- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kadının'ım ya da kadın’ım…
Doğduğunda dört duvar ağladı denen, suskunluk olduğunda ‘’yine birinin kızı oldu galiba’’ söylemiyle doğuşu anlatılan kadın…
Erkek bekleyen babaların, ‘’eh bir daha ki sefere tuttururuz inşallah’’ tesellisi…
Karnında sıpa, sırtında sopa kadın…
Elleri; yemekte, çamaşırda, bulaşıkta, tarlada, kalemde, neşterde, tebeşirde, direksiyonda….
Elleri bebeğin sırtında gazını çıkaran, ısıtan küçük avuçları; elleri besleyen yataktaki bebeyi, dedeyi…
Elleri sevdiğinde sevgiyi aktaran, sevişmeyi yaşatan…
Yüreği kocaman; yavruya, anaya, yara, yandaşa ayrı ayrı yuvalar açıp, her birini ayrı okşayan…
Beyni yüklü; evi, işi, aşı, aşkı; dünyayı, kavgayı, savaşı, açı, düşkünü, şaşkını ve hayatı tek başına yaşayan…
‘’Kadınım’’ diye şarkılar yakılan, ama kadın olduğunu bile anlamayan…
Gözü dönmüşün zevk aracı, satılacak ürünün değişmez aksesuarı, eğlencenin mezesi, yediği ekmeğin hakkı olan başlık parası…
Dünyanın çiçeği, her gün binlerce ayak altında ezilen…
Kapitalizmin en saf ayakçısı…
‘’Kadın’’ başına kafa tutmaya çalışan, ‘’kadın’’ başına ‘’hey ben de insanım’’ diye haykırmaya cesaret eden…
Bir gülüşü, bir göz süzmesi dünyalara değen. Bunu bilen ve bildiğini uygulayıp; kolaya kolay yoldan giden…
Gözlerinde dünya, dünya gözünde…
Dünya gözünde ya ‘’kadınınım’’ ya da ‘’kadın’’ım ben …
Peki insanlar kim?
resim: www.esinperisi.com