Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Kadın evdir, erkek misafir

Kadın evdir, erkek misafir
 

I.

Aşk nasıl biter? Bir bardak suyun içilip bitmesi gibi mi? Bir bardak suyun dökülmesi gibi mi? Bir bardak suyun buharlaşıp uçması gibi mi? Ya da bir bardağın kırılması gibi mi?

İşte bunlardan biri gibi, ya da bunların hepsi gibi.

Yine de bilmiyorum.

Bildiğim, insan bir valize sığmaya alışmalı. Elbisemi alıp gideceğim. Sen de burada değil gibisin zaten. Giden kim, kalan hangimiz? Onu da bilmiyorum.

Sen bir evdin. Çok sevdiğim. Işığına vurulduğum. Akşamları adımlarımın ezbere götürdüğü aşina bir adres. Yolunu bildiğim, merdivenlerini heyecanla tırmandığım. Anahtarlarını cebimde taşıdığım. Uzaktan görünce yurduma gelmiş gibi sevindiğim. Zaten yurttur aynı zamanda kadın. Sana sarılmak sıla toprağını öpmek gibi gelirdi biraz.

Sen evin içindeki asıl evsin. Ya da ev aslında senin içinde. Hem evi, hem içindeki beni temizlemen gerek şimdi.

II.

Önce soyut şeylerden başla. Mesela, şu köşede sana okuduğum şiirlerden bir mısra kalmış olabilir. Sil gitsin. Okunmuş şiirler bayat ekmek gibidir; tat vermez.

Yastıklarda iyice azalan saçlarımdan birkaç tel daha bulursun belki. Zamanla onlar da biter. Gidenlerden kalan saçlar beni hep ağlatmıştır. Sen ağlama, gözlerin eskimesin.

Şu sehpanın cilası ilk kavgamızda çizilmişti. Yarası hâlâ sıcak. Sana vurmamak için herşeyi kırıp geçirmiştim. Camları, tabakları, bardakları, şişeleri… Onu her görüşümde içimdeki canavarı hatırlarım.

Eşyalara ihtiyacın olabilir ama en kısa zamanda kurtul onlardan. Eşyalar iletkendir. Hüznü hemen bulaştırır. Fil gibi hafızaları vardır. Bin yıl önce üzerine düşen gözyaşını unutmaz. Lekelerini asla temizleyemezsin. Bir keresinde bir sürahiye baka baka bayılmıştım, bana su getirişini hatırlayıp.

Kitaplarım kalsın, okudum yeterince. Onlardan çok şey öğrendim ama asıl gerçeği hep sakladılar gibi geliyor şimdi... O yüzden biraz kırgınım. Hem zaten valize sığmazlar.

Kediler özler mi kimseyi? Bilmiyorum. Ben onu özlerim ama... Ona İyi bak. Gerçi benimki de laf, benden iyi bakacağın kesin bir kere... Yine de içeri girip çıkabileceği bir pencereyi aralık bırakmayı unutma. Biliyorsun, uykun ağır.

Güneş iyice batmadan perdeleri kapatma; karanlık acıyı arttırır.

III.

Mutluluktan ve sonsuzluktan söz ederken, “cenneti tanrı yaratır, cehennemi insan” demiştim bir gün. Şimdi daha çok inandım buna, yarattığım cehennemi görünce...

Keşke deniz gören bir evde oturabilseydik. Belki alışırdık herşeyin gelip geçmesine. Suyun üstünde dururmuş gibi giden vapurları gördükçe. Ah, zaman nasıl da hınzırca geçer; tıpkı o vapurlar gibi.

Bir aşk nasıl biter? Zamanın geçmesi gibi mi?

Kadın evdir, büyütür erkeği, memelerinde ya da kalbinde. Sonra her erkek bir yere gider.

Sen evsin, ben misafir, çekip gitmek bana düşer.

Hem nereye gidebilir ki bir ev? Ancak kendi içine göçer...

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..