Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '15

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

kadınlar iş başına!

kadınlar iş başına!
 

"Bir ve bütün olmak"… "Beden, zihin ve ruh birliği ve bütünlüğü"… "Yoga"nın kelime anlamı... "Yoga olmak"… Üç senedir yoga dersleri vermekteyim. Verdiğim bu dersler sadece fiziksel bir çalışma olarak mı kalıyor yoksa ruhlara ve zihinlere de dokunabiliyor muyum? Sadece bedensel rahatlama ve gelişme mi sağlıyor derslerim yoksa hayata bakış açısını değiştiriyor ve ruhsal ve zihinsel gelişim sağlayabiliyor muyum? Küçücük de olsa bir değişiklik yaratabiliyor muyum? Derslerim fiziksel çalışmanın ötesine geçip bedenen, zihnen ve ruhen bir birlik ve bütünlük yaratabiliyor mu? Peki öğrencilerin hayata bakışında, yaklaşımında ve tavırlarında bir fark yaratabildim mi?  
 
Nereden çıktı şimdi bu diye düşünebilirsiniz. Bu aralar sık sık bu konuyu düşünüyorum. Yoga dersleri verirken sadece fiziksel boyutta mı kalıyorum? Dersler sadece birbiri ardına eklenmiş asanalar bütünü ve sonunda "yapılmaya çalışılan" bir zirve duruşundan mı oluşuyor? Yaklaşımlarda ve tavırlarda bir değişiklik yaratabiliyor muyum? Ya da enerji ne boyutta? Eril enerji mi yoksa dişil enerji mi hakim? Ve tüm bunları düşünürken hayatı da düşünüyorum. Yaşadığımız ülkeyi, dünyayı... Yaşanan son olayları... Ve aklıma bir soru takılıyor: Neden hala eril enerjinin dünyaya hükmetmesine ve bizi esir almasına izin veriyoruz? Neden bu kadar şiddet? Neden bu kadar öfke? Neden bu kadar kavga, dövüş, savaş ve terör? Neden, neden? 
 
Bu şiddet enerjisinin, yani eril enerjinin, hakim olduğu bu günlerde.... Bu acımasızlığın, bu öfkenin, bu terörün alıp başını gittiği bu günlerde, yine bir yoga dersine gidiyordum ve yine bir yazı hazırlamak üzereydim. Bu kadar gergin hissettiğimiz zamanlarda kendinize bir dikkat edin. Gözden geçirin bedenlerinizi... Omuzlarınızı fark edin mesela... Omuzlarınızı yukarı doğru kaldırıp kulaklara yaklaştırmış olabilir misiniz acaba? Böylece de omuz kuşağını ve boynu sıkıştırıp kendinizi daha da gerginleştirdiniz mi? Dişlerinizi sıkıyor musunuz? Peki ya iki kaşın arası? Fark ettiyseniz; kendimizi gergin ve stresli hissettiğimizde bedenimiz de gerginleşiyor ve bedenin belirli bölgeleri katılaşıyor. O yüzden gevşeme ve rahatlama bedenden başlıyor. Bedeni ve yüz hatlarını gevşettiğimizde içsel olarak da biraz daha gevşemiş ve rahatlamış hissetmemiz mümkün... 
 
Evet, kendimi gergin hissediyordum ve öncelikle bedenimi gevşetip rahatlatmaya çalıştım. Gerçekten de omuzlarım yukarı doğru kalkmıştı, çok ciddi bir şekilde yüzümü kasmıştım, dişlerimi de sıkmıştım. Önce kendimi rahatlattım. Derste aynı şeyi öğrencilere de telkin ettim. "Yüz hatlarınızı yumuşatın, omuzlara dikkat... Omuz başlarını geriye doğru yuvarlayın ve kürek kemiklerinizi kuyruksokumuna doğru ittirin. Omuzlar kulaklardan uzak..." 
 
O günkü derste eril enerjiyi azaltıp dişil enerjiyi güçlendirmek için "yin yoga"ya odaklandık. Daha önceki yazılarımda "yin" ve "yang"ın birer sıfat olduğundan ve hayatın "dualite"sini (ikisellik/zıtlık) anlattığından bahsetmiştim. "Yin" dişil enerjiydi ve "soğuk, kış, karanlık, pasif" gibi sıfatlarla özdeşleşmişken "yang" eril enerjiydi ve "sıcak, aydınlık, yaz ve aktif" gibi sıfatlarla özdeşleşmişti. Yin enerji,  kabullenme, teslim olma, bırakma, yumuşaklık, sabır, hoşgörüyü temsil ediyordu. Yang  "yapma hali" ve "etken olma durumu"yken yin "durumu kabullenme" ve "edilgen olma durumu"ydu. Benzer şekilde "yang" ya da "eril enerji" saldırgan olma durumuyken "yin" enerji sabır ve hoşgörüydü.  
 
Ne yazık ki yüzyıllar boyudur dünyaya eril enerji hakim ve bu yüzden dünyada çatışmalar, kavgalar, savaşlar ve terör devam etmekte... Yoga üstadı Osho'yo göre, dünyaya yüzde doksan dokuz civarında eril enerji hakimdir ve kadın enerjisi çok kısıtlıdır. Tek umut, kadın enerjisinin serbest bırakılmasıdır. Savaşlar ve terör, barış yürüyüşleriyle ve savaş karşıtı gösterilerle önlenemez çünkü bu da eril bir enerjidir.  
 
Yine üstada göre, protestocular da herhangi bir kimse kadar saldırgandır ve barış yürüyüşleri bir başkaldırıya dönüşür. Er ya da geç otobüsler yakılır, polise taş atılır, polis biberli gaz kullanır, copla saldırır ve iyi bir amaç için de olsa yine eril enerji hakim olduğu için barış sağlanamaz. Osho der ki: "barışı elde etmek için savaşa gidiyoruz. Anlamsızlığa bakın. Asırlardır biz bu şekilde savaşa gitmekteyiz ama barış gelmemiştir. Üç bin yılda insan beş bin savaş yapmıştır ama bunun yararı olmamıştır çünkü ideolojiler de erkeksidir. (Dolayısıyla) dişil enerji serbest kalmalıdır. Denge ancak bu şekilde sağlanır."  
 
O gün ders boyu aklımdan geçen yine Osho'nun sözleriydi. Amaca odaklanma... Sadece yolculuğun keyfini çıkar. Amaca odaklanırsan, saldırgan olursun. Hırslı olursun ve eril enerji hakim olur. Oysa kendini akışa bırakırsan, sadece bir "olma hali", bir "kabullenme hali" ve "teslimiyet"…  
 
Ve dersin sonu.. Dengeyi korumak için iki enerjiyi eşitlemeliyiz. Hem bedensel olarak hem de yaşantımızın içinde, tavırlarımızda ve yaklaşımlarımızda... Dünyada kadın enerjisini önemseyelim, özümseyelim, kadın enerjisini çoğaltmaya çalışalım... Daha esnek, daha hoşgörülü, daha kabullenici, daha yumuşak, daha akışkan, daha edilgen, daha alıcı ve sevecen... Dişil enerji çoğaldığında, şiddet azalacaktır. Şiddet yok edicidir ve yaratıcı enerji, yani sevgi enerjisi, kullanılmazsa yıkıcı hale dönüşür... O halde ülkemizde ve dünyada şiddetten uzak daha güzel ve barış dolu günler için dişil enerjiyi artırıp, daha esnek, daha hoşgörülü, daha kabullenici, daha yumuşak, daha akışkan, daha edilgen, daha alıcı, daha yaratıcı ve daha sevecen olmalı... Tüm erkekler ve kadınlar... 
 
Toplam blog
: 201
: 432
Kayıt tarihi
: 08.05.13
 
 

Uluslararası Yoga Alliance onaylı hatha, vinyasa, yin ve prenatal yoga eğitmeni... Hayata bambaşk..