Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kafa konforu

Geçen gün bir dost meclisinde epeydir görmediğim bir arkadaşa rastladım. Sağolsun dönüşte arabasıyla beni evime kadar bıraktı. Yol boyu sohbete devam ettik. Bir ara bana dönüp:
– Abi, kafa konforun iyi mi? diye bir soru sordu. Kahkahayı bastım.
– Niye gülüyorsun ki, dedi biraz şaşkınca...
– Çok güzel bir soru sordun, hoşuma gitti, ona gülüyorum, dedim.

– Ben bu kadar yaşımdan sonra anladım ki, hayatta en önemli şey, kafa konforu, gerisi hava civa" diye devam etti arkadaşım. Doğru söylüyordu. Gerçekten bu dünyada bir insanın ulaşabileceği en üst nokta, hiç bir şeyden çekinmeden, hiç bir şeyden korkmadan, hiçbir şeye takılmadan rahatça huzur içinde yaşayabilmesi, yastığa kafasını koyduğu an vicdanını rahatsız eden hiçbir şey olmadığı için hemen uykuya dalabilmesidir.

Çoğu zaman teselli babında söylediğimiz, ama gerçekten doğru olan, fakat yine de kıymetini bilemediğimiz, önemini anlayamadığımız, paradan, puldan, şöhretten, makamdan, mevkiden kat kat üstün olan huzurlu yaşamanın sırrı acaba nedir?

Bu çerçeveyi çizmek, sonra da içine istediğimiz gibi hayatı oturtmak elbette o kadar kolay değil. Ama genel hatlarıyla bunun yolu "iyi bir insan olmak"tan, etrafımızdakilerin de "iyi bir insan" olması için çalışmaktan geçiyor. Temelde dinî öğretilerin ve medeniyet anlayışının esası da budur.

Her gün sulanan, zamanı gelince çapalanan, çimenleri biçilen, ağaçları budanan, içindeki ayrık otları sürekli temizlenen bakımlı güzel bir bahçede, nasıl ki göz zevkini bozacak hiçbir şeye rastlanamazsa, kötülerin ve kötülüğün barınamadığı bir ortamda da, insanın huzurunu bozacak kişiler yaşayamaz, olaylar meydana gelemez.

Türkiye'de bugün huzurlu bir ortam yaşanmıyor. Rahatımızı ve kafa konforumuzu engelleyen binlerce sebep var. Bu şartlarda vatandaşın da huzursuz olması çok doğal.

Gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında gördüklerimiz hiç iç açıcı şeyler değil. Ülke dışındaki komşularımızdada, ortak hareket ettiğimiz diğer ülkelerde de hep üzüntü verici olaylar yaşanıyor.

Aslında "iyi bir şey" olduğunu zannetmemize rağmen, huzurun ve mutluluğun gerçek anlamını ve tadını da bilmediğimizi düşünüyorum bazan. Aşkı ve âşık olmayı çok seven bir milletiz biz. Üstelik aşktan anladığımız da karşılıksız sevgi ve onun için yaşanan ıstırap... Birbirini gerçekten seven, sonra evlenip mutlu şekilde yaşayan insanlar, bizim için bir anlam ifade etmiyor.

Devletimiz de bir tüzel kişi olarak ıstırap denizinde yüzmeyi hedeflemiş sanki... Kanayan bir yaramız olmazsa "devlet" olmamızın önemi olmayacakmış gibi bir tutum içinde.

Ben 6-7 Eylül olaylarını hayal meyal hatırlıyorum. O zaman biz Kuledibi'nde oturuyorduk. Etrafımızda Rum, Ermeni, Yahudi, bütün azınlıklardan insanlar var. Olayları çıkaranlar, ellerindeki demir çubuklarla dükkanların vitrinlerini şangır şungur indirirken, annemle ben ne yapacağımızı şaşırmıştık. Ne olduğunun da farkında değildik. Hemen komşularımız balkonlarına Türk bayrağı astılar ve yağmacıları alkışlayıp onlara ikramda bulundular. Tek Türk aile bizdik ama, evimizde bayrağımız bile yoktu.

Tam elli yıl geçmiş aradan... Bu süre içinde köprünün altından nice sular aktı ama, Kıbrıs meselesi bir türlü durulmadı. Bugün 20 Temmuz, Barış harekâtının yıl dönümü. 33 yıldır Türkiye'nin Kıbrıs için harcadığı para, enerji, zaman ve diğer bütün değerli varlıkların karşılığında bugün elimizde ne var?

Aynı şekilde güneydoğuda patlak veren PKK hadisesi, 20 senedir kırk bin kişinin ölümüne sebep oldu. Binlerce asker, polis, en verimli çağında anasını, babasını, çoluğunu çocuğunu yetim, öksüz, boynu bükük bırakıp gitti. Biz yine her gün üç beş şehit daha vermeye devam ediyoruz.

"Vatan sağolsun" demekle vatana kazandırabildiğimiz bir şeyler var mı diye düşünüyorum. Bu kadar yıldır terör uğruna gömdüğümüz varlıklarımızla, sadece Türkiye'nin bugünkü huzursuz ortamını mı yaratabildik?

Türkiye'de bir kuşak, işte böyle çalkantılı bir dönemde doğdu, büyüdü, gelişti. Arkadan gelen yeni kuşak da göründüğü kadar heba olup gitmeye hazırlanıyor...

Kafa konforumuzun yerinde olabilmesi için bazan insan şu soruları kendisine sormadan duramıyor: Ne zaman huzurlu bir ülke olacağız, ne zaman ülkesiyle gurur duyan bir vatandaş olacağız, ne zaman dünyadaki hakettiğimiz yeri alacağız ve ne zaman insan gibi yaşamanın tadına varacağız?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..