günlerce, çok tatlı ama naapim, insanın elinde değil, seni böyle dolu dolu sevesi geliyor, her hücreni her damarını, hayatın sende bıraktığı her izi bilmek istiyorum. Bak şimdi ya, moralim bozuldu, bi de off çektim üstelik. Hissettiklerimi de anlatıyorum sana bu arada, çay içiyorum.. sana da ikram etmek isterdim bayım, keşke yanında olabilseydim..
Neyse ondan sonracığıma, girişte miyim? Gelişmede miyim? Sonuçta mıyım? Bilmiyorum hiç de dönüp yazdıklarıma bakmıyorum çünkü yazdıklarımın hepsi o an içimden geçenler, hayat da bu zaten an meselesi..

Mmm.. O zaman biraz da kendimden bahsedeyim, az ama.. Müzik vazgeçilmezimdir, müzik olan yerde her şeyi yapabilirim. Bana güç veriyor, olmazsa olmazım yani ve tiyatro ile onbir yıldır aralıksız ilgileniyorum. Heyecan verici her şey güzeldir ve bence tiyatro sadece verdiği heyecandan dolayı bile dünyanın en keyifli işidir, çok büyük keyif!! Radyoda reklamları ve jingle seslendiriyorum, bir ara program sunucusuydum ama artık zamanım yok bu işlere, uyumaya bile zaman bulamıyorum, oysa tembellik yapmaya bayılıyorum. Yemek yapmayı biliyorum amaa çok güzel kabak tatlısı yaparım, benden iyi yapanı yoktur yazık ki onu da seven yok, yani harcanıyorum.. : )) sana yapabilirim yap de hemen..

Evet efendim, böyle işte.. Dışarıdan görenler beni hep ukala, kendini beğenmiş, havalı görürler ve pek yaklaşamazlar çekinirler, ama tam aksine fazlasıyla alçak gönüllü, sıcakkanlı bir insanım. Zenginliği sevmiyorum, lüks yaşam tarzı beni kasıyor, tercihim pizzayı çatal bıçakla değil de elimle yemekten yanadır. Zaten hiçbir pizza reklamında çatal bıçak kullanıldığını da görmedim, eh işte bizim insanların da sınıf atlama yöntemleri de bunlar, saçma çok saçma işte!

Bir erkek arkadaşım vardı, (eski erkek arkadaşım) seni ailemle tanıştırmak istiyorum ama çok çekiniyorum, bizler sıradan insanlarız demişti, acaba beni ne olarak görüyordu çok merak ediyorum.. Yer sofrası benim için en zevkli sofradır mesela ama bunu anlatamıyorsun insanlara, seni direk görünüşünle yargılıyorlar. O kadar salaş eşyanın önemli olmadığı bir hayat biçimi için canımı verebilirim oysa aman bak şimdi konu nerelere gelmiş : ))

Böyle bir insanım işte, sana sulanıyor olmam asla yanlış anlaşılmasın bayım, hayatımda bir ilke imza atmış bulunuyorum sayenizde. (iç sesim: ahh! İmzaların en mükemmeli, sana tapıyorum, önünde diz çöküp hayatımım her anını anlatmak ve senin her saniyeni dinlemeyi o kadar çok arzuluyorum ki, ah be adam nasıl da bir şekilde karşılaşıyor insanlar, sana deliler gibi aşık oldum galiba) o güzel gözlerine baka baka, kokunu içime çeke çeke saatlerce uyuyabilirim. Terinin kokusunda bile bunu istiyorum bunu bil, eminim dünyanın en güzel parfümlerine değişmeyeceğim bir kokun var ve o kokuyu tenimde istiyorum. Acayip bir huzur var sende beni içine hapseden, mmm, mis miss.. neyse bu kadar yeter, ayıpla bana susayim: ))Eh sanırım tanımadığım bir adama yazabileceğim haddinden fazla şeyi yazdığımı düşünüyorum ve seninle bir şekilde bir yerlerde buluşabilmeyi umut ediyorum. Sanırım sana son cümlelerimi kurucam birazdan ve bu cümleleri kurarken hasretle gözlerinden öpmeyeceğim. Arzuyla, o muhteşem gözlerinin içine bakarak, dudaklarımı dudaklarında doyurma hevesiyle, saatlerce, günlerce öpüşebilme dileğiyle efendim..

Son not: sadomazoşistlik iyidir emin ol, keyif alacağın şeyler yapabilirim, korkma sakın! Dudaklarını ve kokunu bana bağışla noolur.. Heyecan ve sabırsızlıkla o günün gelmesini bekliyor olacağım.. Beni unutma!

 Kadın

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..