Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '11

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Kadına ve işçiye fırsat eşitliği sağlanacak mı?

Kadına ve işçiye fırsat eşitliği sağlanacak mı?
 

               Anayasamızın 2. Maddesi  “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir” şeklindedir. Acaba Türkiye Cumhuriyeti, sosyal bir hukuk devleti midir? Öncelikle sosyal devlet ne demektir bunu belirtmek gerekir.  Sosyal devlet, zengin- fakir,  yaşlı- genç, erkek-kadın  ayrımı olmaksızın  herkesin aynı  şekilde  sağlık, eğitim, adalet gibi kurumlara kolayca ulaşabilmesini sağlayan, herkese fırsat eşitliği tanıyan bir devlet anlayışıdır. Devlet,  ne kadar sosyal devletten uzaklaşırsa  toplumda  bir  o kadar sosyal çalkantılar olmaktadır. Toplumsal  barış ve sosyal adalet yerine,  güçlülerin ve zenginlerin  adaleti ortaya çıkmaktadır.  

                  Ülkemizde, özellikle adalete ulaşma konusunda ciddi problemler bulunmaktadır. Şöyle ki,  kadının erkeğe oranla adalete ulaşma konusunda ciddi bir biçimde eşitsizliği bulunmaktadır. Maddi gücü olmayan kadınların adalete ulaşma şansı bulunmamaktadır. Eşi karşısında haklarını aramak isteyen kadın,  dava masraflarını ve avukatlık ücretlerini ödeyecek gücü dahi yoktur. İllerdeki Baroların ücretsiz avukat ve dava masrafları karşılama konusunda çalışmaları olsa da uygulamada bu durum yetersiz kalmaktadır. Ayrıca kadın, dava masrafları ve avukatlık ücretlerine ücretsiz ulaştığı düşünüldüğünde,  dava süresi  boyunca  kadının  barınması, yiyecek- giyecek ihtiyacı, çocuk için eğitim imkanı  ve en önemlisi  kadının güvenliği konusunda ciddi sıkıntılar bulunmaktadır. Eğer devlet, bu sorunları çözmediği takdirde toplumda adalete olan güven  gittikçe azalacak ve insanlar sorunlarını adalet yerine kendi imkanları ile çözmeye çalışacaktır.  Bu sebeple  Türkiye’nin  gerçek anlamda sosyal bir hukuk devleti  olması için yönetenlerin, acil olarak kadınlara hukuk, barınma, eğitim ve güvenlik konusunda  ciddi bir şekilde  yasal düzenlemeler yapması gerekmektedir.

                          Çalışma hayatında ise durum  hiç de farklı değildir. İşçi, işveren karşısında tamamen güçsüz durumundadır. İşçiler haklarını bilmediği gibi hak arama konusunda ciddi anlamda maddi imkansızlıklar yaşamaktadır. 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dava masrafları,  dava şartı haline gelmiştir. İşçi, işverene karşı  hak aramaya kalması durumunda  dava masrafları ile karşılaşmaktadır. Tek geçimi maaş olan işçinin basit bir alacak davası için 500-600 TL masraf ödemek zorundadır. Bu durumda  işçi, işveren karşısında nasıl hakkını arayacaktır? Haksızlık karşısında adalete sığınan işçi, daha ilk aşama olan dava masrafları konusunda adalete ulaşamamaktadır. İş kazası sonucu  kolu veya  bacağını kaybeden işçi,  en büyük destekçisi olan kocanın  iş kazası sonucu ölümü ile eşi ve çocuklarının haklarını parasızlık mı engelleyecektir? Bu şekilde binlerce insan bulunmaktadır. Türkiye’de bu durum kanayan bir yara halini almıştır.  Sigortasız iş kazası sonucu sağlık giderlerini karşılamayan işçi, işverenin insiyatifine bırakılmıştır. İşçi, Çalışma Bakanlığı İş Müfettişlerine başvurduğunda,  idare tarafından yapılan tahkikatlar çok uzun zaman almakta ve işçi bu süre zarfında sağlık ve adalete ulaşamamaktadır. Bırakın insanların hakkını aramasını, insanlara yaşama imkanı bile sağlanmamaktadır.  Dava masraflarını bir şekilde aşan işçiyi, bu sefer uzun yargılama süreci beklemektedir. İşverenlerin masraf bulmakta zorlanmadığı düşünülüğünde işveren aleyhine sonuçlanmış tüm davalar bir üst Mercii olan Yargıtay’a gitmektedir. İşçinin kazanmış olduğu davayı  Yargıtay, yaklaşık olarak 1,5-2 sene sonunda inceleme imkanı bulacaktır. Dava masraflarının imkansızlığı, uzun süren  idari tahkikatların yanı sıra geç işleyen yargılama süreci eklendiğinde fakir kesim olan işçilerin, sosyal devlete olan güveni tamamen kırılmış olmaktadır. Çalışma yaşamında  ise fakir olan işçinin değil zengin olan işverenin adaleti  ortaya çıkmaktadır. 

                        Görüldüğü üzere kadın-erkek, işçi-işveren karşısında adaleti arama konusunda eşit şansa sahip değildir. Gerçek anlamda sosyal devlet olmamız için , öncelikle mağdur olan  kesimi hak arama ve  adalete ulaşma konusunda gerekli olan yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bunun içinde sivil toplum kuruluşlarının, medyanın ve vatandaşların bu konularda gerekli duyarlılığı göstermesi ve kamuoyu baskısını  arttırarak yetkili birimleri harekete geçirmesi  gerekmektedir.

Saygılarımla …

suatyurdseven@gmail.com

twitter.com/suatyurdseven

 
Toplam blog
: 80
: 9564
Kayıt tarihi
: 05.07.09
 
 

1978 Lüleburgaz doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Lüleburgaz'da tamamladım. İstanbul Üniver..