Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '14

 
Kategori
Öykü
 

Kadın-7

Kadın-7
 

Uyandığında saat 10a geliyordu. Öğleden önce ararım demişti adam. Lavabosu, giyinmesi, çıkması yarım saati geçmemişti. Tam takır kuru bakır buzdolabının yanından geçerken sadece yarım paket sütten bir bardak koyup içmişti. Köşe başındaki büfeden gazetesini aldı. CHP’nin kongresinden falan bahsediyordu. Arka sayfaları çevirdi, Beşiktaş’ta yeni transfer Sosa sakatlanmış. Kıvırıp koltuk altına aldı, gelen dolmuşa bindi.. Yeni ayılıyor gibiydi. Dün geceki olayların bilinci, ağırlığı, gün ışığı ile bu kaynaşan kentin sokaklarıyla başlamıştı. Peki ne olacak şimdi? Hiç, ne olacak? İşe gideceksin, öğleden sonra adamla buluşacaksın, yemek yersiniz birlikte, Kordon'da kahvelerinizi içersiniz, akşam da birlikte adamın Alsancak'taki evine gidip.. Suç kimde peki? Onda mı? Bende mi? Ya da Tanrı da..

Akşam birlikte eve gideriz, önce telefon ederim bizim eve.. Havadan sudan biraz konuştuktan sonra gönül almış olurum hem.. Ne de sevinirler.. Sonra biz şaraplarımızı yeni kadehlerimize koyup yudumladıktan sonra..

Bornova’da indi. Ağır ağır yürümeye başladı. Bilmem ne Bank, kapitalin yeni adresi. Saat 11’e geliyordu, beş dakika falan var.. Ya adam ararsa şimdi? Acaba önce ben mi arasam? Öğle arası ararım, yemekte daha rahat konuşuruz hem. Müsaitse o da gelir işte ne güzel birlikte yemek yeriz..

Üniversitenin giriş kapısına doğru yürürken, kapı çevresinde dolaşan polisleri gördü. Uyandığından beri sürüp giden sinsi bulantı, iç ezikliğine dönüşüverdi. Önemsememeğe çalıştığı bir çırpıntı başlamıştı içinde. Bir şeyler mi bekliyor bu herifler? Bunlara ne oluyor gene? Katanalar gibi besili, kocaman atlar üstündeki polisler ellerindeki uzun coplarla olduklarından daha yarma görünüyorlardı. Bir tane vursalar adama.. Ya da at çarpsa, tepse..? At tepmesi ne demek bilmezmişsin gibi.. Köyde dayımın oğlunu tepmişti dağda, hem böyle miydi o? Uyuz çelimsiz bi eşekti. Yolunu değiştirdi, karşı kaldırıma geçti. İtiş kakış derken sen de düşürüverseler, ne fena olur.. Hadi sakat kaldın durup dururken..

Küçükparka doğru, adamla ilk buluştukları akşamı hatırladı. Sonra kavgayla çekip gittiği günü.. o günün bile bir tadı vardı sanki. Şimdi ona bi telefon etseydim ama daha gelmemiştir. Toplantıdan sonra ararım. Hafta sonu demiştim ama sürpriz yapıp bu akşam gidelim diyicem evine. Çocuklar gibi sevinecek yine..

Üniversite bahçesine girerken saate baktı., Onbire geliyordu. Kızlı oğlanlı kalabalık her günkü gibi akıp gidiyordu. Görünürde her hangi bir olağan üstülük yoktu. Niye olsun ki? Dün akşam mecliste ne kavgalar çıkmış. Herifler anayasayı çiğniyor. Çiğnerler, burası Türkiye! Dün kantinde bile çocukları epey hırpalamışlar, bize ne? demiş bir çoğu, çiğnenirse çiğnensin anayasa. Dersinize baksanıza siz! Hele hukuktaki ezgi diye kıza çok bozuluyorlardı. Züppe çıkışlarıyla öteden beri batarmış çocukların gözüne. Anne sevgisine bile karşı çıkarmış.. Anne sevgisi yok ki, anayasa sevgisi olsun or....da. Hem Ezgi bir değil ki, ana sevgisi olanın da hiç geri kalır yanı yok. Hastanenin önüne gelince bakındı, henüz tanıdık kimseye rastlamadı. Karşıdaki cam kanatlı büyük kapıdan girip çıkanlara bakınarak yavaş yavaş girdi içeri. İki yandaki koridorlar, merdiven başları, mermer direklerle çevrili loş orta boşlukta her zamanki gibi bütün katlardan yankılanan sesler uğulduyordu. Soldaki merdivene yönelmişti, tanıdık yüzlerle karşılaştı. Tıptan, iktisattan, hukuktan.. Yanında pek de tanımadığı bir kalabalıkla Hakan'da yukarı kattan iniyordu. Erkenden gelmişler demek. Kolunu biri tuttu kadının, döndü Hande idi. Kantinde tartışmalar oluyor, dedi. Sınıfları dolaşıp herkese haber verelim. Dersleri boykot ettirelim.. Önce öğretim üyelerine söyleriz, derslere geç girsinler biraz..

Bu konular dün geceden beri konuşulmuştu. Nasıl olacaktı bu iş? Hepsinin yüzlerinde sararma vardı. Yalnız heyecan değil, üstüne gittikleri bir çekingenlik de söz konusuydu. Sınıflara doğru yola çıkınca yanlarına başkaları da katılmaya başladı. Bu atılım, bütün olumsuz duyguları gittikçe artan bir devinimle çiğneyip yok etmeye, yerine bir dayanışma sıcaklığı getirmeye yetmişti. Hukuk dersliğinde kürsüye çıkan kadının seslenmesiyle şaşkınlık içerisinde durup bakakaldı öğrenciler.

Arkadaşlar bugün dersleri boykot ediyoruz! Meclistekiler anayasayı çiğnediler! Memlekette hukuk mu kaldı ki hukuk okuyacaksınız? Gülenler, dalga geçenler oldu ama kadın paldır küldür konuşup boykota çağrıyı üstlendikçe şaşkın bir sessizlik yayılmaya başladı. Yanında kimlerin olduğunu bile bilmeden onbeş yirmi kişilik bir kalabalıkla bir başka anfiye daldılar.

Tebeşiri eline alınca yine heyecanlandı. Kızlı erkekli öğrenciler öyle kuşatmışlardı ki çevresini, kendini toparlayıp DERSLERE BOYKOT, ANAYASA ÇİĞNENDİ! yazdı.. bütün sınıf okuyordu yazıyı. Başka biri çıktı kürsüye, Anayasa çiğnendi protesto edeceğiz. Herkes aşağı insin arkadaşlar, heykelin önünde buluşucaz.. diye bağırdı..

Homurtular, alkışlayanlar, karşı çıkanlar, gülüp dalga geçenler.. Sınıftan çıkarlarken, arkasında belirsiz bir kaynaşma bırakmışlardı. Aralarına yeni katılanlar kocaman bir yığın olarak diğer yandaki sınıfa girdiler.

Tepkiler hep aynıydı, daha çok ilgisizlik hakimi. Bazı öğretim üyelerine başvurmuşlardı derslere girmemeleri için. Onların da bazıları katıldı bu eyleme, bazıları yanaşmadı. Kantine indiklerinde oldukça kalabalık bir grup olmuşlardı. Kadın yüksek bir yer eçıkıp ordan da seslendi öğrencilere,

- Arkadaşlar! Biliyorsunuz ki Anayasa çiğnendi.
- Bilmiyoruz!
- Bilmiyorsan öğren! Anayasayı çiğnediler, biz de protesto için derslere girmiyeceğiz!
Yine her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Daha çok beklemek, gelen öğrencilerin de dağılmasına sebep olabilirdi. Hep birlikte bahçeye çıktılar, yaklaşık iki yüz kişi vardı. Tanımadıkları bir sürü yeni yüz vardı aralarında. Hande kadının peşinden ayrılmıyordu.
- Bağımsızlık marşı söyleyeceğiz arkadaşlar!
Bir kımıldama ve kaynaşma oldu. İstiklal marşı yükselmeye başladı arka saflardan..
- Kooorkma sööönmeeez buuuu şafaaaakk..

Söylemesi zor istiklal marşına çoğu yığınlarda olduğu gibi parça parça, herkes bir yanını söyler biçimde inceli kalınlı başlamışlardı. Kısılan, soluğu kesilen sesleriyle tam bir uyumsuzluk örneği vererek bitirmeye çalışıyorlardı. Nihayet bitirdiler.. Sessiz yürüyüşe geçip ana binanın orta boşluğundan bahçedeki heykelin oraya vardıklarında yeni katılanlarla kalabalık bir orduya dönüşüvermişti. Konuşmalar başlıyordu ki, üniversitenin girişinden bi tane TOMA öğrencilerin üstüne doğru yürüdü. Tazyikli su sıkmaya başladı. Öğrenciler kaçıştılar. Anons geçildi; - Dağılın!

Öğrencilerde ilk şaşkınlığın yarattığı kaçışma durmuştu. Gaz bombalarının da bir etkisi olmamıştı. Kimse polisin gücüne inanmıyordu. Kaçışma sırasında kadının ayağına basmışlar, canı çok yanmıştı. Hande yine kolundan tutup çekti. – içeri gir en iyisi sen, kötü durumdasın.. diyordu. Kadın bütün gücüyle çekip aldı kolunu ve Handeyi tersleyerek – bırak bee! diye bağırdı.

Birkaç erkek öğrenci polislere doğru yürüyerek bağırdılar, diğerleri de yüreklenmişti. Bağrışmalar başladı. – çıkın buradan faşistler! - Mustafaaa Kemaliiin as-ker-leri-yiz!

Polisler daha da sert müdahalelere başlamış, orantısız güç kullanmışlardı. Dağılın ulan, hadi herkes işine gücüne.. Diyerek tazyikli suyu rastgele sıkıyorlar, gıcık oldukları öğrenci grubunun üzerine de gaz bombası fişeklerini ateşliyorlardı. Birden bir öğrencinin bağırdığı duyuldu. Kafasına gaz fişeği denk gelmiş, kaşının yanından kanlar süzülüyordu. Yere yığılmak üzereyken tuttular. Şaşkınlık, korkuya dönüşmüştü öğrencilerde. İtiş kakış kaçışmaya başladılar.

Vay canına be! göz göre göre vurdular adamı.. Katiller.. Korkuyla, kızgınlık birbirinin üstüne çıkmaya başlamıştı. Polisler daha da şımarmışlardı başarılarıyla. Ne sandınızdı hergeleler, çocuk mu eğlendiriyoruz burada?
- Kaçmayın ulan, ne kaçıyosunuz?
- Ne oldu korktunuz mu..!!
Polisler, kalabalığa doğru hücum ediyordu. Çocukların bağırıp çağırması da önlenemiyordu. Kadın ortalarda biyerde sıkışıp kalmıştı. Bir ara kurtardı kendini baskıdan, kendisine doğru kaçışanları göğüslemeye çalıştı. Ne korku vardı içinde, ne çekingenlik, hepsini yitirmişti. Kafasında tek bir şey vardı, kaçışı önlemek, polise karşı direnmek..
Heyecandan kendisinin bile ilk defa duyduğu cırtlak bir sesle bağırmaya başladı:

- Yazıklar olsun size be! ne kaçıyorsunuz, erkek değil misiniz siz? Ayı ulan ayıp be!
 ardından başka bağrışmalar da başladı:
- Kaçmayın çocuklar, direnin!

Bu haykırışlar sanki işe yaramıştı. Kaçanlar durup geri dönmeye başladı, kimisi yerlerde taş aramaya, bulanlar polise fırlatmaya başladı. Bir yandan da bağırıyorlardı:
- Gidin buradan faşistler! Hükümetin it...i! Yuuuuuhhhh..!
- Hükümet istifa..!
- Tayyip istifa..!
- Mustafaaa kemalin as-ker-le-ri-yiz!

Birden yağmur gibi yağmaya başlayan toprak parçaları karşısında polisler şaşaladı. Taş bulmak zordu, çocuklar ellerine geçen ne varsa fırlatıyorlardı polise. Kadın Hande'yi gördü bir ara, kendini kaybetmiş gibi çimlerden yolduğu toprak parçalarını fırlatıyordu..

Kitaplar, defterler havada uçuşmuş, itişip kakışmalardan sonra yeniden kaçışmalar başlamıştı. Üç polis bir öğrenciyi yakalamış, çekip sürüklemeye başlamıştı. Kaçışanlardan bir kaçı dönüp atılmak istedi, kararsız kaldılar. Kadın fırladı, onu gören erkek öğrenciler de yüreklenip atıldılar. Polislerin sürüklediği öğrenciyi kolundan belinden yakalayıp polislerle aralarında çekiştirdiler. Başka öğrenciler de yardıma koştu hemen. Polisler esirini bırakıp çekilmek zorunda kaldılar. Kadın soluk soluğa kalmıştı. Biri kolundan tutup çekiyordu, döndü, yine Handeydi. Silkinip kolunu kurtardı. Bir şey demeye gerek kalmadan arkadan gelen bir sürü kızlı erkekli grup giysilerinin önlerine topladıkları irili ufaklı taşları sallayıverdiler geri çekilen polislerin arkasından. Son anda, kanlar içinde saçlarından sürüklenerek götürülen bir kızı polislerin elinden kurtardılar. Savaşı kazanmışlardı, coşkuyla bağırmaya başladılar yeniden..
- Hükümet istifa!
- Ya istikla ya ölüm!
- Mustafaa kemalin as-ker-le-ri-yiz!

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..