Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '08

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kafesten bir kuş uçtu

Kafesten bir kuş uçtu
 



Goethe " Neyi yapabiliyorsan, ya da yapabileceğini hayal ediyorsan başla. Cesarette; aklı, güç ve büyü vardır." diyor.

Başlamak, ilk adımı atmak...

Kısaca kendi kendinin öncüsü olmak. Zor iş arkadaşım! Hem de çooook zor iş.

Yapılmışı yapmak, başkasının gittiği yollardan gitmek, taklit etmek, takip etmek...

Tüm yaptığımız bu.

Kaçımız açılmış kapılardan geçiyor, kaçımız kendine yeni kapılar açıyor?

Yeni kapılar açmaya cesaretimiz mi yok, gücümüz mü?

Kiminle sohbet etsem,herkesin bir hayali var. Ulaşmak istediği bir yer, olmak istediği bir şey var. Fakat ilk adımı atacak cesaretleri yok.

Bu halimizle kurumuş cevizlere benziyoruz. Dışardan sağlam ve sert bir kabuk, kırdıktan sonra ortaya çıkan büzüşmüş, çürümüş bir ceviz içi.

Beyinlerimiz, yüreklerimiz, ve ruhumuz bedenimizde gittikçe büzüşüyor, kuruyor.
Güvenli gördüğümüz kavuklarımızda limanlarımızda konforlu bir şekilde sakin sakin yaşıyoruz. Ya da yaşadığımızı sanıyoruz.

Jack Nicholson'ın başrolünü oynadığı bir film vardı " One Flew Over The Cuckoo's Nest - Kafesten Bir Kuş Uçtu" bizde "Guguk Kuşu" adıyla oynamıştı. 1975 yılında 5 oskar ödülü kazanmış bir filmdi.

Film bir akıl hastanesinde geçiyordu. Nicholson, akıl hastanesindeki hastaların hayatlarını renklendirmeye çalışan, onların mutlu olmasına, kendilerine dönmelerine çabalayan sıra dışı McMurphy rolündeydi. Rutine,Statükoya karşı çıkan, mücadele veren McMurphy.

Hastalardan birisi de hiç konuşmayan kızılderili şef. Film boyunca McMurphy şefi konuşturmaya, onunla iletişim kurmaya çalıştı. Gündelik yaşantımızda da, güven eksikliği nedeniyle , konuşmaktan, iletişim kurmaktan çekinen pek çok insanla karşılıyoruz..

Filmin bir sahnesinde McMurphy hastalarla banyodaki ağır bir mermer bloğu yerinden kımıldatmak için iddiaya girmişti. Bahis oynamışlardı. McMurphy bütün gücü ile bir iki kez mermeri yerinden oynatmak için hamle yapmış fakat başaramamıştı. Hiç bozuntuya vermeden silkinip, " En azından ben denedim" demişti.

" Ben denedim... "

Hüzünlü biten filmde fark yaratmanın statükoya, renklerin griye yenildiğini görmüştük. McMurphy yaşayan ölü haline getirilmişti. Ancak son bölümde bir kişi hayatında fark yaratmıştı. McMurphy'nin istediğini yapmıştı. Şef, mermer bloğu yerinden söküp pencereye fırlatmış ve özgürlüğe doğru yola çıkmıştı. Denemiş ve başarmıştı...

Bir şeyler denerken başarısız olabilirsiniz. En azından denerken, başarısız olmuş olursunuz. Bu hiç denememekten, " Deneseydim ne olurdu?" kaygısından, içinizdeki eziklik, pişmanlık duygusundan binlerce kat daha iyi bir duygudur.

Deneyen, sorgulayan bir insan artık çekingen, içe dönük, başarısız olma korkusu ile kavuğuna çekilmiş, içi kurumuş ceviz benzeri ruhlardan olmayacaktır. Onlar artık özgürdür.

McMurphy'nin mücadeleci ruhuna sahip olabiliriz. Bu filmi izlemediyseniz, mutlaka izleyin. Filmdeki rollerden hangisini hayatınızda oynuyorsunuz düşünün. Beğenmiyorsanız rolünüzü değiştirin.

Bunu yapabilirsiniz. Herşeye baştan başlayabilirsiniz...





 
Toplam blog
: 60
: 1987
Kayıt tarihi
: 14.06.07
 
 

22.06.1970, İstanbul doğumluyum. Finans sektöründe çalışıyorum. Sanata ve edebiyata büyük ilgi duyuy..