Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '11

 
Kategori
Aile
 

Kadın ve erkek : İki ayrı Element mi ?

Son günlerde bazı uygulamalar ve tasarılar kadınlarla erkeklerin birbirlerinden daha da ayrıştırıldıkları izlenimini veriyor. Kadına pozitif ayırımcılık hem hoşuma gidiyor, hem de “eksikli” gibi kadına iş hayatında daha çok tolerans gösterilmesi, daha çok kontenjan ayrılması, milletvekili aday adayı olarak erkeğin yarısı kadar para ödemesi ağrıma gidiyor. Sanki kadının 2. sınıf olduğu tescilleniyor. Pozitif ayırımcılık yapmayınca da erkekle kadın arasındaki eşitsizlik iyice derinleşiyor. Bazıları “eşitlik” sözünden rahatsız olup hemen bedence bu iki cinsin birbirine denk olmadığını söylüyor. Kastedilenin eşit haklar olduğu tahmin edile edile… Düşünün bakalım, farklı etnik ya da dini grupların birbirine denk olmadığı hiç bu kadar vurgulanıyor mu? Sanki erkeklerin hakimiyeti bırakmama gerekçesi olarak kadınların “zayıflığı” sunuluyor. Birkaç okulda YGS sınavına sadece kızların girdiği, erkeklerinse daha uzak okullara gönderildiği ortaya çıkıyor. Yine bu da kızların iyiliği için yapılıyor. İyilikleri için hakları ellerinden alınıyor. İyilikleri için erkeklerden tecrit ediliyorlar. Kadınlar yavaş yavaş kocası, babası, erkek kardeşi ve akrabaları dışındaki erkeklerden uzaklaştırılıyor. Çünkü bunun dışında bir araya gelecek kadın-erkeğin ancak cinsel tehlike arzedeceği düşünülüyor. İki cinsin arkadaş ya da dost olabileceği düşünülemiyor. Erkekler kadınlar için tehlike kaynağı, kadınlar ise şehvet simgesi olarak kabul ediliyor. Kadının çıplaklığını savunan da, boğazına kadar kapatan da onu cinsel kimliğinden ayrı düşünemiyor. Bazen kadın mini etek giymezse, bazen de saçının bir teli görünürse bir mevkiye gelemiyor. Kadının ya güzelliğini sergilemesi, ya da tamamen gizlemesi bekleniyor. Bu konudaki inisiyatif kadınlara bırakılmıyor. Dolayısıyla iki cins birbirinden Hidrojenle Oksijen gibi ayrıştırılıyor. Bu yüzden ortada su değil, iki ayrı element kalıyor. Bu konuda, Atatürk’ün kadınla erkeğin arkadaşça uygarlık yolunda beraber yürümeleri gerektiğiyle ilgili sözlerini hatırlamak gerekiyor. Düşünün ki, kadınlar haklarını mücadele ederek almadı diye eleştirilen bir dönem o. Halbuki Atatürk’ün yanında hakları için mücadele eden kadınlar vardı. Yüzleri açık bir şekilde erkeklerle konuşabilmek, yabancı gazetelere haber olacak kadar önemli bir devrimdi. Latife Hanım, Halide Edip, Afet İnan ve nice kadınlar, kadın haklarının öncüsü oldular. Hele içlerinde Halide Edip vardı ki, kumayı reddetti. Ulu önder Atatürk’e bile ilkeleri uğruna kafa tuttu. Şimdi ben günümüzde, o zamanın kadınları kadar mücadeleci az kadın görebiliyorum. Yüksek mevkide öyle kadınlar var ki, “ama onların da metresleri var” diye kumayı, gayriresmi nikahı haklı çıkarmaya çalışıyor. Cumhuriyetin kendine yüksek mevkilere gelme hakkını verdiğini unutarak… 

Son olarak, kadınla erkek birbirinden ayrıştırılarak değil, elele çalışırlarsa, ülkeyi ileri götürebilirler. Unutmayın ki, uygar ülkelerin en önemli kriterlerinden biri kadının toplumdaki yeridir. Kadının gölge gibi, geride, gizli saklı bir varlık olduğu ülkeler, uygarlık yolunda geride kalırlar. Çünkü toplumun yarısının potansiyeli yeterince değerlendirilmiyor demektir 

 
Toplam blog
: 111
: 670
Kayıt tarihi
: 01.02.11
 
 

ODTÜ Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği mezunuyum. İlgi alanlarım edebiyat, sinema, tiyatro, TV..