Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadın olmak 4 ( Olgun kadın)

Kadın olmak 4 ( Olgun kadın)
 

İşte bu, benim olgun kadınım...


Benim olgun kadınım, 40 ile 50 yaş aralığındadır. Ha yıllanmış bir Bordo şarabı, ha benim olgun kadınım... Ben, olgun kadınlara, 4 yaşında fırlama bir ekek çocuğuyken de bayılırdım, bugünkü en oturmuş halimle de, onlara bayılıyorum. Ne yalan söyleyeyim şimdi.

Çünkü o yaşlarda, yaşamı da, kendini de tam anlamıyla tanımıştır artık; gerçekten olgunlaşabilmiş bir kadın... Konuşurken ne diyeceğini de bilir, sevişirken ne isteyeceğini de öğrenmiştir; olgun bir kadın...

Hayatının geride kalanı ona, neyi, ne kadar yapabileceğini, hangi hırslarını dizginlemesi gerektiğini, hangi mutluluğu daha büyük bir coşkuyla yaşarsa kendisi için daha iyi olacağını öğretmiştir; tabi ki. 40'ından sonra, anaç, şefkatli, şehvetli bir kadının, ruhundaki yumuşama, hayat görgüsüyle mayaladığı hoşgörüsü, onu, tadından yenmez bir demlenmenin ve kadınlığının en yüksek zirvelerine çıkarır.

Hayatı yaşarken, iki ayağı bir pabuçta, palas pandıras bir koşuştumadan ziyade, her anını duyumsayan, her yaptığının tadını çıkaran bir yaşam çizgisinin; en gün görmüş kadınıdır; bundan böyle kendisi...

Ne kocasına sorgusuz, sualsiz bir yargısız infaz uygular, ne çoluğunu, çocuğunu dinlemeden, anlamadan, en sevdikleine, en güvendiklerine danışmadan yaşamını etkileyecek kararlar alır; kendiliğinden...

Yaşamın kısalığı, hayatın ne kadar yüksek bir yoğunlukla yaşanması gerektiği, 40'lı yaşlardan sonra çok daha iyi anlaşılır çünkü.

40'ından sonra, eğer yaşamaktan ölümüne bıkmamışsa, bir başka bakar, başka bir türlü dokunur ve öptüğü her bir yeri, yakıp kavuran bir ateşiyle imzalar. 40'ından sonra, sarılması bile daha farklılaşmıştır; benim olgun kadınımın... Bazen kemiklerin kırılacak sanırsın, sarılırken, seni sıkışından; bazen de, o sana sarıldığında, kuşlar kadar özgür, kelebekler kadar hafifsindir...

Bazen ruhunun tüm karanlığını olanca gücüyle ruhuna yaslar, bazen de, anan bile sana sırtını dönse, o gelir, kör kuyulardan çıkarır seni, eğer yeterince kaliteliyse, senin olgun kadının...

Varlığın gücünü de, yokluğun insanı nasıl bir anda Spartacus'leştirdiğini, yokluğu kederine meze yapanların, yaşamla, güçle, iktidar duygusuyla nasıl dalga geçebildiğini de öğrenmiştir olgun bir kadın...

Girdiği her sosyal otamın, vazgeçilmezi, fenomeni, fenomeni olmadıysa bile, en azından, bilge kişisidir artık kendisi...

Varolmanın nasıl bir şey olduğunun farkına varan olgun kadın, kendine daha fazla zaman ayırır. Artık o, yaşamdan keyif almayı da tam anlamıyla öğrenmiştir. Sıradan bir kafa ütüleyici değilse eğer, yaşanılan her güzel anın keyfini çevresini sarıp sarmalayan tüm sevdikleine de yaşatır; benim olgun kadınım...

Çünkü o, olmuştur artık. Her akıllı, olgun kadın gibi, yaşattıkça yaşayacağını, sevdikçe sevileceğini, dününe pişman olmadan, yarın kaygısı taşımadan yaşamanın insanı nasıl sınırsız bir özgürlüğe kavuşturduğunu, gülmenin bir kadına ne kadar yakıştığını, ağlayan kadından bütün erkeklerin köşe bucak kaçtığını!; öğretecek kadar büyütmüştür kendisini...

Sizin işiniz de, iş haaa şimdi! Verdiniz sazı elime, doldurdunuz gazı depoma, düştünüz olgun kadının keyfini sürmeye!... Bana kalsa, ben size olgun bir kadını, sabahlara kadar anlatırdım da... Artık bundan sonrası bir başka sefere...

Sizleri bilemem ama... Benim için gerçekten kaliteli, olgun bir kadın, dünyalara bedeldir. Bunu söylemezsem, bu dünyadan, iki gözüm açık, gözüm arkada kalmış olarak giderim!

Tövbe estağfurullah!... Şu olgun kadının, bana söylettirdiklerine hele bir bak! Ölüken bile aklım kendisinde kalır. Aman diyeyim. Olgun kadınıma sakın dokunmayın.

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..