Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '10

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kadın hakları

Dünyanın kuruluşundan bu yana bir türlü kadına verilmesi gereken değer hakkıyla tayin edilemediğinden günümüzde de halla kadın hakları bir tartışma konusu olarak yer yer konuşulup, tartışılmaya devam etmektedir.

Tanrının yaratırken hiç bir ciddi ayrıma tabi tutmadığı kadın, tarih boyunca her zaman itilip hor görülmeye yer yer aşağılanmalara muhatap olmuştur. Asında kadın da bilimsel açıdan doğada her açıdan eşit işlev yükümlülüğü ile donatılmıştır. Ve yine belki önemsemediğimiz hayvanların bile içgüdüsel yaşamlarında böyle bir ayrım yoktur, göremezsiniz. Halbuki bunca gelişmiş insanoğlu ne gariptir ki hiç bir tutarlı nedene dayanmayan bu ayrımı tarih boyu, ta bugünlere kadar taşımıştır.

Bu tutarsız konu ve davranış biçimi zaman zaman birçok açıdan gerek bir birinden farklı bilim dallarının ve gereksede bir birinden farklı dinlerin de tartışma konusu olagelmiştir.

Mesela Arap yarımadasında kız çocuklarını bir utanç olarak diri diri toprağa gömme geleneği, İslamiyet'in o coğrafyalar da etkili olması ile değişime yüz tutmuştur. Tamamen bu bakış açısını bitirmiştir diyemiyorum, çünkü; Arap geleneksel kültürünün İslam'a uzun vade de olumsuz yansımaları da olmuştur, bu olumsuz yansımalar da yine bu toplumlar da kadınların eski geleneğin yine etkisinden olacak ikinci sınıf bir yaşama itilmelerine neden olmuştur.

Arap geleneksel kültüründen etkilenmeden kadına toplumdaki gerçek değerini veren bir İslam'i bakış açısısı peki hiç yok mudur? dediğinizi sanki duyar gibi gibiyim.

Sırf merakları gidermek açısından cevaplıyorum. Evet vardır o da, Ahmet Yesevi Hazretlerin' den başlayıp Hünkar Hacı Bektaşı Veli Hazretleri'ne kadar uzanan Anadolu aleviliğinde saklıdır. Arap coğrafyasından farklı bir coğrafyada gelişmiştir. Ta o zamanlardan günümüze' Sevgi bizim dinimizdir ve bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır' söylemleri ile tasavufi bir yaklaşımla, hem pozitif bir yaklaşım ve aynı zamanda 'yetmiş iki buçuk millete (buna kadınlarda dahil) bir nazarla bakan' İslami inanç yorumudur.

Ve yine yeri gelmişken söyleyeyim sık sık ifade edilen gerçek, ılımlı vs. İslam yorumuda Anadolu aleviliği içerisinde saklıdır. Bizim cemaatçilere ve gerçek ılımlı İslam arayışıdaki ABD ve AB ülkelerine vs. buradan, duyurulur.

Neyse konumuza dönecek olursak, birbirlerinden farklı coğrafyalardaki uygarlıkların bu konulara (kadın haklarına) olumlu yönde eğilmeleri de yine o uygarlıkların gelişip büyüme hızları ile doğrudan ilişkili olmuştur.

Kadın haklarına ilişkin ülkemize gelecek olursak, 1926 Türk Medeni Kanunu ile başlayan süreç, günümüze dek her ne kadar farklı farklı desteklenmiş olsa da, malesef büyük oranda yetersizdir.

Bir çok zaman çıkarılan yeni kanunlar da, metinler de yazılı kalmış gerçek anlamda, sosyal yaşama, hakkıyla kazandırılamamıştır.

Tabi kadının ülkemizde de, bir noktada ikincil planda yer etmesinde de, maalesef, ülkemizde diyanetçe sosyal yaşama devlet eliye dayatılmış, Arap kültüründen izler taşıyan sunni kanat Müslümanlığın rolü çok büyük olmuştur.

Ve yine, Türkiye'de bunu aşmanın en büyük formülü de yine, Laiklik ilkesinin gerçekten hayata geçirilmesi ile doğrudan ilgilidir.

Sonuç itibari ile, dünyada kadına verilen değerin yeterli olmaması kadını ikicil plana itmiştir. Ve bu da dünya'yı her hali ile sadece erkek egemenliğinin baskın olduğu bir çerçeveye hapsetmiştir. Dünyanın her açıdan daha insani ve makul bir çizgiyi tutturabilmesindeki en büyük eksik kadının hak ettiği yerde oturmamasıdır.

Bütün, dünya insanlarına saygı ile duyurulur..

 
Toplam blog
: 64
: 435
Kayıt tarihi
: 20.04.10
 
 

Sinan Adıgüzel, sanatçı yazar, 08.10.1977 tarihinde Adıyaman’da dünyaya gelmiştir. İlköğre..