Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '07

 
Kategori
Kültürler
 

Kadında islam

Kadında islam
 

Başörtülü ayrım

Ülkemizde henüz kadın çalışmaları çok topluma yansıtılabilmiş değil. Feministlere bırakılmış akademik dünya, kişisel tatminlerden öteye gidemiyor hissine kapılmaktan kendimi alamıyorum. Büyük şehirlerde bir bakıma ekonomik özgürlüğünü kazanmış kadınlar, doğudaki kadınları anketler sonucunda ne kadar iyi anlayabilirler ki. Antropologlarımızın bile saha çalışmalarının kısıtlı tutulduğu bir ülkedeyiz, yadırgamamak gerek. Her neyse asıl konu, dinin içindeki kadın ayrımı…

Yeryüzüne gönderilmiş tüm dinleri çok iyi biliyorum diyemem ama kendi dinimi ve toplumumu iyi gözlemleyebilmiş olabilirim. Başta ilk fark, ibadet yerlerinin haremlik ve selamlık olarak ayrılıyor olması. İslam’ın bu konuda diğerlerinden daha katı yaklaştığını düşünmem için birçok neden var. İbadet şekillerinde de farklılıklar göze çarpıyor. Namaz kılarken ellerin konumu, ayakların duruşu birbirinden değişikler. En temel olanı da, toplum içinde en büyük ayrımı yapan da “başörtüsü” kullanmalarının şart koşulması bana kalırsa. Sadece cinsiyetler arası değil, toplumun kesimleri arasında da büyük bir ayrıma neden oluyor. Burada insan mantığının işlediği durumda akla gelmesi gereken sorular benim de aklıma hücum ediyor. Kadın neden erkeklerden farklı şekilde ibadet ediyor? Bu kadının bir isteği değildir sanıyorum. Tarihçesine de hâkim olmadığım için bilemiyorum ama cinsiyetler arası etkileşimi sınırlandırmak için yapılıyorsa eğer ben burada kendimi bir erkek olarak da kötü hissederim. Bu demek oluyor ki, dinim, erkek olarak benim irademe güvenmiyor. Ya da en temelinden insana güvenmeyen bir yapı oluşturulmuş. En fazla yasağın olduğu din de sanırım İslam. Demek oluyor ki, benim aklımı kullanamayacağıma, irademi kontrol altına alamayacağıma inanılıyor. İçki yasakları da bunun küçük bir örneği. İçkiden fayda sağlanmayacağını aklı başında her insan sonuç olarak bilir ama benim dinim çizgileri bu konuda da çok kalın çizmiş. Başörtü konusunda da insanlar evet bir bakıma ama asıl olarak kadının büyük bir haksızlığa uğradığını düşünüyorum.

Zaman zaman medyada okuyor veya izliyoruz. Başörtü kullanana kadınların toplumsal konumunu kendi ağızlarından açıkça dinliyoruz. Bence onlar da başörtüsünden memnun değiller. Bakın örneğim şöyle; Almanya’da yaşayan bir Türk anne, 40 yaşına geldiğinde artık başını açmış ve toplum içinde nasıl bir yer edindiğini çok iyi gözlemlemiş. “Artık saçlarımın arasından rüzgârın geçtiğini hissediyorum” cümlesiyle inanın ki gözlerimi doldurabildi. İki çocuk annesi bu kadın, artık sokağa çıktığında insanların kendisine bakmadığından, bu sayede de dikkat çekmeden rahatça toplumla kucaklaşabildiğini açıkça ifade ediyordu. Demek ki, başörtüsü kadını gizlemek yerine onu toplum içinde göz kamaştıran dinsel ikon haline getiriyor. Kadının bu dinsel kıyafetle kendini hem ifade edememesi hem de bunun üzerine tepkili bakışlara maruz kalması, insanın maruz kalmaması gereken psikolojik baskılar yaratıyor. Daha 12 yaşında takmaları gerektiği söyleniyor ama aslında neden ve ne için olduğunu gerçekten sorgulamaları veya öğrenmelerine izin verilmiyor. Alışanlık haline getirilip, din ve medeniyet çatışmalarına gerilla olarak yetiştiriliyorlar.

Önemli bir nokta da, üniversitelerdeki genç kızların, aslında dinin gerekçelerini tam olarak yerine getiriyorlarmış gibi davranmalarına karşın, dikkat çekici kıyafetlerle okullara gitmeleri kendileri hakkında net bilgilere ulaşmamızı sağlıyor. Erkek arkadaşı olan başörtülüler, parklarda öpüşen gizlenemeyen başörtülü genç kızlar var. Niyet ve yapılanların birbiriyle gerçekten “örtüşmediği” gün gibi açıkken bu ayrıma neden kadın engel olamıyor. Başörtü takan kızların üniversitelere böyle girmemelerine dair kurallar var ama bunun da arkasında yatan bana kalırsa olumlu nedenler var. Peki, bu sembol neden genç kızlar, neden bu kadınların erkekleri takkeyle okula gelmiyorlar, neden her alanda kadın eziliyor.

Farklılaşmanın kadınlar arasında bir yarışma konusu oluşu, feministleri dahi rahatsız etmiyor olmalı. Kadınların çoğunun diğer insanlar tarafından beğenilmek, ilgi görmek temel ihtiyacı olduğunu kabul edersek, bir kesimin zaten kendilerini saklamaları kesinlikle işlerine geliyordur diye düşünüyorum. Zaten kadınlar birbirini kesinlikle anlayamıyor, batı doğunun halini anlayamadığı gibi, aslında doğudaki kadınlar da iç çekerek “şehirli karılara” bakıyorlar. Yozlaşma gönüllüleri olmaya aday tavırlar sergiliyorlar. Aslında doğudaki kadın anne, doğudaki kadın daha içten… Ama şehir hayatında kadının maruz kaldığı baskı daha fazla ayrıca bir de beğenilme savaşı içerisindeler. Nasıl bir erkeğin spor salonlarında çalışırken erkekleri kesiyorsa, kadında sokakta hem cinsini kolluyor.

Başörtüsü, kesinlikle bir dini sembol haline geldi. Sokakta yürürken bir kadının Hıristiyan veya Yahudi olup olmadığını ilk bakışta anlayamazken, Müslüman bir kadın dikkat çekmenin ötesine geçiyor. Bence bu kadını yaralıyor, kendi istediği için başörtüsü kullanmayanları da ayrıca uçurumlara sürüklüyordur. Dinin temeli doğru ve dürüst olmaktır bana kalırsa, insanin kendi iradesine sahip olabilmesi, yeryüzündeki diğer canlılardan farkını kullanarak (düşünme yeteneği) yaşamını sürdürmesini gerektirir. Başkası veya toplum istiyor diye yapılıyorsa bu zaten diğerleri için dindir. Başörtüsü insanları ayırdığı gibi, kadınlar arasında da keskin bir ayrım yaratmaktadır. İnsan hakları çok yönlü bir düşüncedir, eğer ki kadın özgür olduğunu düşünerek başörtü takıp benim çalışma alanımda benim rahatsız olmama neden oluyor ise, onun özgürlüğü benim özgürlüğümü, huzurumu hiçe sayıyor demektir. Kadını kadından soğuttuğu gibi beni de kadınlardan soğutur. Üzücü ama kadını paketlemek bazılarının hoşuna gidiyor, yetilerini kaybetmiş kadınların da paketlenmek…

 
Toplam blog
: 52
: 507
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

Yeni mezun bir maden mühendisiyim. Yükseklisans yapıyorum. Bunun yanında, kalkınma antropolojisi, ci..