Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadın=erkek midir?

Kadın=erkek midir?
 

Ölçüm terazisi


Kadın ve erkek biribirine eşit midir?

Yani, kadını erkeğe eşitlemeye çalışmak doğanın yasalarına uygun mudur? Hayır.

Kadın ve erkek bir alt kimliktir. Üst kimlikleri insandır. İkisi de saygındır, ikisi de olmazsa olmazdır ama kadın/erkek, birbirlerinin aynı değildir. Ancak tamamlayıcısıdır. Aynı olsaydılar kadın ve erkek diye ayrılmazlardı.

Varoluş noktasındaki kromozomların eşleşmesi bile farklıdır. (Kadında xx, erkekte xy.)

Ortada böyle bir gerçek varken kadının, erkeğin göründüğü her yerde görünmesi ısrarı, doğal bir talep midir? Bence değildir.

Açıklamaya çalışayım. Şu anda yaşamakta olduğumuz medeniyet anlayışının kaynağının batı dünyası olduğunu biliyoruz. Burada yuvarlak hesapla, sekiz ila onbeşinci asır islam kültürünün, bu gelişmeye basamaklık yaptığını da belirtmeliyim.

Batıda sanayiinin gelişmesi, üretime paralel olarak tüketimi de hızlandırmış; insan da buna ayak uydurmak zorunda kalmıştır. Eşler, vardiya usülü çalışma zorunluluğundan dolayı, neredeyse birbirleriyle görüşemez olmuşlardır. Bu da giderek aile birliğini zayıflatmış ve tekil yaşamı cazip hale getirmiştir. Bu yaşam tercihinin, batıda halen popülerliğini koruduğunu düşünüyorum.

Bu hayat biçimi, aile bireylerini birbirlerinden uzaklaştırırken, iş arkadaşlarına yakınlaştırmıştır. Belki kişi, hafta boyunca, kendisi gibi çalışmak zorunda kalan eşini, iş arkadaşları kadar görememiştir. Bu da resmi evliliklerin zayıflamasına sebep olmuştur. Zamanla ailenin yerini, sorumluluklardan arındırılmış, sadece beğeniye ve cinsel tatmine dayalı ilişkiler almıştır.

Böyle bir durumda, doğal olarak kadın veya erkek, sürekli bir beğenilme ihtiyacı içinde olacaktır. Çünkü birliktelik, kişileri bir akitle birbirine bağlamamaktadır. Yükümlülüğü olmayan geçici bir ortaklıktır. Her an bitebilir. Bu yüzden, ikinci, üçüncü, hatta dördüncü kişilerin şimdiden dikkatini çekmek lazımdır.

Burada, etkileyici bir fenomen olarak kılık/kıyafet, cazibe ve zerafet önem kazanmaktadır. Erkekler bunu takım elbise ve traşla sağlarken, kadınlar makyaj yaparak, vücutlarının belli kısımlarını açıkta bırakan transparan kıyafetler giyerek ve günün şartlarına göre takıp takıştırarak yapmaktadırlar.

Artık her türlü engelin kalktığı, ahlak, edep, inanç ve gelenek gibi hayatı kategorize eden kavramların hiçlendiği bir ortamın temelleri atılmıştır. Bundan böyle hayatın seyrini değerler değil, bu ortam belirleyecektir. Kimse kimsenin işine karışmayacaktır. Karşı cinsi razı eden, akşam için bir ev arkadaşına sahip olacaktır.

Kural tanımayan kadın/erkek ilişkilerinin normal sayıldığı bir ortamda, açık saçıklık ta anormal görülmeyecektir. Zira kadın, kendisini ikna edebilecek herkese açıktır. Neyini kimden gizlesin ki? Hatta, dikkat çekme açısından bunun, bir kadın için gerekli olduğu bile kabul edilebilir.

Aslına bakarsanız, medeni dünya kadını pohpohlayarak aşağılamaktadır. Zaaflarını istismar ederek onu, ahlaksızca sömürmektedir. Ne derseniz deyin, uygar dünyada ön planda olan kadının insan kimliği değil, dişiliğidir. O, cinsel tatmin dahil, her alanda sadece bir araç olarak kullanmaktadır. Ayrıca, satışa sunulan her ürünün objesi yapılmaktadır. Dergilerin, filmlerin, gazetelerin, otomobillerin, traş losyonlarının, parfümlerin, araba lastiklerinin, televizyonların kısacası aklınıza gelebilecek her şeyin reklamı kadınla yapılmaktadır.

Erkeklerin doldurduğu eğelence yerlerinde, porno filmlerde, genelevlerde ve daha bir çok yerde kadının vücudu üzerinden para kazanılmaktadır. Paralı erkekler, gösteriş budalası, ilgi ve alaka hastası kadınları ağına düşürerek kendi tatminleri için kullanmaktadır. Sonunda bunun adı da medeniyet olmaktadır.

Bu kadar uzun bir tarifin ardından şunu söylemek istiyorum. Batı dünyası bize, iyi şeyler sunmuştur ve sunmaktadır. Fakat kötü şeyler de sunmuş ve sunmaya devam etmektedir. Yani batılıların her yaptığı doğru değildir.

O zaman hala ana/bacı edebiyatını sürdürüyorsak; ahlak ve namus anlayışı ile bağlarımız devam ediyorsa, aile birliğinin devamından yanaysak şurasını bilmek zorundayız. Toplumumuza promosyon olarak dayatılan bu hayat biçimi, bizim dünya görüşümüzle çelişmektedir. Ben şahsen, son yıllarda iyice abartılı hale gelen gündelik sokak kıyafetleriyle, kamu alanındaki cinsel davranışlara, ahlak anlayışımızda bir yer bulamıyorum. Bazı aydın ve ilerici ülkedaşlarımız bunu bir aşama kabul etse de ben tam aksine, bir aşağılaşma olarak niteliyorum.

Vazgeçilmez tartışma konusu olan, "kadın/erkek eşitliği, yani kadının iş hayatının her dalında görünür olması, onun doğal yapısına uygun değildir diye düşünüyorum. Bu noktada karşımızda iki seçenek çıkıyor:

1- Ya kendimize uyan bir model üreterek, hem aileyi koruyacak, hem de kadının belli iş kollarında (eğitim, tıp, tekstil, emniyet vs.) çalışmasını sağlayacak sağlıklı bir bir zemin oluşturacağız;

2- Ya da mevcut gidişi normal karşılayıp, ileride toplumumuzun başına gelebilecek olumsuzlukları umursamamayacağız.

Şu anda ailenin yıkımına doğru yükselen merdivenin ilk basamaklarını tırmanıyoruz. Böyle giderse, önümüzdeki yirmi otuz yıl içinde, çalışan elit kesimdeki evliliklerin belirgin biçimde azalacağını, boşanmaların da artacağını söyleyebiliriz.

Kimse kendini kandırmasın. Batı dünyası kadın/erkek problemini, kadını insan gibi görüp ona arkadaşça davrandığı için çözmemiştir. Edep ve ahlakın iplerini salıverdiği, yani herkesi arzu ettiğini yapmakta özgür bıraktığı için çözmüştür. Bizi zorlayan da işte burasıdır. Aslında kendi kadınlarımız, kadın akrabalarımız olmasa iş kolaydır ya, neyse! Burayı geçelim.

Konuya taraf uzman ve azmanlarımız meselenin bu yanını (yani batılıların bunu nasıl çözdüğünü) hiç bilmiyormuş gibi yapmaktadırlar. Bence yolumuza devam etmek için yukarıdaki iki seçenekten birini tercih etmeliyiz. Kaos ve çatışma, ikisini de aynı anda yürütmeye çalışmamızdan doğuyor.

Resim: www.dehader.org/depo/estlk.jpg

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..