Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '08

 
Kategori
Dünya Kadınlar Günü
 

Kadınlar yaşıyor mu gerçekten?

Kadınlar yaşıyor mu gerçekten?
 

Bütün kadınlara...


Geçen yıl yaptığım veli ziyaretlerinden sonra yazdığım bloglardan bir derleme yaptım. Kadınlar Günü’ne bir gün kaldı, ben de birkaç kadını da benden tanıyın istedim. Hem bu kadınlar hayali kahramanlar değil, hepsi yaşıyorlar…

Erzurumlu, hep savunma halinde, çokbilmiş bir kadın olan eski velim, yani şu an İmam Hatip Lisesi 1. sınıfta olan kızlarının da öğretmeniydim. Çok tutucu bir aile olduklarını kadının giydiği kara çarşaftan tahmin ediyordum. Erkek çocuk için beş kız doğurduğunu, 6. çocuğun anne karnında ölmesiyle eşi pes etti sonunda. Allah'a bu kadar inanıpta, Allah'ın verdiği kız çocuklarla yetinmemesi de ilginç geldi bana. İki lafın biri, "Allah bilir." Benimle aynı yaşta, benim tek çocuğum var diye de bana tepeden bakıyor. Biz dadaşız diye övünen, aynı sokakta yıllardır birlikte yaşadıkları Kürtleri anlatırken "Kürt diyeceğim ama sen de Kürtsen alınma" diyecek kadar da cahil olan bir kadın. "Kürt değilim" deme gereği duymadım. Bu ayrımcılık o kadar canımı sıkıyor ki, "Önemli olan insanlığı" deyip lafı kestim. Çocuklarına İmam Hatip Lisesi dışında okuma olanağı tanımayan bu aile, dindarlığın övünülecek bir meziyet olmadığının, bunun sadece kendilerini ilgilendirdiğinin farkında da değiller. Yazıklar olsun bana bunca geçen yılda bir şey katamamışım yaşamlarına. İyi insanlar mı? Evet, kimseye zararları yok gibi görünüyor. Ama cehaletleri bütün iyiliklerini kapatıyor ve onları sevgisiz, hoşgörüsüz, katı yaratıklara çeviriyor. Yıllardır büyük şehirde yaşadıkları halde, şehri oturdukları mahalle kıvamında görmeleri bu yüzden. Bu gibi insanlarda bir de kendini beğenmişlik var. Biz dindarız, kapalıyız beğenmişliği. Bana yansıtmasalar da bunu bakışlarından hissedebiliyorum. Kadın bakışlarıyla bana “Okumuşsun ancak cennette yerin yok” der gibi…

Muşlu kadın 14 yaşında, kendisinden 3–4 yaş büyük halasının oğluyla zorla evlendirilmiş. 15 yaşında anne olmuş, 3 tane çok güzel çocukları var. “Eşimi sevmek zorundaydım, sevdim” diyor genç kadın. Hayata tutunmaya, var olmaya çalışıyorlar. Baba kamyon şoförlüğü yapıyor. Uykulu, bitkin görünüyor. Gündüzleri uyuduğunu, geceleri yol yaptığını söylüyor. Dikkatli ol diyorum, şakası yok trafik can alır. Kadınsa çok dertli. Ev değiştirmek istediklerini, ancak Muşlu oldukları için Karadenizlilerin onlara ev vermediğini anlatıyor. "Biz insan değil miyiz?" Eşi müdahale ediyor. Doğudaki olaylardan dolayı, insanların onlara terörist gibi yaklaştığını anlatıyor. Kadını daha önce hep kara çarşaf içinde, bir çift yeşil göz olarak görmüşüm. Güzelliği ile şaşırtıyor beni. Okuma-yazma bilmiyor. Okul çağında iki çocuk var. Onlara bir faydası olmadığını söylüyor. Neyse ki çocuklar çok akıllı, okulda ders yönünden sorun yaşamıyorlar. Genç kadın çok hırslı. Okuldan para istenmesine kızıyor. Devlet büyükleri TV’de yasak dediler, şikayet ederim diyor. Yasak diyorlar ama para da vermiyorlar diyorum. Evinde bir sürü eksik olduğunu, paraya ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Artık çocuk yapma diyorum. 26 yaşında üç çocuk yeter…

Samsunlu kadın daha 42 yaşında olduğunu söylüyordu ama 60 yaşlarında görünüyordu. Nasıl bu kadar çöktüğünü, erken yaşlandığını anlamak için çok uğraştım. Anladığım tek şey eşinin buna neden olduğu. Eşi de evde olduğu için anlatamadı ama ben anladım. Aynı yaşta olan eşi ise tam tersi çok genç görünüyordu. Kadının okuma-yazması yok. "Daha Bursa'da tek başıma bir yere gitmedim" dedi. Ev rutubet kokuyor, hastalıklarının nedeni bu biraz da sanırım. 3 çocuğu var. En büyük oğlu Süleymancıların yurdunda kalıyormuş, okula da oradan gelip gidiyormuş. Bu yurtlara çocuk veren 3. velim bu. Çocuklarıyla baş edemeyince bu yola başvuruyorlar. Çünkü yurtlarda ders çalıştırılıyorlar ve aynı zamanda dini eğitim alıyorlarmış. Bu ailelere en iyi çözüm yolu bu görünüyor. Diğer ikisi kız, biri 8. sınıfta, diğeri benim sınıfımda. Cin bakışlı, akıllı bir kız. Ruhen ve bedenen çökmüş bir anneye sahip olması şanssızlık. Seneye açacağımız okuma yazma kursuna gel, biraz kendine bak türünden uyarılarıma karşılık alamadım. Hayattan elini eteğini çekmiş gibi görünüyor. Acıyorum bu hallerine. Gözleri hiç gülmüyor, umutsuz, mutsuz bir ifade taşıyor. Yaşamlarını bu şekilde geçirmeleri ne yazık. Neden okula gitmedin diye sorduğumda "Babam sevgilinize mektup yazarsınız" dedi diyor. Sevgililerine mektup yazmasın diye okula göndermeyen bir babanın, 40’larında 60’ını yaşayan kızı. O kadar ürkek ki. Okulda kaç kere yanıma yaklaştığını ama benimle konuşmaktan çekindiğini geri döndüğünü söyledi. Çok üzüldüm. Bundan sonra durum biraz değişir umarım.

Giresunlu gencecik bir kadın, doğru dürüst yaşamadan geçmiş gitmiş yıllar. Zavallı kadın köyde büyümüş. 12-13 yaşlarında katıldığı dini sohbetler sırasında, öldükten sonra ne olacağına kafayı takmış. Anlatılan cinli perili öykülerden akıl sağlığını yitirmiş. Aklının, eğitiminin bir yere koyamadığı olgular sonunda onu depresyona sürüklemiş. Kafamın içinde sürekli bir motor sesi vardı diyor. Her şeye canı sıkılır olmuş. Köy yerinde doktora götürmemişler. Hocalar okuyup, üflemişler. İyileşir diye de evlendirmişler. Evlenip Bursa'ya gelmiş. İki çocuğu var. Küçük tek katlı, güneş görmeyen bir gecekonduda yaşıyor. Benim öğrencime hamile olduğu dönemde çok zor durumda olduğunu anlatıyor. Doktora gitmiş ama derdini anlatamamış, aldığı ilaçları yarım bırakmış. Sonunda şimdi gittiği doktoru bulmuş. Özel gittim diyor. Ona güveniyor, ilaçlarını iki yıl kullanması gerektiğini söylemiş doktor. Şimdi iyiyim diyor ama hasta olduğu zamanlarda çocuklarına veremediği sevgi ve ilgisizliğin yol açtığı problemlerle karşı karşıya. Eşini hiç görmedim. Kadının anlattığı kadarıyla anlayışsız, kıskanç, sevgisiz biri. Hasta olduğu için sürekli onu suçluyor, çocuklara sert davranıyormuş…

Kadınlar gününüz kutlu olsun....

 
Toplam blog
: 111
: 5210
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

1997 yılında öğretmenliğe başlamış bir mühendisim. Bir oğlum var. Çocukları ve yaşamı seviyorum. ..