Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Kadına şiddet ve üç çocuk yapın anlayışı

Kadına şiddet ve üç çocuk yapın anlayışı
 

Kadın şiddeti hak eder mi?


“Faşizm, iki insan arasındaki ilişkide başlar”. Ingeborg Bachman.

Şiddet ; Her meseleyi “vurarak” çözmeye güdülenmiş toplumlarda, insanların kendini ifade etmesinin olağan biçimi haline geldi.

25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü.

Türkiye’de 2008 yılında da kadınlar şiddetle yaşamaya devam ediyor. Eşitsizlik ve ayrımcılık Türkiye’de hala en ileri boyutlarıyla sürmekte. Türkiye’de her 3 kadından biri fiziksel şiddet görüyor. Duygusal şiddete maruz kalanların sayısı ise belirlenemiyor. Türkiye, kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet açısından dünyada ilk sıralarda yer almaya devam ediyor.

Başbakan diyor ki; “Üç çocuk yapın”, “Çocukları yaşlı anne babalarına bakmıyor, bir bakıcı tutup baktırıyormuş”.

Bu ifadelerin meali şudur; Kadınların yaşamdaki esas işlevi, çocuk doğurmak ve onlara bakmak, kocasının isteklerini yerine getirmek, aynı zamanda yaşlı ana babanın bakımından da sorumlu olmaktır. Bir başka deyişle, Başbakan’a göre kadınların evlerinden çıkıp, okuyup, çalışmaya başlamaları yüzünden ailelerin çocuk sayıları azalmış aynı zamanda yaşlıların bakımı da sorun olmaya başlamıştır.

21. yüzyıl Türkiyesi’nde kadına biçilen rol model “en yetkili” ağızdan işte budur.

Bu ifadeler; kadının bireysel özgürlüğünü elinden alan, kadına sadece doğurganlık ve bakıcılık işlevi yükleyen, kadının yaşamını kocası ve aile büyükleri tarafından sorgusuz sualsiz ipotek altına alarak maruz kaldığı veya kalacağı baskıyı ve şiddeti pekiştiren, meşru kılan “en yetkili” sözlerdir.

Erkek - Kadın ayrımcılığının çizgileri devletin en yetkili ağzından bu şekilde belirlenmişken, daha Türkiye’de kadına şiddetin konuşulacak bir tarafı kalmış mıdır?

Kadına yönelik şiddet olgusu, işte tam da Başbakan’ın ifadelerinde kendini gösteren anlayıştan beslenmiyor mu?

Bu anlayış; kadının kendisine biçilmiş olan sosyal rolün dışına çıkmaması gerektiğini, zaten şiddete eğilimli bir toplumda bilinç altına “kadın her tür şiddeti hak eder” zihniyetini yerleştirmiş olmaktadır.

Kadının “hayır” deme hakkı, “ben varım” deme hakkı elinden alındığında artık çalışmak istemesi, camdan dışarı bakması, sevdiği erkekle buluşması, kocasına karşı gelmesi ve atacağı her adım hep “şiddet” nedeni olabilir.

Türkiye’de kadına şiddeti önlemek, şiddet görmüş kadınları koruma altına almak, bu konuda yazmak, konuşmak, dayanışmak, istatistiki çalışmalar yapmak…tamam bunların hepsi gereklidir ancak tepeden başlayarak kadına bakış açısı değişmediği müddetçe ne yapsak nafile olacaktır.

Sorun ; “Sana tanınmış olan kadınlık rolünün dışına çıkmamalısın, çıkamazsın !” zihniyetinin değişmesi sorunudur.

 
Toplam blog
: 476
: 2331
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

Çok eskidendi ..