Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadının yaşamla iletişimine dair bir deneme

Kadının yaşamla iletişimine dair bir deneme
 

Birinci tanışma yazısından sonra ikinci yazı konusunun kadınlar üstüne olmasının doğru olacağını düşünerek, kadın için ne söylenebiliri bulmaya çalışacağım.
Bu düşüncenin oluşmasının ana gerekçesi, insanın varolmasını sağlayan temel unsurların ilk halleri ile şu an ki halleri arasındaki farklılığı yaratan sürecin nasıl geliştiğini ve yarattığı sonuçların nelere mal olduğunu bulabilmek.
Sürecin başlangıcında var olan temel unsurlar;kadın, erkek ve içinde varolabildikleri doğal çevre şartları olarak sayılabilir.Bunların dışındaki etkenleri, bu üç unsurun süreç içerisinde birbirleriyle zorunlu olarak oluşturdukları ilişkiler yaratmıştır.

Üç temel dürtüye;beslenme, üreme, yenileme(uyuma, dinlenme); dayanan ilişkiler sürecin niteliğini belirlemiş ve sürecin kendi içinde aşamalara bölünmesini getirmiştir.Süreç içindeki aşamaları dünyanın her coğrafi bölgesi ve o bölge insanları kendine has biçimlerde yaşamış ve yaşamaktadır.
Yapısal anlamda, bütün alanlarda üç temel dürtünün gerçekleştirilmesi sağlanmış ve bu gerçekliğin en önemli iki unsuru, bizim açımızdan kadın-erkek ilişkileri olmuştur.İnsanın "toplayıcı-avcı" olarak yaşamını sagladığı dönem;kadın ve erkeğe farklı kişilikler oluşturabilmeleri için sahip olmaları gereken sosyal-nitelikleri getirmiştir.

"Toplayıcı" dönemde, yani ilk sayılabilecek bu aşamada, kadının çocuklarını besleyebilmek için içgüdüsel olarak yiyecek araması;üreme dürtüsünün ve devamlılığı sağlamanın, bütünüyle kendi sorumluluğunda olduğunun bilincini oluşturmaya başlamasından kaynaklanmaktadır.Kadın, bitki ve meyva toplamak için dolaşırken erkek, çocuk bakımı ve barınağın düzeniyle ilgilenmek işini yüklenmiştir.İlk üretme eylemini geçekleştiren kadın bu aktif aşamanın zorunluluğu olarak kendi ailesinin veya kabilesinin dışında iletişimler kurmak ve bunları geliştirmek becerisini gösteren ilk unsur olmuştur.Çevresel şartları gözlemesi ve bilgi birikimini aile-kabile içine aktarması sosyal belirleyiciliğinin, karar mekanizmalarında etkinliğinin ön plana çıkmasına sebep olmuştur.Kadının yaşadığı bu süreç sadece kadına özgü bir takım algılama, sezinleme ve öngörüde bulunma yetisi kazandırmıştır.Bu düşünüş açısından bakıldığında, günümüz kadının "üç temel dürtü" konusunda neden erkekten farklı olduğunun temel prensipleri görülebilir.Bu noktada ayrıca erkeğin yüklendiği "çocuk bakımı ve barınağın düzeni" işlerinin, kendisine zaman içerisinde kazandırdığı becerilerin üstünde daha sonra duracağımı belirtmeliyim.

Şöyle bir kurgulama yapalım;kadınlar günlük ihtiyaçlarını bulmak için dolaşmaya birlikte çıkmak zorundalar, bu işyoğun dikkat ve emek gerektirmediğinden, genel yaşamları üzerinde konuşmak ve iletişim kurmak için fazlasıyla zamana sahipler;bu çok farklı bir özel durumdur, getirilerinin neler olacağı hayal edilebilir.Erkeğin niye çocuklar ve barınakla ilgilendiğinin cevabı sahip olduğu fiziksel gücün bunları koruyabilmesidir.Kadın, topladığı yiyeceklerin özelliğini kendisi bildiğinden pişirmek veya yenilebilecek hale getirmek yine kendine düşmektedir.Günlük tekrarlamalar sonucu bölgedeki aile-kabile topluluklarının sahip oldukları yada kendi geliştirdikleri bilgi-beceriler, kadınların yarattıkları iletişim sonucunda sentezlenebilmiş ve süreç için yeni davranışların oluşmasını olanaklı kılmıştır.Oluşan bu sistematik;yaşlı kadınların aile-kabile erkinin en tepesine yerleşmelerini ve tanrılaştırılmalarını getirmiş, ilk tanrı heykelciklerinin(Kybele, Artemis v.b.) kadın olmasının temel gerekçesini yaratmıştır.Sonuçta, kadının derleyip topladığı bütün "şeyleri" paylaşması, erkeğin bunları fiziksel gücü ile birleştirebilmesi bir dönüm noktasının oluşmasını sağlamıştır.Bu noktadan sonra ateşin bulunması, Tekerleğin icadı (dairesel döngünün fiziksel biçiminin keşfedilmesi), ilk silahların yapılması, insanın üç temel dürtüsünün sürekliliğini sağlayabilmesinin kontrolünün zaman içerisinde erkeğin eline geçişinin başlangıcı olmuştur. Fiziksel güçlerin belirleyiciliği, kadının çocuklarıyla ve barınak işleriyle uğraşmaya başlamasını getirmiştir.Barınaklar geçen zaman içerisinde erkek tarafından daha güvenli duruma getirildiği için kadına barınağın güveliği için çok iş kalmamıştır.Bu ikinci süreç kadının toplumsal gücünü yitirmeye başlamasının ilk evresidir.İkinci süreçte yaşanılanlar erkek tanrıların ortaya çıkmasına ve varoluşun nedeninin erkek olduğu düşüncesinin inşasını başlatmıştır.

Toplumsal gücün paylaşımının tamamıyla erkekten yana ağırlık kazanması bazı kabile ve halklarda çok uzun bir zamana yayılmıştır.Kadının pasifize olması üretim araçlarının gelişmesiyle orantılı olarak hız kazanmıştır.Çünkü daha iyibir şekilde beslenbilmek, daha çok üreyebilmek, daha iyi ve güvenli yaşayabilmek için, insanın ilkel benliği, varolmak dürtüsü ile er keğin gücünü kullanarak, çatışmalara, savaşlara girişmiştir. indirilmiş, Bütün gelişmeler toplumsal yapıların derebeyliklere ve krallıklara dönüşmeye başlamasının yolunu açmıştır.Ve tanrıların sayısı bire indirilmiş kendienede "TANRI BABA"denilmiştir. Çok uzun olmasada bir süre için Kadın Tanrılar ile Erkek Tanrılar bir arada varolabilmiş, etkinliğini koruyabilmiştir.Antik Yunan'da tanrıların ifade ediliş ve kendilerine inanılış şekli bu açıdan net bir örnektir.Roma İmparatorluğunun köleciliğin sosyo-ekonomik tükenişini engelleyememesinin temel nedenlerinden biride, pasifize edilmiş tek tanrılı Yahudi dinsel inancının yerine tek tanrılı Hıristiyanlığın güç ve taraftar kazanmaya başlaması olmuştur.Buraya kadar yaptığım anlatımlarla söylemeye çalıştığım;kadının bugün rahatsızlık duyduğu konumundan kurtulabilmesinin en önemli yolunun;toplumsal üretim ilişkilerinde ve sosyal yaşamın diğer alanlarında erkekten daha akılcı, daha güçlü ve daha aktif olmasından, bunu "istemesi"nden geçtiğidir.

(devam edecek)

 
Toplam blog
: 61
: 762
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Sosyoloji, psikoloji, kültürel alanlar ve ilişkiler, insan ilişkileri ve ekonomi-politik ilgi ala..