Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '17

 
Kategori
Tıp
 

Kafa Nakli Kafaları Karıştırdı

M.Ferit Kotan

Hürriyet Gazetesinden  Sayın Cansu Şimşek’in İtalyan doktor Sergio Canavero ile  kafa nakli konusunda  yaptığı röportaj, tıp dünyasında önemli tartışmalara neden oldu.  Bazı doktorlarımız kafa naklinde binlerce sinirin nasıl birleştirileceği sorununu gündeme getirdiler. Sayın Prof. Dr. Ömer Özkan ise ,” Kalp naklinde de yüz naklinde de aynı tepkiler oldu ve yüzlercesinin gerçekleştiğini gördük, kafa naklinin zor ve önemli bir nakil olacağını “ açıkladı. Sayın Özkan’ın açıklamalarında ki gerçekleri hep birlikte yaşamıştık. Bugünün teknolojisinde, kalp ameliyatı ve nakillerinde ki başarı oranlarının yüksekliği,  bilinen gerçekler artık.

        Burada önemli olan,Sayın Canavero’nun omuriliğin birleştirilmesin de buldukları Texas-PEG adlı maddenin  bilim adamları tarafından değerlendirmeleri olacaktır. Texas-PG  maddesinin omurilik tedavisindeki başarısı ise, tartışmaların niteliğini ve boyutunu belirleyecektir.

        Sayın Canavero, asıl hedefinin, beyin naklinin gerçekleştirilmesi olduğunu da belirtmiştir.

          Bir veya iki ay önce gazetelerde bir başka haber okumuştum. “Cinsel robot üreten firmanın uzmanları, robotun kalça ve göğsünün okşandığında sevecen davranışlar göstererek insana sokulduğunu, yakın zamanda yeni teknolojilerle robotların da doğum yapabileceklerini açıklamışlardır.” Öte yandan, doktorlarımız kadınların 50-60 yaşlarına kadar, tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olabileceklerini de belirtmektedirler.

             Açıklanan gelişmeler, yakın zamanda gerçekleşir veya  gerçekleşmez o ayrı  bir tartışma konusudur. Toplumları ilgilendiren asıl konu, bu gelişmelerin sosyal boyutunun değerlendirmesi olacaktır. Miladi yıldan iki bin yılına kadar meydana gelen bilgi birikimini bir futbol topuna benzetecek olursak, son on on beş yılda gelişen bilgi birikiminin futbol topunun on katından fazla olduğunu söyleyebiliriz.  Ortaya çıkan bu bilgi birikimlerinin, toplumları nasıl etkilediklerinin irdelenmesi çok önemlidir.

           Ülkelerin toplumsal bilinci, çağın bilgileri ile ne kadar örtüşebiliyor? Tartışmaya bu sorunun yanıtıyla başlanılmasının gerekliliğine inanıyorum.Ülkelerin yönetim anlayışlarına, inanç sistemlerine  ve yaşama yükledikleri anlamlara bakıldığında, bilimin gerisinde olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.. İslam ülkelerinin bilime sırtlarını döndüklerini,  Afrika ve uzak doğu ülkelerinden bir coğunun fakirlik ve geri kalmışlıkla boğuştuklarına bakılınca, her şey açıkça ortadadır. En gelişmiş ülkelerde bile, bilimsel gelişmelerin ortaya koydukları gerçeklerin, yaşamları etkileme oranının % 60-70 olduğunu söyleyebiliriz. (Dünya Ülkeleri Hayallerle Yönetiliyor başlıklı yazımda açıklamıştım)

           Kafa naklinin gerçekleştiği,  robotların doğum yaptığı bir toplumdaki sosyal davranışları irdeleyelim.  Dünya nüfusunun(7,5  milyar) üç milyarı tek tanrıya inananlardır. Vahi yolu ile inan  kutsal kitaplar, kuramsal olduğu gibi kamu alanlarını da kontrol ederek yaşamları etkilemektedirler. Geriye kalan 3,5 milyar insanların inanç sistemlerinin kuramsallık arz etmediğini söyleyebiliriz. O inançlarda kutsal sayılan objeler bulunmaktadır. Bu objelerinde toplumu etkilediklerini inkar edemeyiz. İlk kafa naklinin Çin de yapılmasının nedeninin de dinlerin baskısından uzaklaşmak olduğunu düşünebiliriz.  Gerçi ünlü cerrah söyleşisinde ikide bir papanın baskısının olmadığını vurgulamaya çalışmıştır. Ancak bazı engellemeler olduğunu da belirtmiştir. Kendisinin deli olarak ilan edildiğini bile açıklamıştır.

       Bu gelişmelerin ortaya çıkaracağı durumlarla ilgili biraz ironi yapalım. İnsanlar düşünceleri ile hareket ettiklerine göre, kafa nakli kişilik değişimine yol açmayacak mı? İnanç farklılıklarını, ırk farklılıklarını nasıl değerlendirebileceğiz? Düne kadar” ya Muhammed diyen kişinin, ya İsa” diye konuşmaya başlamasını normal karşılayabilecek bir toplumsal bilinç oluşabilecek mi? Tıp ta din, dil, ırk ayrımı olmadığına göre, beyaz ırktan birine, siyah ırktan birinin kafatası uyum gösteriyor ise nakil yapılmayacak mı? Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

          Robotların doğum yapmaları gerçekleştiğinde,  olumlu ve olumsuz yönleri göz ardı edilmemelidir. Rahatsızlıkları nedeni ile doğum yapmaları tehlikeli olan bayanların kendilerinden alınan üreme hücreleri ile çocuk sahibi olmalarının mutluluğunu düşünelim. Robot çeşitli duygulardan uzak taşıyıcı anne rolünü üstlenmiş olacaktır. Oysa taşıyıcı annelikte, bir yığın sosyal ve duygusal tartışmalar yaşandığı gerçekleri unutmayalım. Diğer yandan fiziki yapılarının bozulmasını istemeyen bayanlar için de bir kurtuluş yolu da olabilir. Çocuk edinmelerde yaşanılan karmaşık duygularda ortadan kalkmış olacaktır.  Buna karşılık çocuk ticaretinin de yolu açılmış olabilir. Toplumun sosyal değerlerinde önemli karmaşıklığa yol açması çok doğaldır.  Sosyalleşme bilinci ile bunların aşılmasının zorunluluğu bulunmaktadır.

            Robot çocuklara toplumda farklı yaklaşımların olmasından kaçınmak mümkün değil.Bu gerçekler bilinerek hareket edilmesi gerekmektedir. Robot doğumlarını, tıp dünyasının bir aracı  teknolojisi  olarak ortaya konulması anlayışı çok önemlidir. Böylece toplumların yanlış değerlendirmelerinin önüne geçilerek, sosyal  ve psikolojik  tartışmaların aza indirilmesi mümkün olacaktır. 7-8 kez tüp bebek denemesinde başarısız olunan bir ailenin kendi üreme hücrelerinden robotun doğumu ile çocuk sahibi olmalarının mutluluğunu hiçbir inancın değerleriyle engellenmesi düşünülmemelidir. Yeter ki yasal düzenlemeler iyi yapılsın, kontrol ve denetim, sağlıklı işletilsin.  Çocuk sorunundan yıkılan yuvaları, mutsuz aileleri göz önüne getirelim.

             Sayın Canavero, Çinli kafanın Rus’a nakledilmesi sorusuna,” Hayır olmaz, Çinliye nakledileceğini”  söylemiştir. Bu açıklamayı, ırkçıların karşı çıkışını engellemeye yönelik olduğunu düşünüyorum. İnsan vücudu biyolojik bir varlık olduğuna göre, ırklara göre farklılık arz etmesi söz konusu olabilir mi?

           Çağımızda, bilgi ve teknolojilerin yarattığı dünyanın iyi algılanması gerekmektedir. Geçmişteki bilgilerle bugünü yönetmek ve değerlendirmek mümkün olmaktan çıkmıştır. Toplumlarda görülen kuşaklar arası çatışmaların da boyutları çok değişmiştir.  Bugünün kuşaklarını yönetebilmek için bu farklılıkları öğrenmek zorunluluğu bulunmaktadır. Ne yazık ki ülke yöneticileri bu gerçeklerden uzak pragmatik bir anlayış ile dünya siyasetinde rol almaktadırlar. Bilim, demokrasi, insanlık kavramlarının içi boşaltılmıştır. Bu yapısal durum, toplumların sosyal bilincinin gelişmesine engel olmaktadır. Oysa, on yıl sonra bugünün gerçeklerinin çoğunun rafa kalkacağını söylemek için kahin olmak gerekmiyor. Halk söylemiyle yazıyı noktalayalım “ULAN BİLİM SEN NELERE KADİRSİN” 29.11.2017

          

 
Toplam blog
: 97
: 463
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1944 yılında Arapgir'de doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Arapgir'de, lise öğrenimini Ankara Gazi Li..