Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '22

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kadın Erkek İlişkileri

  Merhaba,

  Yeni bir yazı ile karşınıza çıkmanın heyecanını yaşıyorum. Günümüzün kanayan yaralarından bir tanesi olan, kadın erkek ilişkileri... Kadınlara sorsak, düzgün erkek yok; erkeklere sorsak, kadınlarla uğraşmak zor. Gerçekten ne oldu bize? Dengeler nasıl bozuldu? Kendi dengemiz ne kadar yerinde? Karşı tarafı suçlamak ne kadar işe yarıyor? Daha ne kadar kurban rolünü oynamaya devam edebilirim? Bir ilişkiden ne istediğimi gerçekten biliyor muyum? Fotoğrafını gördüğüm multu çiftler, sadece fotoğrafta mı mutlu yoksa gerçek hayatlarında da mutlular mı? Saygı mı daha önemli, yoksa sevgi mi?

  Mağara devrinde her şey olması gerektiği gibiydi, erkek, sistemi kuran, avlanan; kadın sistemi besleyen, yuvayı yuva yapan. Modernleşme ile birlikte, kadının da çalışma hayatına dahil olması ile para kazanmaya başlayan kadın, zaten doğası gereği güçlü iken bir de ekonomik özgürlüğü hayatına dahil edince, birlikte yürüdüğü, yol arkadaşlığı yaptığı erkek kavramının önüne geçmeye başladı. Şimdilerde bekar anneler, ayakları üzerinde güçlü durmaya çalışan, hem anne olan hem baba olmaya çalışan kadınlar ya da evlenmekten, ilişkiden korkan genç kadınlar ile sık sık karşılaşmıyor muyuz?

  Peki ya erkekler ne durumda? Hayatlarındaki kadınlar, onlara ne kadar alan tanıyor? Önce anneleri, onların her şeyi düşünen, onların yerine karar veren, onların hayatını kontrol eden bir kadın oluyor hayatlarında. Anne, hem kız çocuğunun hem erkek çocuğunun hayatında çok önemli bir yere sahiptir, karnında taşıyarak emzirerek besler, hayata güvenle bakabilmesi için ilk duraktır. Anne, bir noktadan sonra çocuğunun büyümesine izin vermezse, biyolojik olarak büyüyen kişi, bilinç olarak çocuk kalır. Babanın rolü nedir peki? Baba, nefestir, baba hayatı başlatır, anne besler büyütür. İlişkide sorun nerede başlıyor? Annesinin büyütmediği oğlu, evlendiğinde annesine benzer bir kadın seçerek, annesi ile olan bağını başka bir şekilde devam ettiriyor. Kendine ait alanı olmayan ya da kısıtlı bir alanda hareket eden erkek, bir süre sonra gücünü kaybetmeye başlıyor, gücünü kazanmak için de ona kendisini güçlü hissettirecek bir kadın arayışına giriyor. Bu durumda eşi, saçını süpürge ettiği halde, neden bunu yaşadığını anlamlandıramıyor ve içten içe pişmanlık, öfke, değersizlik ve mutsuzluk gibi hislerle yaşamaya başlıyor. Farklı örnekler ile durumu detaylandırmak tabi ki mümkün. 

  İlişki, üç dinamilkten oluşur. İki yetişkin ve birliktelikten. Hani hep denir ya, "bir elmanın iki yarısı olmak" diye, iki yarımdan bir tam olması, ilişki durumu için geçerli olmuyor malesef. İlişkiye başlamak kolay, önemli olan ilişkiyi canlı tutabilmek, ilişkiye sahip çıkıp ilişkiyi sağlıklı bir şekilde devam ettirmek. Bir de saygı konusu var tabi, saygı, hep özenle korunmalı; aşk, zamanla sevgiye dönüşebilir ama saygı yitirilirse sevgi var olamaz. Her birimiz eril ve dişil enerjiye sahibiz, ancak hayatın tüm yaratılışında olduğu gibi denge, olmazsa olmaz bir konu. Hayatımda denge nerede? İçimde dengeli miyim? Savaşarak kazanamayız, güç mücadelesinin içerisine girersek, sadece kendi enerjimizi tüketiriz. Kendimize soralım; içimdeki dişil ne hissediyor, içimdeki eril ne hissediyor? Zaman uyum zamanı, zaman birlik zamanı, zaman dengelenme zamanı....

  Bir başka yazıda görüşmek üzere,

  Hayalleriniz gerçek olsun...

  

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 13
: 69
Kayıt tarihi
: 14.02.22
 
 

Merhaba, Erinç, ben. 1981, İstanbul doğumluyum. İngilizce Öğretmenliği Mezunuyum, Sosyoloji okuma..