Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadının erkeğe eşit olamama zorluğu

Yaşayan, nefes alan her bireyin dünyada bir rolü vardır. Farklı DNA ve karekterde yaratılan, birinin diğerine benzemediği insanoğlu dünyaya birşeyler katmak için gönderilmiştir. Kadın veya erkek farketmemektedir. Bu bir gerçek...

İkinci gerçek ise tüm dinler, felsefi akımlar tarih boyunca bizlere öğretmeye çalışsalar da insanların eşit olduğu, maalesef toplumsal ilişkilerde algılanamamıştır. Kadın bir türlü erkeğe eşit hale getirilemiştir.

Ev kadınlarını dinlediğimizde;günlük temizliğin hiç bitmediği, durmaksızın evde ağır işçi olarak çalıştığını; ancak eşinin eve geldiğinde "Ne yaptın da yoruldun" diyerek, emeğini görmezden geldiğini söyler.
Çalışan kadını dinlediğinizde ise hem işte hem evde yorulduklarını, ev kadınlarının yaptığı tüm işleri kendilerinin daha az bir sürede ve zamanla yarışarak yaptıklarını, onlarında eşlerinin aynı yorumu yaptıklarını duyarız. (Tabii çok az da olsa eşlerine hak ettiği değeri veren beylerimiz var)
Kadın yaratılış olarak sezgisi, dayanma gücü güçlü olduğundan; evli veya bekar olsun doğanın kendilerine verdiği evcimenlik ve annelik içgüdüsüyle elindeki tüm sınırlı imkanları kullanarak yaşamını düzenlemeye çalışır. Ailesi için tüm fedakarlığa katlanır. Hakkı yense de, şiddete maruz kalsa da, töre kararlarına uymak zorunda olsa da o kadındır.

Hukuki açıdan bakıldığında, kadın erkek eşittir.

Dini açıdan bakıldığında, Allah tüm kulları kadın erkek ayrımı yapmadan, amellerine göre değerlendirir. Kim güzel faziletli işler yapar, günah işlemekten uzak durursa üstün insan o dur.

Psikolojik açıdan baktığımızda, kadın güçlüdür. Erkek ile aynı işi yaptığında daha hassas, ince çalışır. Bir sorun yaşandığında daha detaylara iner. Sezgi gücü daha kuvvetlidir. Buna rağmen aldanmaya daha müsaittir.

Geçmişten günümüze kadınların haklarına bakıldığında 1858 yılında ilk kız Rüştiyesinin kurulmuş olduğunu görürüz. 1869 da ilk kez kızların yasal olarak eğitim alması zorunlu hale getirlmiştir. Günümüzde ise halen 8 yıllık zorunlu eğitim ve okula gönder kampanyalarıyla kızların okumasını sağlamaya çalışıyoruz.
İlk olarak 1913 de kadınlar Devlet Memurluğuna alınmıştır. 1933 yılında ilk kadın muhtar seçilmiş, 1950 de ise Mersin ilinde ilk defa bir kadın Belediye Başkanı olmuştur.(Sn.Müfide İLHAN)
Yirmibir yıl sonra atağa geçilerek 1971 senesinde ilk kadın bakan olarak Sn.Türkan AKYOL atanmıştır.
İlk kadın vali ise Muğla iline 1991 yılında atanan Sn.Lale AYTAMAN olmuştur.
Tabii ilk kadın Başbakanımız da 1993 de Sn.Tansu ÇİLLER dir.

Acaba 1850 yıllarından sonra 150 yıl içinde sizce hiç faal olamadıklarından görev almak istemeyen kadınlarımız mı vardı? Yoksa çalışmak istemelerine rağmen onlara fırsat mı verilememişti?

Binlerce kadın şiddete maruz kalırken Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı 1995 de açılarak danışmanlık hizmeti vermeye başlamıştır. Bu çok önemli bir gelişmedir. Hiçbir şey için geç kalınmış değildir.

Daha sonraki yıllarda kanunen kadınların doğum izinleri, cinsiyet eşitsizlikleri, gördükleri şiddet v.b. konulardaki hakları ; Aile Mahkemelerinin kurulması, Yeni Medeni Kanun ve Türk Vatandaşlığı Kanunundaki değişiklikle yürürlüğe girmiştir.

Tüm bunlara rağmen töre ve namus cinayetleri, kadına uygulanan şiddet, kız çocuklarının zorunlu eğitim sonrası okutulmaması, kadın çalışanın işyerlerinde maruz kaldıkları haksızlıklar değişmemiştir.

Sosyal, kültürel her alanda kadın ve erkeğin gerçek anlamda eşit olması, çalışmalarına göre değerlendirilmeleri, kadına herşeyden önce anne olması veya olabileceğinin kutsallığından dolayı gerektiği değerin verilmesi dileğiyle...

 
Toplam blog
: 103
: 1399
Kayıt tarihi
: 21.03.08
 
 

Hacettepe Ün. mezunuyum. Öğrencilik yıllarımda ve okulu bitirdikten sonra bir gazetenin muhasebe ..