Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '11

 
Kategori
Siyaset
 

Kadının Türk toplumundaki yeri

Kadının Türk toplumundaki yeri
 

İşte Türk Kadını


Geçen hafta Türkiye gündemini Konya Selçuk üniversitesinde görevli, bir hocanın ettiği laf belirledi. Basının manşetinde “dekolte” vardı, yazarların köşesinde “dekolte” yazıldı, çizildi. 21. yy da, teknoloji çağında konuşacağımız şey bu mu olmalı? Biz Türkler Orta Asya’daki varlığımızdan itibaren, Türk kadını toplumsal konum bakımından büyük ölçüde erkekle eşit gördük ve saydık. 

Hun hâkimiyetinin hüküm sürdüğü devirlerde, devletin başı hakan ve eşi hatun; devleti birlikte temsil etti ve yönetti. Türklerin ilk yazılı belgeleri olan Orhun Kitabelerinde Türk kadınından saygı ile bahsedilir. Devlet ve milletle ilgili, önemli kararların alındığı kurultaylara, hatunların da katıldığı ve etkili olduğu yazılı. Türk Kadını, erkek gibi, çok iyi ata biner, kılıç kuşanır ve kullanırdı. Yine bu dönemde kadın kutsal sayılır, ona hakaret edenler şiddetle cezalandırılırdı. Türklerin bilinen tarihinde, gelenek ve göreneklerinde kadın her yönüyle erkeklerle denk sayılmıştır. İstiklal Savaşına katılan kadınlarımız için M. Kemal Atatürk, 1923’de Konya’da yapmış olduğu konuşmasında; “Onlar kendi fedakârlıkları ile ilahileşmiş, Anadolu kadını, ellerinde süt çocuklarıyla bu büyük mücadelede bize yardım etmişlerdir. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasını söylemek mümkün değildir. Ve dünyada hiçbir milletin kadını: “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek gösterdim diyemez.” Sözleriyle, kadınlarımızın cesaret ve hizmetlerini takdir etmiştir. Ayrıca Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Atatürk, “ kadının erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmak mecburiyetinde” olduğuna işaret ederek, kadının toplumdaki yerini yükseltmiş ve yüceltmiş. 

Tarih boyunca yücelttiğimiz, anamız, bacımız, eşimiz, kızımız ve kadınımızı şimdi neden farklı yere koyuyor, neden üstündeki örtüyle değerlendiriyoruz? Bu cehalet niye? Türkçe sözlük cehaleti, “bilgisizlik, bilmezlik, cehil” kelimeleri tanımlarken, Osmanlıca Türkçe lügat, “bilmezlik, nâdanlık, ilimden ve her nevi müspet malumattan habersiz olma” diye tarif ediyor. Bir başka kaynakta ise cehalet, “İnsan kafasının zulmetidir, İlim nursa, o bir karanlıktır”. diye yer bulmuş. Velhasıl nerden bakarsak bakalım, günümüzde tartıştığımız kadınla ilgili ne varsa hepsi cehaletin göstergesi. Tabi kariyer sahibi olmak prof. unvanı taşımak cahil olmadığınız anlamına gelmiyor. Konya Selçuk Üniversitesi’nde prof. Orhan Çeker’in “Kadın dekolte giyerse, erkeği azdırır, tecavüze zorlar” beyanı, erkekliğe hakaret, Türk kadınına cahiliye devri gözüyle bakıştır. Cumhuriyete isyandır. Daha da önemlisi Cahiliye devri Arap Erkeklerinin Arap kadınına bakışı ve görüşüdür. Kadını eşya değerinde görme ve bu günkü toplumdaki yerine direnmedir. Kim ne söylerse, söylesin, biz tarihimizi bildiğimiz sürece, “Türk”ü ve Türk kadınını asimile etme gayretleri boşa gidecek, kadılarımız kimliğini ve tarihteki saygın yerini ilelebet koruyacaktır.
 

 
Toplam blog
: 380
: 438
Kayıt tarihi
: 27.08.07
 
 

Karanlığın düşmanı Işık! Gecenin zifiri karanlığı, şafak sökerken yerini, ufukta yükselen Güneş Işı..