Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '15

 
Kategori
Sosyoloji
 

Kadınların katilini “baba”lar yetiştirir..!

Kadınların katilini “baba”lar yetiştirir..!
 

Günlerdir, yazdık, çizdik, konuştuk, tartıştık, haykırdık, suçladık, suçlandık, dışladık, dışlandık…
 
Sonuç…
 
Giden gitti her zamanki gibi. Bütün bu serzenişler ne Özgecan’ ı ne de diğer, hunharca katledilen tek bir canı geri getirmedi, getirmeyecek de. Toplumsal olarak ne kadar üzülsek de acıyı paylaşır gibi görünsek de  nafile… Ateş düştüğü yeri yaktı.
 
Şimdi sıra kimde ? Hangi kadında? Hangi eve ateş düşecek? Bunu şimdilik bilen yok elbet, ama bilinen bir şey var ki Özgecan son değil, olmayacakta.
 
Peki bu böylemi devam edecek? işte herkes bunun cevabını arıyor günlerdir. Tıpkı daha önce kaybedilen canların ardından aradığı gibi.
 
Dilimize “samanlıkta iğne aramak” deyimini de kazandırmış olan malûm  hikâye vardır. Nasreddin Hoca birgün samanlıkta iğnesini kaybetmiş. Fakat iğneyi dışarıda; samanlık kapısı önünde arıyormuş. “Madem samanlıkta kaybettin, neden orada aramıyorsun” diye soranlara ise “çünkü içerisi karanlıktı, burası daha aydınlık” cevabını vermiş.
 
Yani hoca işin kolayına kaçar, asıl çaba gösterilmesi gereken yerde değil de, sonuç alamasa bile kolayına gelen başka bir yerde sözde bir çaba içinde olduğu görüntüsü verir…
 
Kadın cinayetleri hususunda yıllardır yapılan çalışmalar tamda bu kıssadan ibaret.
Bütün kadın cinayetlerinin sonrasında olduğu gibi, yine bilir kişiler akademik bilgilerini televizyon kanallarında, gazetelerde ve ve sosyal medyada sergilemeye devam ediyor.
 
Sorun aslında o kadar görünürde ki ama herkes nedense hala görünmez bir el arıyor. Hatta ellerinden gelse, Özgecan’ın başına gelenleri, paralel evrenler teorisi ile ilişkilendirip bunun üzerinde bilimsel açıklamalar yapmaya kalkacak ve devletin paralel yapılarının papucunu dama atacaklar.
 
Bütün bu tartışmaların dönüp dolaşıp getirildiği nokta, sanki bu güne kadar hiç konuşulmamış gibi, kadının eğitimi ve kadının örgütlenmesi…Kadının eğitiminin ve örgütlenmesinin önemi tartışılmaz elbet, fakat bireysel yaşanan şiddet olaylarında, eğitimli yada örgütlü olmanın hiç bir faydasının olmadığını ve olmayacağını görmemek, samanlık dışında iğne aramakla eşdeğer.
 
Kadına ait gibi görünen fakat temelinde bir erk(ek) problemi olan kadın cinayetleri tartışmaları, kadını, kendi katilini doğurup, yetiştirmekle suçlamaktan öteye geçiremedi.
 
Bir çocuğun yetiştirilme aşamasında rol- model kavramı vardır. Kız çocuklarında annenin rol- model teşkil ettiği gibi erkek çocuklarında rol- model babadır… Çünkü çocuklar büyürken hemcins ebeveynlerini taklit ederek büyürler. Toplumsal cinsiyet kavramı sosyolojik bir olgu olduğu kadar, temeli ailede atılan bir olgudur.
 
Kız çocukları annelerine bakarak temizlik yapmayı, çocuk bakmayı, yemek yapmayı vb. öğrenir. Keza erkek çocuklarıda, evde otorite olmayı, maç seyretmeyi hatta küfür etmeyi bile babadan öğrenir… Annesinin ve kız kardeşinin dayak yediği, hor görüldüğü, aşağılandığı bir ortamda yetişen bir çocuk, yetişkin bir birey olduğunda model olarak gördüğü babasından öğrendiği doğruları hayatındaki, hatta çevresindeki kadınlara uygulayacaktır. Çünkü babasından öğrendiği erkek olmaktan çok erk olmaktır.
Dolayısı ile kadın cinayetlerinde konuşulması gereken kadından çok erkektir. Nitekim Özgecan’ın katilinin yetiştirildiği aile ve özelliklede rol- model teşkil eden babanın durumu herşeyi anlatır niteliktedir.
 
Haşmet Babaoğlu köşe yazısında diyorki;
 
Biz biraz sussak..!
Biz, dediğim, biz erkekler. Konu ise malum; kadınlara karşı erkek şiddeti, tecavüz, taciz, vd.
Üç gündür geleneksel ve sosyal medyaya bakıyorum.
Ne kadar iyi niyetle konuşuyor olsak da kelimelerimiz cansız, cümlelerimiz eğreti…
Ve ne yalan söylemeli…
Hâlâ “en doğrusunu biz biliriz” havasında tepeden bakarak konuşuyoruz.
Oysa esas problem burada işte! Problem cinsiyet çatışmasından, dejenerasyondan, ahlaktan, hayat tarzından falan değil, bizim bu “boyun eğdirme” dürtümüz ve güç ısrarımızdan kaynaklanıyor.
***
Yazının bir kısmını aldım, çünkü zaten yazınında, konunun da özü burası…
Tespit doğru, fakat buradaki paradoks, Babaoğlu’ nun konunun öznesi erkekleri susmaya teşvik etmesi. Kadınları sorunları ile başbaşa bırakmaya, toplumsal cinsiyet kavramını körüklemeye çalışması. Tıpkı günlerdir tv programlarında kadınlar tarafından yapılan tartışmalarda erkeklerin çözüm merkezinden uzaklaştırılması gibi. Kadınlar bu konuyu yıllardır çözmeye çalışıyorlar fakat konunun öznesini soyutladığınızda alınacak sonuç bunun dışına çıkamaz, çıkmamıştırda zaten. . Yanınıza almanız gerekenleri karşınıza alırsanız , bu cinsiyetçi çözüm arayışı, toplumu çözümden adım adım uzaklaştırır. Çünkü birlik olma yerine ötekileştirme ve kutuplaşmalar artar. Şiddet kadın sorunu değil insanlık sorunudur. Bu nedenle kadınlarla erkekler birlikte hareket etmelidir.
Bu tür şiddet olaylarında en az kadınlar kadar duyarlı düşünce ve davranış sergileyen erkekleri unutmamak ve sorunun çözümü için birlikte hareket etmeyi sağlamak gerekir.
 
Bu sorun, biz kadınların sorunu siz karışmayın, ya da bu sorun kadınların sorunu biz karışmayalım susalım yaklaşımı, çözüm arayışının realitesini sorgulatır derecededir.
 
Kadına şiddet, kadınlardan çok erkeklerin çözmesi gereken bir sorundur. Erkeklerin eğitilerek, erk olmaktan vazgeçirilmediği sürece, kadın ne denli eğitilirse eğitilsin soruna çözüm olmayacaktır. Çünkü kadının eğitim seviyesi yükseldikçe, güç ve otorite kaybetme endişesi yaşayan erkek, paniklemiş ve daha çok şiddet unsuruna dönüşmüştür.
 
Yasalarla arttırılmış gibi gösterilen cezalar, elektronik kelepçeler, şiddeti önleme adı altında hazırlanan tv ve radyo kanallarındaki yayınlar, şiddet önleme ve izleme merkezleri vs…Hepsi kadına karşı şiddeti önlemek adına alınan tedbirler…Fakat nedense bütün bu düzenlemelere rağmen her yıl kadına şiddet oranlarından artış olmuştur…
 
Yapılan araştırma sonuçlarına göre, erkekler 2013’ te  214  kadını öldürdü, 167 kadına tecavüz etti, 241 kadına şiddet uyguladı ve 161 kadına tacizde bulundu.
Cinayetlerin yıllara göre dağılımına baktığımızda, 2009 yılında 105, 2010 da 165, 2011 de 121, 2012 de 135 ve 2013 te 214 kadın öldürüldü. ( Hacettepe Üniversitesi kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmaları)
 
Sorunların çözümünün merkezi olması gereken meclis bile, güç gösterilerinin yapıldığı şiddet eylemlerine sahne olmuştur. Bir taraftan kadına şiddeti kınar gibi görünmeye çalışan siyasi otoriteler, diğer taraftan erkeğin, erkliğini öne çıkaran cinsel ve dinsel söylemlerle toplumu kutuplaştıran, kadını değersizleştiren, dolayısı ile de şiddeti arttıran politikalarla şiddetin siyasal merkezi haline dönüşmüştür.
 
Uzun vadede toplumun sosyolojik yapısında değişimler için eğitim sisteminde köklü bir değişiklik yapılması gerektiğini zaten biliyoruz. Fakat kısa vadede şiddetin önlenmesine yönelik yapılacak düzenlemelerin başında, yetişkin bireyler için (erkekler) gerek kamu kurumlarında, gerekse özel sektörde istihdam edilen personelin “insani değerler” eğitimine tabi tutulmaları ve bu eğitimlerin zorunlu hale getirilmesi gerekir. Bir dönem bazı belediyelerin, toplu taşıma araçlarının şoförlerine yönelik vermiş olduğu, davranış ve öfke kontrolü eğitiminin olumlu sonuçlar verdiğini biliyoruz. Bu prototipten yola çıkarak, toplumun bütün yetişkin çalışan erkek bireylerine, işyerleri vasıtası ile, çalışmayan işsiz bireylerine ise belediyelerin sosyal hizmetler birimleri aracılığı ile denetimli ve periyodik olarak zorunlu öfke kontrolü, boyun eğdirme dürtülerini kontrol, gücü elinde bulundurma, empati, insan ilişkileri, iletişim ve özellikle de ” baba ” modelinin çocuklar üzerindeki etkilerini içeren, eğitimlerin verilmesi, daha bilinçli bir toplum olma ve şiddeti önlemek için atılacak en önemli adımlardan biri olduğunu düşünüyorum.
 
Bunun çok kolay olacağını iddia etmek doğru değil elbet fakat en azından samanlıkta kaybolan iğneyi samanlıkta, yani doğru yerde aramak adına atılmış önemli bir adım olacaktır.
 
En önemlisi de sorunun çözümüne yönelik, iyi niyetle bile olsa susmaya çalışan, Haşmet Babaoğlu ve onun gibi düşünen erkekler, öznesi olduklarını itiraf etme cesareti gösterdikleri sorunun, yüklemi olmaya da cesaret ettikleri zaman kadın özgürleşecek ve kadına şiddet eylemleri ve kadın cinayetleri ortadan kalkacaktır.
 
Keriman KESER
 
 
Toplam blog
: 26
: 4022
Kayıt tarihi
: 11.05.13
 
 

Aile Danışmanı- Bireysel Danışman- Çift Terapisti- Cinsel Terapist ..