Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '18

 
Kategori
Güncel
 

Kadın ve Şiddet

Kadın ve Şiddet
 

Son yıllarda kadına saldırı ve kadın cinayetlerinde inanılmaz bir artış olduğu görülmektedir. Bu durum aslında geçmişten günümüze uzanan açı ama çok gerçek bir konu. Aylarca, yıllarca süren veya bir bakışta bir birlerine kapılan büyük aşklar, evlilik denen kutsal ve manevi hazza kavuşmak için bir çok mücadeleyi göze alan hatta çoğu zaman hayatlarını geçirdikleri ailelerini bile sevdiğine feda eden, birbirlerini görmeden edemeyen iki insan. Evlilik denen aile birliğini kurduktan sonra erkek denen egemen güç nasıl olur da dün aşkla baktığı bir kadına şiddet uygular. Evlenince ne değişir de babasının anasının bir damla göz yaşına kıyamadığı ona emanet edilen kadına baskı ve işkence uygular. Evde şiddeti bırakmayan, ama terk edip ailesine veya kadın sığınma evlerine sığınan eşinin yokluğuna dayanamayan “Ya benimsin ya kara toprağın” diyecek kadar hem eşine bağlı hem de eşinin celladı olmak nedir...?

Evet kadına şiddet gün geçtikçe hayatımızın içinde, toplumsal yara. Gün geçmiyor ki şiddet haberleri eksik olsun. Bunlar bizim medya sayesinde duyduklarımız. Ya duymadıklarımız? Ya sesini duyuramayan, korkan, sahip çıkılmayanlar. İnanın duyduklarımızdan sesini duyamadıklarımız çok fazla. Aile baskısı, toplumsal baskı, dul kalma, geçinememe kaygısı çaresizliğin körüklediği travmalar.

Kadına şiddetin bir çok nedenleri söylenmekte. Bunların başında ekonomik nedenler ön planda. Peşinden psikolojik nedenler geliyor.
Fakat asıl sorun bizim kadına tarihsel bakışımızdır. Kadını ne ve nasıl gördüğümüz önemli. Dün kadına çok şevkatli davranıyorduk da bu gün mü şiddet uyguluyoruz?
Kadına tarihsel akışta nasıl baktığımızın en büyük kanıtları ata sizleri ve dini bilgilerdir.
Bu sözlerin ışığında anladığımız kadarı ile kadına şiddet geleneksel kültürümüzün mirası...

“kızını döğmeyene dizini döğer”
“kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin”
“Sacı uzun aklı kısa”

Hani erkeklerin hakkını da yememek lazım. Bir bakıyorsunuz ki;
“Cennet Anaların ayağının altıdadır”
“Ana gibi yar olmaz”
“Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” gibi müthiş kelimeler de kurabiliyorlar.
Anasına düşkün olmayan erkek pek yoktur. Her erkek anasını sever, sayar. Bu durumun tersi çok nadirdir.
Çünkü;
Ana ile çocuk arasında göbek bağı vardır. O bağ doğumda kopsa da ölünceye kadar manevi olarak devam eder. Böylesine bir bağın olduğu ilahi düzende kadın neden doğurduğu erkekten şiddet görür. Elbette bir çok sosyolog, bilim adamı bu konuya kafa yormuş olabilir. Çözümler ve önerilerde sunmuşlardır. Fakat geldiğimiz nokta hep aynı. Ülkemizde yeni yeni çözümler üretilmeye başlanmış.
Fakat yeterli değil.

Ananın görevlerinin çocuk doğurup bakmak, yemek yapmak, çamaşır, bulaşık yıkama, erkeğin her türlü ihtiyaçlarını gidermek olarak gördüğümüz sürece kadın doğurduğu erkek evlattan hem cinslerine karşı şiddet görür görmeye de devam edecektir.

Ülkemizin genel yapısına bakarsanız erkek okur, mühendis, doktor olur, her alanda gerekli eğitimi alır.
Ya Kadın! Halen okuma yazma bilmeyen milyonlarca kadın var. Duyduğu ile iman eden, söylenenlere itaat eden, kaderine ve mukadderatına boyun eğen kadın…

Peki bu durumdaki kadının yetiştirdiği erkek evlattan ne beklersin…

Eğitimin temel taşı annedir. Yani ailedir. Çocuğu anne büyütür. İlk önce annenin sesini duyar. Okul çağına kadar her gününün tamamına yakınını annesi ile geçirir. Zamanla akşam eve gelen babasının hal ve tavırlarını kendine örnek alır. Babası annesine nasıl davranırsa çocukta annesine ve kız kardeşlerine o şekilde davranmaya başlar. Bir zaman gelir çocuk annesini bakıcı, babasını örnek model olarak görür. Erkek modelin rolü aile içinde son derece önemlidir. Babanın aile bireylerine karşı davranışı genel itibarı ile soy ağacının genel yapısını temsil eder. Ataerkil eğitim düzeyi düşük erkek egemen ailelerin tamamına yakınında örnek model bir üst jenerasyondur. Günümüzde bu durum alınan eğitim ve hukuk kuralları nedeni ile kırılsa da her hafta kadına yapılan şiddetin devam etmesi bu geleneğin pek bozulmadığı anlamını taşır.

Sonuç olarak;
Ülkemizin en büyük sorunu kadınlarımızın eğitimsizliğidir. Ülkemizde kadının Eğitim düzeyinin artması, hem ailede hem de sosyo-ekonomik yaşamda etkin rol almasını sağlar. Kendinden emin, güçlü kadının aynı zamanda ailede baba ile birlikte örnek rol olma başarısı bize geleceğimize, gelecek nesillerimize çok önemli katkılar sağlayacaktır.

Eğitim bir ulusun yol haritasıdır. Eğitimli bireyler sahip oldukları temel hak ve hürriyetlerin bilincindedir. Anayasal hakları konusunda egemen güçlerin baskısına boyun eğmeyecektir. Siyasi ve sosyal hakların peşinde ve takipçisi olacaktır.

Kadın kimsenin koruyup kollanmasına muhtaç bir varlık değildir.
O zamanı geldiğinde “ANA”
Zamanı geldiğinde “EŞ”
Zamanı geldiğinde “İŞ KADINI”
Zamanı geldiğinde “DEVLET ADAMI”
Zamanı geldiğinde “ASKERDİR”
“ONSUZ HAYAT MÜMKÜN MÜ?”

Fikret Bayrak

 
Toplam blog
: 39
: 366
Kayıt tarihi
: 27.11.14
 
 

1966 yılında Giresunda doğdu, Bulancak Ticaret Meslek lisesinde okudu ve Anadolu Universitesi İşlem..