Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '14

 
Kategori
Aile
 

Kadına verilen değer, bir toplumun uygarlık ölçütüdür...

Kadına verilen değer, bir toplumun uygarlık ölçütüdür...
 

"Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer"...(Tevfik Fikret)


AMA...BİR KADIN, "KOCAMDIR; DÖVER DE SEVER DE" VE BİR ERKEK, "KARIMDIR;  HEM DÖVERİM HEM DE SEVERİM"  derse, işte o zaman işin rengi değişir,
 
Her yıl, "Dünya Kadınlar Günü" geldiğinde, tüm kadın kuruluşları toplantılar düzenlerler gündem ile ilgili konuşmalar yaparlar. kadına şiddeti kınarlar...Televizyon kanallarının muhabirleri de sokağa çıkar ve kadınlara bu konuda sorular sorarlar...
 
Dün olduğu gibi bugün de, "kocanız sizi döver mi?" sorusuna, eskiye nazaran az da olsa, bazı kadınlarımızın, "Kocamdır; döver de sever de!" yanıtı vermeleri olasıdır. Aynı soru, "karınızı döver misiniz?" şeklinde erkeklere sorulsa, bazı erkeklerimizin yanıtı da benzer olabilir...Eğer öyle olmazsa, güncelimizi sürekli meşgul eden "kadına şiddet" olayını nasıl izah edebiliriz ki? 
 
Bu bloğumda, bazı hanımlarımızın ve erkeklerimizin, bu olumsuz tavırlarının nedenlerinden birini de, "dinsel ve geleneksel kültürümüzde" aramaya, anlamaya ve anlatmaya çalışacağım..
 
.x    x    x
 
Bu bloğu yazarken şu 3 kaynaktan yararlandım...Önce onları tanıtayım...
 
1- Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, "Kuran'ı Kerim ve Türkçe Anlamı", 1983
 
2- Yaşar Nuri Öztürk'ün, "Kuran-ı Kerim Meali(Türkçe çevirili), 1999
 
3- Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, "Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali", 2009
 
Önce, birinci kitabın, kadınlar hakkında hüküm bildiren "Nisa Suresi, Ayet 34"e bakalım. Ayet aynen şöyle : "...İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını emrettiği kocasını, bulunmadığı zamanlarda da koruyandır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu, Allah yücedir, büyüktür"(Birinci kitap, s.83)
 
Bu ayet açık ve ifadesi de kesindir. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi, devletin bu konuda en güvenilir kurumunun yayımladığı bir Kuran'da yer alan bu ayetin Arapça aslından Türkçe'ye de en doğru şekilde tercüme edildiğine inanmamız gerekir diye düşünmekteyim.
 
Hatırlıyorum...2009 yılı idi;  Diyanet İşleri Başkanlığı, Kuran'ın bu kesin hükmüne rağmen bu ayete, doyurucu bir yorum getirmekten kaçınmış ve adeta, "ne şiş yansın, ne kebap" diyerek, Diyanet Vakfı tarafından yayımlanan kitaplarda, ayetin "kadınların dövülmesi" hükmüne, "acıtmadan, kadını okşar gibi dövün" gibi, kamuoyunda gülüşmelere yol açan ve Kuran'ın ciddiyeti ile bağdaşmayan yorumlara da ses çıkarmamıştır. 
 
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, 2009 basım tarihli Kuran'ına bakınca, ilgili ayetteki "dövün" hükmünün "hafifçe dövün" şeklini aldığını görüyoruz. Ancak, burada ilginç bir nokta var. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu "hafifçe dövün" işini, Hz Peygamber'in söylediği bir söze(x) atıf yaparak belgelemek istemektedir. Sözüm ona, Hz. Peygamber, bu dövme işinin "Kadının canını yakmayacak ve vücudunda iz bırakmayacak şekilde uygulanmasının gerektiğini"(Üçüncü kitap, s.83) söylemiş.
 
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve Diyanet Vakfı'nın, temelde birleşen bu düşüncelerine karşın, 28 Şubat sürecinde, İslam'a yaklaşış tarzı ile dikkati çeken ve "modernist din bilgini" ya da "dinde yeni açılımların sesi" olarak tanınan ve televizyonlarda sabah programlarının vazgeçilmez konuğu haline gelen Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk de, Arap dilinin zenginliğinden dem vurarak, ilgili ayetteki "dövün" sözcüğü yerine, "...bulundukları yerlerden başka yerlere gönderin"(İkinci kitap, s. 86)
 
Kadının dövülmesi, konusunda bu üç farklı tercümeyi okuyan "samimi dindar insanlarımız", şimdi ne yapsınlar? Bunların hangisine inansınlar?
 
Yoksa, Osmanlı Dönemi'nde "dilde özleşme" konusu ile ilgilenen bazı aydınların, Kuran dilinin "Arapça değil; Allah'ça olduğu",(1) bu nedenle de Kuran'ın başka dillere çevrilmesinin karşı çıktıkları düşüncesini doğru mu kabul etmek gerekir? 
 
Bu kadar farklı tercümeleri neye bağlamak gerekir acaba?
 
Allah, kulları için bu kadar farklı şekilde anlamlandıracak bir ayet gönderir mi? Bir ayet bu kadar farklı şekilde tercüme edilebiliyorsa, diğer ayetlerin de tercümelerinin doğruluğu ve yanlışlığı hakkında tereddüde düşülmez mi? Dindar insanlarımıza bunun doğrusunu kim öğretecek? Halkın, din konusunda en fazla ilişkide bulunduğu ve "donunun yıkandığı suyun içilecek kadar temiz olduğunu"(xx) söyleyen camideki imam mı?
 
Bana göre çıkar bir yol var...
 
Diyanet İşleri Başkanlığı, bu ayette "katılığı yumuşatan" ya da "kadını korumaya çalışan" ifadeler kullanma yerine, çağdaş sayılabilecek şöyle bir açıklama getirebilir : Örneğin, "Evet, Kuran'da böyle yazmaktadır ama, ibadete yönelik olmayan, yani nas(doğma) olmayan bu hükme, İslam fakihlerinin(İslam Hukuku bilginlerinin) 'zamanın ve koşulların değişmesiyle hükümler de değişir' (2)önermesi dikkate alınarak uymamak 'günah' olmaz; günümüzde böyle bir şey doğru değildir" şeklinde bir bildiri(ya da fetva) yayımlayarak bu konudaki çözümsüzlüğe çare getirebilir.
 
 
 
SONUÇ :
 
Bu önerim kabul edilse ve böyle bir uzlaştırıcı bir çözüm ortaya konsa, acaba, bazı kadınlarımız yine de "Kocamdır; döver de, sever de!" derler mi?
 
 
 
cdenizkent
 
 
 
 --------------------------  :
 
(x) Bu "dövme" konusunda Hz. Peygamber'e atfedilen bir söz daha vardı. Allah'a ve Peygamber'e inananların inancını zedelememek ve bloğun gidişatını bozmamak için bu sözü burada yazmak istedim. Hz. Peygamber, bu dövme konusunda şunu da söylemiş: "kadını eşek döver gibi  dövüp de günün sonunda onu koynunuza alıp yatmanız olacak şey mi?( Üçüncü kitap, s.83)...Bu da benden olsun: Demek ki, Peygamberimiz," eşeklerin dövülebileceğini" düşünmüş...İnançlı hayvan severler bu durumu nasıl karşılarlar bilemiyorum. :))
 
(1) Yaşar Nabi Nayır, Tek Yol Atatürk Yolu, 5.b. İstanbul : 1981, ss.151-152
 
(xx) İki yıl önce kaybettiğin annemin, bir cami dönüşünde anlattığı bir tespit...
 
(2) Bu önerme, 1877 yılında yürürlüğe girmiş olan dini içerikli bir Osmanlı yasası olan Mecelle'nin  "Genel Hükümler" bölümünden alınmıştır...Alıntıyı yapan, Cahit Tanyol, "İslamiyet'te Laiklik Mümkün mü?", İstanbul Üniversitesi, İnkılap Tarihi Enstitüsü Yıllığı-I, s.286...
 
 
 
NOT : Blog yönetiminden ricam, bloğumda "koyu ve italik" olarak  vurguladığım yerlerin aynen çıkmasıdır...Teşekkürler
 
 
 
 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..