Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '11

 
Kategori
Güncel
 

Kadına neden şiddet ?

Kadına neden şiddet ?
 

kadına şiddetin sebepleri


Son günlerde çok tartışılmaya başlanan bir konu: Kadına şiddet. Kadına şiddet nasıl önlenebilir?

 Bir TV kanalında izledim. Bir anket yapmışlar. Çok alakasız sorular yöneltilince de sağlıklı cevaplar alınamamış.

Oysa bir yerde her hangi bir sorun var ise önce bu sorunun sebebi araştırılır, tespit edilir ve sebep bulununca da çözüm kolaylaşır. Doktora gidersiniz, sizin öncelikle sorununuzu tespit etmeye çalışır.

Kadına şiddetin de bu yöntemle çözülebilmesi en doğru yöntemdir. Fakat bu nokta zaten biliniyor. Ancak toplumu bozmaya çalışanların işine gelmediğinden görmezlikten geliniyor ve bu sorgulama ile kamufle ediliyor. Konuyu başka yönlere çekmeye çalışıyorlar.

Aslında Türk toplumunun kendine has aile yapısı bilinçli ve planlı bir şekilde bozmaya çalışılıyor. Bu faaliyetler bilinçli ve planlı bir şekilde yürütülüyor. “Bilinçli” diyorum çünkü ele geçen belgelerden birinde; bu yönde yayınların planlı bir şekilde yapılması ve özellikle teşvik edilmesi gerektiğini açıkça ifade ediliyorlar. ( Türk aile yapısını ve inanç yapısını bozucu yayınlar yapın, okullarda çocukları cinselliğe teşvik edin, balolar düzenleyin ve kadınların başkalarıyla irtibatını sağlayın….) vs. gibi. Bu belgeler olmasa da zaten akıl gidişatı görüyor.

Kadına şiddetin kökünde yatan, aile yapısını bozmaya yönelik etkenlerdir.

1. Eğitimsizlik: insanların birbirilerine davranışı, eşlerin birbirilerine karşı sorumlulukları, saygı, aile bilinci ve sorumluluğu…
2. Sosyal çevre: özenti, başkalarına ilgi, tahrik ve gizli taciz.
3. Basın: basın, başkalarının mahremini ifşa edip özendiriyor.
4. İletişim: TV yayınlarıyla bu işi özendirip ve hatta yolu yöntemi gösterip, sonra da kalkıp, kendini kamufle etmek için “bu sorun nasıl çözülür” diye soruyorlar. Sorunu başta yaratan ve körükleyen zaten kendisi.

TV ekranlarında hangi dizi var ki ya da % kaçı bu yönde değildir? Kimin eli kimin cebinde belli değil! İşi öyle ilerilere götürdüler ki; okul çocuklarının hamile kalmaya özendirmeyi bırakın, ensest ilişkilere kadar işi ilerlettiler. Amcasının hanımıyla bile yatmayı normal bir ilişki gibi göstermeyi başladılar. Adını Türkçe ifade etmekten kaçınıp, fark edilmesin diye halkın kolay anlayamayacağı eski Osmanlıca olan “aşk-ı memnu” dediler. Neymiş efendim, orijinal ismiymiş. Bunu anlaşılır bir şekilde söylesinler ya, herkes anlasın. O zaman da RTÜK’E takılır tabiî ki.

Bu ilgi ve özenti körüklemesi neticesinde de günümüzün iletişim araçları olan telefon ve internet çok iyi bir destek ve ortam sağlıyor.

İnsanlar “sıradan bir arkadaşlık” diyerek arkadaşlık ilişkisi başlatıyorlar ve bu arkadaşlık ilişkisi çoğunu yatağa kadar götürüyor. Sonra da “bir defadan ne olur” diyorlar! Bunu çoğunlukla yapanlar da erkekler.

Bu durumu fark eden ve ilgisiz kalan kadın da, ya ona aynı şekilde misilleme yapmaya kalkıyor ya da kendi başına bir hayat seçmek istiyor. E tabiî ki erkek de çeşitli sebeplerle buna izin vermek istemiyor. Erkek, hem dışarıda özel hayat yaşamak istiyor, hem de evindeki kadını özgür bırakmıyor. Kadın da buna müsaade etmiyor.

Bir taraftan da evin nafakasını dışarıdaki hayatına harcamaya başlarken ekonomik sorunlar ayyuka çıkınca da ipler iyice kopuyor. Bankadan kredi çekip de kadına gidene ne demeli.

Kadın tarafından terk edilen, yalnız bırakılan erkek, sığınacak yer bulamayınca da erkeklik duyguları ortaya çıkıyor ve ardından hayvani duygular giriyor devreye. Toplum baskısı da bunu körüklüyor.

1. Çocuk: ebeveynler, çocuk bilinci içerisinde değiller. O sorumluğu taşıyamıyorlar. Taşıdığını zannedenler de yanılıyorlar -ki çocuklarının zarar görebileceği gelişmelerden kendilerini alıkoyamıyorlar. Lafa sıra geldi mi “ben çocuğum için canımı bile veririm” derler. Ama çocuğu için eşine katlanmaya fedakârlık gösteremezler.
2. İrade: insanların iradeleri zayıf olunca kurallara uyamıyorlar. Kendini kontrol edemiyorlar. Doğruları yapmaya ve yanlışlardan kaçınmaya irade gücü yetmiyor. Taleplere karşı koyma irade gücü yetmiyor. Yetmeyince de; eşini ve çocuklarını ihmal ediyor. İçki ve kumara bulaşıyor. Kadınlara karşı iradesi zayıf, ilk fırsatta kadının ardından gidiyor. Keyfiyet veren olgulara kendini kaptırınca da o girdaptan çıkamıyor. Çıkamayınca da eşi tarafından bir dirençle karşılaşıyorlar ve ardından ipler kopuyor.
 

Bu olayı en güzel özetleyen bir atasözü vardır; “ELİNE, DİLİNE VE BELİNE HÂKİM OL.”

Sözün özü; özgürlük, medeniyet ve çağdaşlık adına insanları yoldan çıkartılıyorlar sonra da “neden böyle oluyor” diye soruyorlar.

Trabzon’lu çocuğun dediği gibi: “anne, hem vuruyorsun hem de “niye ağlıyorsun” diye soruyorsun".

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 358
: 1023
Kayıt tarihi
: 03.09.08
 
 

  Ne elimde garantim var ikinci bir soluğu almaya Ne aklım erer dünyayı yıkıp ta yeniden ya..