Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '09

 
Kategori
Kitap
 

KADIN VE ŞİİR KİTABI(SELMA ÖZEŞER )

KADIN VE ŞİİR KİTABI(SELMA ÖZEŞER )
 

kitabın kapak resmi


KADIN VE ŞİİR KİTABI(SELMA ÖZEŞER )

Kadın şiir yazınca!

Hele bir de kitap basınca!

Kadın sorunsalında şiire düşen ahh!

Oysa erkek tekeliyatının imgelem dünyasında adına şiir dizilen olagelmiştir kadın.

İş şiir yazmaya gelince, susa yazmış ve dahi susturulmuştur.

Ayıplanan olmuş, ‘’elinin hamuru ile erkek işine ‘’ karışmıştır.

Susma yazgısına ram olan kadın, kuytularda dizgilediği sözleri pazara sunduğunda feryadı figan kopmuştur.

Toplumsal tecridin ve ‘’sınırda kişiliğin’’ yaftası boynuna asılmıştır.

Durum böyle olunca med-cezir gecenin ortasında sembolist şiire düşer.

Kurmaca bir hikâyenin,sürgününde prangalı sözün, dil ucu ağıtlarındadır.

Her kadın şair ‘’ İranlı Furuğ Ferruhzad'ın’’ ruhsal sürgününe ortaktır.

Ve hatta mekansal terkleri dahi göze alabilir şiir yazımı için tıpkı ‘’İranlı Furuğ Ferruhzad ’’ gibi..

Evrensel bakışta kadınca şiire kesmek, ‘’ yüreğinin giz odalarını’’ açmak toplumsal baskılamayı göze almaktır.

Meselenin memleket mevzuna gelince, ‘’şair ruhlu milletin, şaire ruhlu yüzleri’’ gözyaşını gizli gizli akıtmaya devam etmektedir.

Sanal edebiyat âlemin cesareti ile bir nebze ‘’yürek çırpınışlarını kurmaca tezgâhlarda geçirerek yayımlama cesareti bulabilmişlerdir.

Yüreğini taşın altına koyma cesareti bulunlar ise,

Kitaplaşan şiire dönüştürmüşlerdir.

Mesele bu demde sonra somut veri şeklini alır.

Söz artık okura düşer.

Bu nokta bende bir şiir okuru olarak, ilk kitabını benim adresime gönderen şaire ‘’Selma Özeşer’in’’ şiirlerinin seçkisine ve kadınca gözyaşının şiire kesişine tanıklık edeceğim.

<ı>‘’Aşk iki kişiliktir /Deli yanılgı ‘’ adlı kitap, Bilge Karınca Yayınlarından Mayıs 2009’da çıktı.

Kitabın kapak tasarım Çorumlu genç grafikçi ‘’Taha Abdülselam Bostancı’’ tarafından yapılmış olup, henüz lise öğrencisi olan sanatçısı istikbal vaat etmektedir.

Şiirlerine aşina olduğum şairenin bendeki ilk izlenimi onun ’’ İranlı Furuğ Ferruhzad'ın’’ ruh ikizi olduğu yolundadır.

Benim irkilmeme sebep olan, aslında kitabın adı idi, ‘<ı>’Aşk İki Kişiliktir’’ bu ad yüreğimi tırmaladı, çünkü <ı>‘’Ataol Berhamoğlu’’ meşhur şiirinin adıydı bu... Nasıl bir tesadüf dedim, hemen şiire baktım; Aslında şiirin adı <ı>‘’Aşkın Sır Hali’’ idi fakat ilk dizesinde <ı>Aşk iki kişiliktir/İki kişinin bildiği sır değildir / diye başlaması kitaba bu adın verilmesinde etkisi olmuş olabilir diye düşündüm ve başkaca hiçbir benzerlik görmedim.Fakat kendisinin bir ‘’Edebiyat Öğretmeni’’ olduğunu bildiğim şaire bunu nasıl ihmal etmişti anlamadım? Belki de seçimde etkisi olmamıştı. Bazen yayıncılar pazarlama stratejisi olarak bu yolları benimseyebilir dedim.

Hemen, diğer şiirlere geçtim.

<ı>‘’Leyla Bir Deli Yanılgı-I ve II ‘’ şiirleri aslında sönmüş volkanik bir yanardağın yeniden kül püskürtmeye başlaması misali içten içe yanılgının on yıllar sonra itirafı olarak kaleme alınmış olduğu imge ile perdelenen aynı zamanda ‘’anlatımcı’’ öğeleri içerisinde barındıran şiirler olarak göze çarpmaktadır. ‘<ı>’Ve sen süt içmişliğimiz olan Leyla ‘’ derken, öykücülüğün tekniklerinden yararlanarak Leyla ile yaşanmışlığın şiire damgasını vurmasını sağlamıştır. Öz yaşamdan alıntının izlerini taşıdığı belli olan şiirde, ‘’Leyla’’ ve Süt imgesi bildiğimiz; Mecnun, Leyla’sından çok uzakta olduğu açıktır. Bunu şiirin ortasında imgelemsel kurmaca ile izaha kalkmak yeniden yeniden yüreği kanatmayı gerektirir.

Kadın olması ve cüretkâr bir şekilde tarihin tozlu raflarına inmesi bunun göstergesidir.

Şiirlerinde hep ‘’ Sürgün ruhunu / Adam’’ diye bir hınca yönelten şaire yaşadığı coğrafyanın höyüklerinde yani Çorum’da gezintiye çıkarmıştır okuru.

Yaşın ilerleyen aşaması ‘<ı>’Bağ Bozumu ‘’ şiirinde şaireyi zamanla hesaplaşmaya götürmüş ve ona ‘<ı>’Zaman saçlarıyla tutulmuştu çoktan beyaza’’ dedirterek sarı sarı hüzünlere boğan yaprak dökümlerini hatırlatmıştır. Ahh ! Yıllar dedirten bir ‘’<ı>imgeleme’’ olarak göze çarpmaktadır.

Özeşer’in edebiyat alanında eğitim alması, dilin kullanımı yönünde ona bir avantaj sağlamıştır. Kelime seçkisinde bir kısıtlama yoktur. Şiirinde kendine ait dil örgüsünü kurmuştur. Gelenek ve gelecek sarmalından ve yerel ağız harmanından oluştuğu dil örgüsü, şiirlerinde alt veya yüzeysel anlamdan, daha derin okumalara doğru gidildiğinde farklı anlamlara ulaşılmasına sebep olmaktadır. Kadınca üretkenliğin tezahürü şiirinde dil olarak kendini göstermektedir. Bu da orta yaşın üzerinde okurca beğeni toplamasında onun önünü açmaktadır. Çünkü bu okurların genel karakteristiğinde geleneksel dil ve onun deformasyonundan oluşan şiir dili etkilidir. Bu da, Özeşer tarafından gayet başarılı biçimde kullanılmaktadır.

‘’Anlamlamanın’’ ise şiir okuruna bırakılması gerektiğini merkeze aldığımda, ‘’şairenin ne söylediğinden ziyade okurun ne anlamak istediği’’ okurun algılama, kültürel gelişimi, eğitimi, çevresel faktörler, ideologya örgüsü vs belirleyeceğinden, her okur şiirlerin içerisinde kendine has bir dize bulma şansı her zaman vardır.

Özeşer’in, şiirlerinde güçlü dize temelli şiirler mevcuttur. Yani ağırlığı dizeye veren şiirleri gibi, bazen bu gücü kaybeden zayıf dizelerde şiirleri arasına dalar bu da ritim duygusu yaratmak adına kısa dize oluşturup ‘’kafiye’’ arayışlarından olsa gerek genellikle ( n), (m) ve (r) ile biten dize sonları her şair kadar Özeşer’de de görülmektedir. ‘<ı>’Firarî Şair’’ şiirine bulaşan… An / Tutulmayan/Ey Zaman/Hadi hadi Yakalan… Dizeleri şiire zayıf dize olarak eklemlenmiştir. Şiir içerisinde ne bütün açısından ne de tek başına bu dizelerde anlamlamaya ulaşılmamaktadır. Bu şairenin tercih ettiği bir kolaycılık mıdır? Bilinmez. Zannımca farkında olmadan yapılan gelen alışkanlıklar manzumesi demek yerinde olur. Ayrıca Özeşer’in şiirlerinde temel kaygı imgeleri, şiir boyunca yaymaktan öte güçlü dize yaratma çabasıdır.

Özeşer’in şiirlerini kuruluş, dil, biçim, biçem ve anlamlama olarak ele alındığımızda herhangi bir ideologya örgüsü adı altında toptancı bir tasnifle sınıflamak zordur. Okur yelpazesi geniştir. Ona yapılacak en büyük haksızlık şiirlerinin herhangi bir siyasi düşünüşün eseri olduğu şeklinde yaftalamasıdır. Böyle bir kaygı taşımadığı belli olan Özeşer’in şiirinin herkes tarafından okunması zaten bunu ispat etmektedir.

Dili kullanma ustalığındaki asıl başarı meramı anlatacak, zengin kelime hazinesine sahip olmasıdır ki, bu şiirlerinde açıkça gözükmektedir. Kimi şair/şaire vardır ki, üç yüz kelime ile şiirlerini yazar fakat Özeşer’in bu anlamda sıkıntı çekmediği kitabında açıkça gözükmektedir. Fakat bu meram anlatma şiirlerinin ‘’biçim’’ oluşturmasında kendinde önceki, imgeci şairlerin izine buluşmasından onu alıkoymamıştır. Aslında bu açmaz kadın şairlerin açmazı demek yerinde olabilir. Şiirlere gerçeküstü kılıf biçip, imgelere veya sembollere bürüyerek ve ona birazda metafizik unsurlar ilave ederek toplumsal baskıyı bertaraf etmeye çalışmaktadırlar. Malesef bu etkiden Özeşer’de nasibini almıştır. Çünkü nihayetinde şiirin akabinde, gerçek yaşamın onlara biçtiği anne, eş, ve çalışma şansı yakalayan için iş yerindeki, statüleri şiir okumalarında, kadının dil örgüsüne ulaşmayan okurca ‘’yanlış anlamalara’’ sebebiyet vermektedir. Bu yanlış anlamların çoğu hemcinsler tarafından yapıldığı varsayımı altında kadın şairler şiir dilinin yaratığı imge dünyasının izahında zorlandıklarından daha yolun başında şiirle olan bağını koparmak zorunda kalmışlardır. Özeşer gibi direnen kalemler şiirlerine imgeden zırhlar giydirip, gerçeküstü bir anlatı ile hikâyelere bürümektedir. İlk kitabında bunun izini sürmek çok kolaydır. Özelikle ‘’Sürgün Hattuşaş’’ bu kaygıların doruk noktasını taşıyan ve bir ‘’yıkıntının sütunları’’arasında devşirilen ‘’Anitta Laneti’’ üzerine kurulu tarihsel bir döngünün, ‘’kendi ruhunda estirdiği bir sürgün şiiridir’’ demek kitabın okuru olarak bana düşen bir bakış açısıdır.

Özeşer’in , ‘’biçem’’ arayışlarında olduğu söylemek haksızlık olsa da henüz son hâlini aldığı söylenemez fakat bu onun bir biçemi olmadığı anlamına gelmez tabii. Ama ‘’altında ismi olmadan okunacak bir şiirin ‘’ Özeşer’in şiiridir diyecek kıvama geldiğini söylemek için diğer kitaplarını beklememiz gerekecektir. Büyük özveri ile kaleme alınan ve basıma hazırlandığı belli olan kitabın akademik bakışlarla ele alınması gerektiğini bu yazının çerçevesinin buna yetmeyeceğini açık yüreklilikle belirtmeliyim bir Özeşer okuru olarak…

Daha önce de bahsettiğim gibi şiirlerinin okuyucu skalası genellikle orta yaşlı kesime hitap etse de, gençler onu her okumada yeniden tanıyacaktır. Birikimleri artıkça anlamlama düzeyleri de o derece artacaktır. Şiirler kendini her okumada yeniden yazmaktadır. Şiirlerin çağrışımları ve dışarıya yönelten araştırma hevesleri her okur için bulunmaz fırsattır Özeşer bunu başarmıştır.

Bir söz vardır ya ‘’ şiir kitabını şairler okur’’ diye bu sözün kısmen doğru olduğu fikrimle, bu kitabın herkesçe okunması gerektiğini düşünüyorum.

Ve Anadoluda kadın olup, şiir kitabı çıkaran bu şaireye son sözde diyorum ki;

<ı> ‘’Kadınca şiirsel direnişlerinde yolun açık ola’’

<ı>

<ı>

<ı>yahya incik/tarsus/2009 <ı>

 
Toplam blog
: 92
: 766
Kayıt tarihi
: 05.12.06
 
 

1970 Tarsus doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Tarsus'ta tamamladım.Yüksek öğrenimimi Atatürk Üni..