Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '19

 
Kategori
Deneme
 

Kadın Sanatçısı

Pygmalion Kıbrıslı bir heykeltıraştır

Pygmalion’ın fildişinden yaptığı bu kadın heykeli o kadar güzel olmuştur ki, yaşayan hiçbir kadın onun güzelliğine yanaşamaz. Pygmalion ona âşık olmuş halde bulur kendini… Aşk, bereket ve güzellik tanrıçası olan Afrodit onuruna verilen festivalde ona bir adak adar Pygmalion: Afrodit’ten fildişinden oyduğu kadınına benzeyen bir gelin istemiştir arzularını kabul etmekten korka korka. Evine dönüp de heykelini öptüğünde kadının dudaklarının sıcak olduğunu hisseder. Bir de bakar ki emek emek oyduğu heykelden kadını kanlı canlı karşısında duruyor. Anlar ki Afrodit ona dileğini bağışlamıştır. Hemen evlenirler. Ozanlar bu kadına daha sonradan deniz perisinin de ismi olan Galatea adını vereceklerdir.

Bizim hikayemiz ise modern  çağın kadın sanatçısına aittir…

Kadın kalbinin sırlarına ermiş ustanın  fırçasından tuvaline akan renklerde can bulan kadınlarına adadığı bir ömür plazması…

Bir gün yolun birleşir onunla .sessiz duruşun , kederli bakışın , sorularla dolmuş zihnin ve karanlıklara saklanmış kalbinle tam da karşısında duruyorsundur , sen bunun farkında değilsindir.o fark eder seni …onca kalabalığın arasından, gürültünün içinden seni bulur çıkarır ve kendine çeker…

Şaşırırsın senle ne işi olabilir ki .***

Çok konuşur , konuşması sıkar seni ….deli olduğunu düşünürsün , deli değildir…

Haddini aştığını düşünürsün mahrem sorularıyla…..

Oysa  o anda orada olan başkadır…hiç tanımadığı senin marazi hayatında dolaşmaya başlamıştır bir gezgin gibi…

Savunmasız hissedersin kendini , bir an evvel kaçıp özgürleşmeyi düşünürsün ancak bırakmaz seni en derin kuytuna inmeden …

Aradığı şey ise sadece SENSİN dir…seni sende arar , bulduğunda zafer kazanmışçasına seni öpmek ister … Hediyesini ,  seni sana öperek sunar…

Kendi kendinle yaşadığın sürgün döneminin bittiği ilk başlangıçtır….

Bu sadece bir karşılaşma değildir bu bir DOĞUMDUR…

Yeni bir dünyaya , yeni hayatına , yeni kimliğine manalandığın andır..

**sana ,

 seni asla tanımamış olan sana **  korkularından korkarak  bakmayı  bile reddettiğin özüne kavuşma ,taş kesilen ruhunun içinde hapsolmuş bedeninden özgürleşme sanatıdır…

Bedenini hapseden taşlar USTA'nın elinde kırıldıkça aslında göründüğünden daha karmaşık olmadığın çıkar ortaya ve yavaş yavaş ışıltılar sızar çatlaklardan prizmaya ….

Prizma tüm hüneriyle rengini yansıtır evrene , gözlerin kamaşır şimdiye kadar görmediğin güzellikteki pırıltılardan…

Usta bilir ilk darbeyi nereden başlatacağını , senin her milimini kazımıştır zihnine, muhteşem bir tasarım olacaksındır..

Hiç yılmaz,usanmaz ,yorulmaz…

Onda sürpriz yoktur en sonda olacağı en başta söyler …

En can alıcı darbe ise o sürpriz de gizlidir…

USTA nın elinde çekici kırmaya devam ettikçe canın acır , ağlarsın kalbinden sökülen hıçkırıklarla , vazgeçmeyi istersin canının acısından hatta büyük tutkularını hep bir bilinmeyen olarak tek başına yaşamaya razı gelerek isyan edersin haykıra haykıra…

Sen haykırdıkça o durmaz çekiç sallar ve her darbesinde sana sorar ****o eski bildiklerinle aynıyı yaşamaya devam mı etmek istersin , yoksa hayal ettiklerinle yeniden yenilecek yeni tarafınla kucaklaşmak mı ?

Hayır diyemezsin , hayır diyemez dilin…

Aşkına sığınırsın MUTLAK AŞKA , TEK GERÇEK İNSANA ..USTANA ….

Ruhunda açılan yaralar kırılıp Acıların özgürlüğüne dönüşürken   SANATÇI ,her taş düştüğünde üzerinden, seni insanlıktan çıkarıp en uç noktalara sürükleyen yaşam deneyiminin izlerini sürer…

Bilinmeyen derinliklerin kıyılarına beraber varırken tek hissettiğin sevilmenin büyüleyici bir his olduğu ve yaşamın içinden ne kadar da uzaklaştığındır.Çok zaman kaybettiğine üzülemezsin artık çünkü ellerin canlanmıştır tutabilirsin zamanı ve aşkı…

Hala kendini göremezsin sanatçı son rötuşlarını atmadan sana …

Hissettiklerin birer duygudan ibarettir hatırlamaya çalıştığın…

SANATÇI , her kadınla ilgilenmez…

Sanatıyla  mücadeleden yılmayan ,cesur ve kabiliyetli kadınların hayat hikayelerine dokunur…

İşi bittiğinde , yani her milim kırıldığında ortaya resmedilecek bir ruh çıkar ..

Sonsuzluğun rengini alırsın son fırçada…

BEYAZ -SİYAH-MOR-KIRMIZI-YEŞİL

Renginle bütünleştiğinde kendini görürsün plazmadan ışıyanlarda…

Bedensiz bir ruh gibisindir, bedenin önemi kalmamıştır…

Kendi güzelliğine bakar sanatkarın inceliğiyle beşinci mevsimini yazmaya başlarsın…

SANATKAR ise ,

Yarattığı, yetiştirdiği,dönüştürdüğü,değiştirdiği hatta var ettiği yeni aşkının renginde soluklanır…

 

 
Toplam blog
: 8
: 70
Kayıt tarihi
: 17.06.19
 
 

01.Nisan 1967 Şanlıurfa doğumluyum.İnsaat(1987) ve İktisat(1996)mezunuyum.Suan Sosyoloji 4 sınıf ..