Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadınlar ve telefonları

Kadınlar ve telefonları
 

Geçenlerde bir arkadaşım aradı telefonla.

– On beş gün önce "cep telefonlarının radyasyon yaydığını" okudum, cep telefonu kullanmayı bıraktım.

Derken bir hafta önce "cep telefonu vericilerine çok yakın oturanların kanser tehlikesi altında oldukları" okudum. Biliyorsun bizim evin yakınında bir verici var. Hanımla, çocuklarla topladık tası toprağı, bu vericilerden uzak, daha güveli bir yere taşındık.

İki gün önce de "bilgisayarın, televizyonun yarattığı tehlikeleri" okudum. Aman Allah! Ne çok tehlikesi varmış, Hemen sattım hepsini...

Dün "alkolün ve sigaranın yanında seksin de öldürücü olduğu"nu okudum, bu sefer kesin çözüm buldum, okumayı bıraktım!...

Arkadaşım bunu bir fıkradan esinlenerek gülmemiz için anlatmıştı ama benim aklıma, her geçen gün bir yenisi eklenen sağlıklı yaşam haberleri, diyetler, cinsel yaşam köşeleri, cep telefonu haberleri ve daha bir sürü şey geldi...

Bir erkeğin ömrünü uzatan en temel öğelerin "aşk ve kadın" olduğunu söylüyordu doktorlar. Ancak atlanmaması gereken, önemli bir nokta daha vardı: Kadın ve aşk, aynı zamanda bir erkeğin ömrünü de kısaltıyordu!

Tıpkı, sürekli kullandığınız için sizi "egemenliği" altına alan cep telefonları gibi...

Bakın cep telefonları ve kadınların ne gibi ortak özellikleri var:

– İkisi de erkekler için olmazsa olmazdır.

– İkisi de alışkanlık yaratır.

– İkisinin de durup dururken niye bozulduğunu anlamazsınız!

– İkisi de ne kadar iyi kullanırsanız kullanın saç baş yoldurtan cinstendir!

– İkisi de hassastır, sağı solu pek belli değildir.

– İkisi de bozulduğunda dediğiniz hiçbir şeyi yapmazlar.

– Verim almak için ikisine de nazik davranmak gerekir.

– İkisinin de başkaları tarafından kurcalanması istenmez.

– İkisinin de bellekleri inanılmaz güçlüdür. Bu yüzden çok dikkat etmek gerekir!

Kadınlar olsun, erkekler olsun, ülkemizde artık herkesin kulağı telefon zillerinde...

Şimdi işin içine bir de "cep telefonunuzu özelleştirin, kişiselleştirin" durumu girdi. Artık "melodi şirketleri" var. Bu şirketlerin hazırladığı listelerden istediğiniz şarkının kodunu sunucuya mesaj yoluyla yolluyorsunuz, o şarkının melodisi cebinize yükleniyor. Sonra da arandığınız zaman cep telefonunuz o şarkının melodisini çalıyor...

Bu yolla kalabalık bir ortamda cep telefonu çaldığı zaman, kime ait olduğu anlaşılmış oluyor. Öyle hemen herkes "Acaba çalan benim telefonum mu?" diye, cebine davranmıyor, komik durumlara düşmüyor.

Yapılan bir istatistiğe göre bayanlar genellikle romantik parçaları melodi olarak tercih ederken, baylar hızlı parçaları beğeniyorlarmış.

Bu da demek oluyor ki, biz bu işin suyunu iyiden iyiye çıkarmışız. Yakında melodi kavgasına tutuşan âşıkların haberlerini görürseniz şaşmayın!...

Attilâ İlhan’ın, bir aşktan yola çıkarak yazdığı şiiri okuyalım:

Sen benim hiçbir şeyimsin

Yazdıklarımdan çok daha az

Hiç kimsem misin bilmem ki nesin

Lüzumundan fazla beyaz

Sen benim hiçbir şeyimsin

Varlığın yokluğun anlaşılmaz

Galiba eski liman üzerindesin

Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak

Dudaklarınla cama çizdiğin

En fazla sonbahar otellerinde

Üniversiteli bir kız uykusu bulmak

Yalnızlığı öldüresiye çirkin

Sabaha karşı öldüresiye korkak

Kulağı çabucak telefon zillerinde

Sen benim hiçbir şeyimsin

Attilâ İlhan, "Sen Benim Hiçbir Şeyimsin" şiirinde, sevdiği kadına "Sen benim her şeyimsin!" demenin bir tezat yolunu bulmuştur.

Ancak bazı kadınlar, bu "tezat"lıklarıyla, bazen kalp krizine de neden olabilir:

"Adam işten eve erken gelir ve içeri girdiğinde yatak odasından sesler geldiğini duyar. Hemen odaya dalar karısını yatakta, çırılçıplak ve ter içinde bulur.

– Neler oluyor? diye sorar.

Kadın cılız bir sesle, “Kocacığım kalp krizi geçiriyorum" diye mırıldanır.

Adam hemen salona koşup tefelonla ambulans çağıracağı sırada dört yaşındaki oğlu koşa koşa gelir.

– Babaaa! Mick Amca sizin gardıropta saklanıyor ve çıplaaaak! diye bağırır.

Adam bunu duyunca, hırsla telefonu kapattığı gibi odaya koşar, gardırobunun kapısını açar. Mick hakikaten de çıplak bir vaziyette oradadır...

Bunun üzerine adamın elleri titrer, hışımla bağırır:

– Seni kalın kafalı! Benim karım içeride kalp krizi geçiriyor, sen etrafta çıplak dolaşarak küçük bir çocuğu korkutma peşindesin!"

Fıkralardan bile daha komik anıları olan ünlü tiyatro oyuncularından başlıcası hiç şüphesiz Nilgün Belgün’dür!...

Cengiz Özakıncı’yla beraber yazdıkları "Bir Kadın Bir Erkek" kitabında çok hoş parçalar var.

Nilgün Belgün’e göre reyting, hayat boyu kadınlarındır: "Hayatta, evde, işte, toplumda erkeğin egemen olduğu zannedilir. Aslında egemen olarak görünen erkekleri, farkında olmadan yönlendiren hep kadınlar olmuştur. Ama kadınlar bunu öyle ustaca yaparlar ki, erkekler her şeye kendilerinin kara verdiklerini zannederler."

Bu görüşe katılıyorum. Bir kadın, erkeğinin cep telefonundan kravatına, iş yaşamından izleyecekleri filme kadar, "çaktırmadan yönlendirici" olur.

Erkekler, kadınlarla ilgili şeyleri severler...

Nilgün Belgün, bir gün Can Gürzap ve Metin Serezli’yle birlikte "Çılgın Hafta Sonu" adlı oyunda oynarken, Can Gürzap ve Cihan Ünal bir ikinci oyun olarak "Adreste Bulunamadı" adlı Yahudi–Alman ilişkisini anlatan bir drama oynamaktadırlar. Belgün’ün oynadığı oyun komediyken, Ünal’ların ki politik mesajı olan bir oyundur.

Bir gün Can Gürzap tiyatro kahvesinde yemek yerken, bir karı koca gişeden "Adreste Bulunamadı" oyununa bilet alır. Dönüşte tam Can Gürzap’ın yanından geçerlerken kadın kocasına dönüp şöyle der:

– Aman be kocacığım, şimdi bu adamların oyununa gidip de ne yapacağız? Ağırdır onların oyunu, sıkıntıdan uyurum. Şu Nilgün Belgün’ün oynadığı oyuna gidelim de kadın bizi bol bol güldürsün!

Koca, biraz itiraz eder gibi yapsa da kadının ısrarı kesilmeyince bir koşu gidip bileti değiştirir.

Bu nedenle Nilgün Belgün şöyle diyor: "Görüldüğü gibi, yalnız ev ve iş hayatı değil, eğlence hayatı da kadının egemenliği altında. Zaten bir televizyon programı yaparken, oyun seçerken, gösteri yaparken hep kadınları düşünürüz öncelikle. Kadınlar beğenirse o programlar, oyunlar mutlaka tutar.

Yani, reyting hayat boyu kadınlarındır."

Şimdi siz de cep telefonlarınıza bakın. Sakın onları eşiniz, sevgiliniz seçip beğenmiş olmasın?!

Cep telefonları gibi kadınlar da, erkekler için olmazsa olmazlardandır ve alışkanlık yaratır demiştik.

Böyle olduğu için, dünya üzerindeki erkekler hangi zamanda ve hangi yerde olursa olsun, "çapkın!" damgasını yer... İşin komiği erkekler bu çapkınlığı, kadınlarla yapmıyorlar sanki...

"Çapkınlık dünyadaki bütün erkeklerde aynı" diyen Nilgün Belgün, günün birinde kızıyla Paris’e, küçük bir tatil yapmaya gider. Mont Marte Meydanı’nda, ressamların yaptıkları resimlere bakarlarken, arkadaşlarına hediyelik bir şeyler almak için küçük bir dükkana girerler.

Dükkânın bir ucunda Nilgün Belgün, bir ucunda kızı, hediyelik eşya seçmeye başlar. Kızı, kasada duran yakışıklıca, erkekliğinden emin patrona, "Kalemler nerede?" diye sorar.

Çapkın patron, Belgün’ün kızından hoşlanmış olacak ki, İngilizce şöyle der:

– Şu tarafta, kalemi alırken şu kağıda da telefonunu yaz.

Kızı da adamı uyarmak için, Belgün’ü göstererek "Annem burada" der.

Adam, Nilgün Belgün’ü bir süzer ve kıza dönerek cevap verir:

– Söyle annene, o da telefonunu yazsın!

Anlaşılıyor ki, hem cep telefonlarının hem de kadınlarının kurcalanmasını istemeyen bazı erkekler, sanırım iş başkalarının telefonu ve kadınına gelince hemen değişiveriyorlar!...

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..