Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '13

 
Kategori
Güncel
 

Kadının da suçu

Kadının da suçu
 

KADININ DA SUÇU


Kadın olmak zor Türkiye'de veya Dünya'da kadına şiddet, ezilen kadınlar, zavallı kadınlar, ikinci sınıf vatandaşlar kadınlar. Çok sıkıldım artık bu yüzyılda halen bu konuları konuşmaya devam etmekten, ne kadar da banal, diyemiyorum halen gündemimizin en taze en güncel konularından biri olmaya devam ediyor. Bu yüzden hep erkekler suçlanıyor, toplum suçlanıyor. Ama bir sonuca varamıyoruz. Bence meseleye yanlış bir taraftan bakıyoruz. Kadınların suçu yok mu? Bütün bunlara izin veren, kadınların. Burada değişmesi gerekenler erkekler değil, kadınlar, meseleyi çözecek olanlar, onlar. Ezilmeyen kadınlara toplumda saygı gören kadınlara bakalım onlar neden ikinci sınıf vatandaş değiller, neden o davranışlara maruz kalmıyorlar, çünkü kendilerini maruz bırakmadıkları için.

Geçen gün tv kanallarının birinde Film Gibi adlı programa takıldım. Orada konu olan kadın kocasının kendisini deliler gibi dövdüğünü, hamileyken bile kendisini yaraladığını, çalışmayıp eve bakmayıp bir de üstelik aldattığını v.s anlattı, anlattı. Üstelik bunları defalarca yaşarken bu adamı defalarca affederek yüce bir iş yaptığını, büyüklük gösterdiğini de söylemeyi ihmal etmedi. Peki, bütün bunlar olurken sen neden ordaydın ve bunlara kendini neden maruz bıraktın. Bu tarz bir ilişkide altında yatan pek çok psikolojik etkenler vardır, mutlaka. Buradaki örnek aşırı uçta ve sado-mazo ilişkisi söz konusu olabilir. Ama kadınlarımızın birçoğu bu tarz yaşamalara benzer bir biçimde maruz kalmaya devam ediyorlar.   

Kadınlara toplum tarafından vefalı olma duygusu aşılanıyor. Erkek hegamonyası kültürünün bir parçası olarak erkeğinden gelen acılara göğüs gerdiği affettiği, bu acılara katlandığı için kendisini iyi ve önemli hissediyor. Toplumun ona acıması, vah vah demesi onun kendini önemli hissetmesine, ben neymişim be nelere katlanabiliyorum, ben güçlüyüm, toplum beni onaylıyor, o halde ben iyiyim demesine yol açıyor.

Erkek hegoman dünyayı sadece erkekler yaratmadı. Kadınlar buna izin verdi. Yüzyıllar içinde erkek, kadından korktuğu ve onun içsel duygusal enerjisini bastırmak için yaptığı davranışlar, kadınlar tarafından onay aldı. Kadında kendi penceresinden erkeğin ona bakma sorumluluğunu almasından hoşlandı çünkü bu kadın için son derece rahat bir yaşam demekti. Artık pek çok kadın kendine bakabiliyor ama bu erkek hegoman kültür buna rağmen devam ediyor. Ekonomik güç erkeğin elinde, üstelik fizik gücüde onda olunca, ya ne yapsaydı kadın, kader kadını zayıf yarattı, diyelim. Peki günümüzde kadın artık ekonomik gücüne kavuştu da ne oldu. Eve geldiğinde erkeğine hizmet etmekten ve dayak yemekten kurtuldu mu? Erkekten daha fazla para kazansak da fiziksel gücümüz için vücut geliştiricilerden çıkmasak, hepimiz kaslı da dolaşsak bu iş yine çözüm bulmuyor. “Kadınlar erkekler gibi olursa o zaman gücüne kavuşur” teorisini çürütmüyor mu?

Kadın kendi gücünü, erkeğin tüm yükünü üzerine alarak ta ispatlayamaz. Kadın hayatın neredeyse tüm sorumluluğunu üstlenmeye başladı. Geçmiş yüzyılların da acısını çıkarır gibi hem ekonomik gücünü hem ev işlerine hakimiyeti çocukların sorumluluğunu üstlenmeyi üstelikte erkeği için güzel genç ve bakımlı kalmayı azimle ele almış durumda. Bu kadar güçlüyken bile yine erkeğin aşağılamalarına maruz kalması saçmalığına bir son veremiyor. Hayatı yüklenmeye karşı gösterdiği azmine, emeklerine sahip çıkarak erkeğin karşında gururla ve başı dik durmayı yine kendisi başaramıyor. Yaptıklarına karşılık erkeğin kendisini takdir edip onu yücelteceğini düşünerek, şimdiki gibi yanılmaya daha kaç yüzyıl devam edeceğiz.

En kırsal, en geri kalmış bir köyde bile nedense herkesin ona saygı duyduğu, erkeklere sözünü geçiren bir ana kraliçe görmüş, duymuşuzdur. İşyerlerinde, sokakta, evinde kocasının ona saygı duyduğu birlikte hayatı paylaştığı kadınlarda az değil elbet. Onun gücü ne fiziksel ne de ekonomiktir. O sadece kişiliğiyle öyledir. Önce insandır sonra kadın. Böyle kadınlar erkeklerin onun üzerine toprak atmalarına karşı kendini korumak için cenin şeklini alıp atılan toprakların altında kalmaz. O sadece dimdik ayakta durur. Ayakta durduğu için atılan topraklar onu gömemez, akıp gider.

Kadın kendi yüceliğine kendisi inanıp, bunu kendisi önce ortaya koymalıdır. Sadece insan olmanın verdiği gurur ve hakla, varlığının kendi başına bile bir yücelik olduğunu önce kendi içselleştirerek, bunu yaşayabilir, yaşatabilir.

 

  

 
Toplam blog
: 21
: 1610
Kayıt tarihi
: 21.02.13
 
 

Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında lisans ve yüksek lisanımı yaptım..