Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '18

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Kağıt Para Nasıl Ortaya Çıktı?

Kağıt Para Nasıl Ortaya Çıktı?
 

Şu gördüğünüz para destesi[1] sizin olsa bununla iyi bir araba veya iyi bir ev satın alabilirsiniz. Oysa bu matbaa mahsulü, yazılı, resimli, renkli kâğıdın maliyeti taş çatlasın 10 lira. Bu da bir sigara parası bile değil.

Bu hesaptan çok laf türetilir de, daha fazla dramatize etmeyeceğim. Bunun yerine, yeryüzündeki milyarlarca insanın uğruna birbirini kırdığı, gerçekte beş kuruşluk kıymeti olmayan bu “para” adındaki kâğıt parçasının nasıl bu kadar muteber hale geldiğinin hikayesini özetleyeceğim.

Evvel zaman içinde insanlar ortaya çıkmış. Beslenme, giyinme barınma telaşına düşmüş. Nasıl olmuşsa, kimi belki birkaç tavuk, koyun yakalamış, kimi biraz meyve, tahıl toplamış. Gel zaman git zaman, hep aynı şeyleri yemekten bıkmışlar mı, artık nasıl olmuşsa, bunların bir miktarını birbirimizle “takas” ediverelim demişler…

Böyle, bir zaman idare etmişler.

Bu arada insan sayısı artmaya, her birinin elindekiler çoğalmaya, çeşitlenmeye başlamış… Hangisinden ne miktar verip karşılığında ne çeşitten ne miktar alacaklarının tespitinde zorluk çekmeye başlamışlar.

Öyle her yerde pek bulunmayan ışıltılı, parlak metallerden süs eşyaları da rağbet görür olmuş bu arada… Altın, gümüş, bakır filan diye isimlendirmişler bunları.

Hele de altın!

Keçisini, buğdayını, meyvesini, şarabını, zeytin yağını… verip bunlardan alır olmuşlar… Aynı şeylere ihtiyaç duyunca bu kez tersini yapmışlar…

Bu iş böyle kolaylarına gelmiş ve yerleşmiş.

Derken, devreye hükümetler girmiş.

İşi daha da kolaylaştırmak için bu metalleri küçük küçük kesip üzerlerine mühürlerini koymuşlar. Adına “sikke” demişler…

Artık her ürün bunlarla el değiştirir olmuş.

Bu almanın vermenin adını “ticaret” koymuşlar.

Bu ticaret işi git gide büyümüş.

Bazıları bu işin sonunda pek çok altın, gümüş sahibi olmuşlar… Bu kadar çok altını, gümüşü, kıymetli şeyleri güvenli ortamlarda saklama, koruma, muhafaza etme ihtiyaçları ortaya çıkmış.

Bazı sözüne güvenilir insanlar bu  işe talip olmuşlar. Ben sizin altınınızı, gümüşünüzü sizin adınıza korurum. Ama bunun karşılığında bir miktarını alırım demişler…

Altın, gümüş sahipleri kabul etmişler bunu. Ellerindeki değerli metallerini güvenilir bu kişilere emanet etmişler.

Bu kişilere “banker” denirmiş.

Bankerler altınlarını teslim aldıklarının ve istendiğinde iade edileceğinin ıspatı için teslim aldıkları altın miktarının yazılı olduğu imzalı senetler vermişler.

Bankerlerde altını, gümüşü  bulunanlar bir alış veriş ihtiyaçları ortaya çıkınca bir zaman sonra artık her seferinde bankere gidip altınları alıp satıcıya teslim etmek ve satıcının da bunu güvenceye almak için tekrar bankere teslim etmesi angaryasından kaçınmak için ellerindeki senetleri alış verişte kullanmaya başlamışlar.

Bu arada bankerler de bu altın, gümüş saklama işinden aldıkları yüzdelerle bu işten çok kazanır olmuşlar. Onlar da kazandıkları altın, gümüş filan karşılığında yine senet ihraç ederek ihtiyaç sahiplerine, tüccarlara, krallara, devletlere… faizi mukabilinde borç verir olmuşlar…

İşte tüm bu senetlere “kâğıt para” denir olmuş…

İnsanlar bu kâğıtlara “altın” gibi kıymet verir olmuşlar.

Haksız da değillermiş tabi.

Çünkü önceleri bu senetlerin karşılığında bankerlerde muhafaza altında tutulan ve istendiğinde senet üzerinde yazılı miktarının teslim alınabileceği altın, gümüş filan varmış.

Efendime söyleyeyim, bu işi yapa ede bu bankerler büyümüşler, büyümüşler… kimi banka, kimi merkez bankası mertebesine ulaşmışlar.

Bu arada insanlar da her geçen gün kâğıt parayı iyice bir kanıksamışlar, bu kâğıtların altınla olan bağını yavaş yavaş unutur olmuşlar…

Artık bankerlerden, bankalardan… borç isteyenler mi çoğalmış, her nasıl olmuşsa, bunlar bir süre sonra ellerindeki altından, gümüşten daha fazla miktarda kâğıt para ihraç eder olmuşlar… Böylece zaman içinde piyasada dolanan o kağıt paraların miktarı arttıkça artmış ama bunların teminatı olan altının, gümüşün miktarı sabit kalmış.

Ve ama bu arada insanlar bu kâğıt parçalarına öylesine itimat eder hale gelmişler ki, en sonunda, yani bundan yaklaşık 45 yıl öncesine kadar azalttıkça azalttığı altın karşılığında da olsa para basmaya devam  etmekte olan ABD de “artık buna gerek yok” demiş ve para denen kâğıdın altınla ilişkisini sonlandırmış.

Günümüzde artık bütün dünyada bu iş böyle oluyor. 10 TL masrafla matbaada basılan bir deste parayla bir ev, bir araba alınabiliyor.

Ve günümüzde bu kâğıt dahi ortadan kalkıyor ve onun yerini, elektronik ortamlarda İBAN adı verilen hesap numaraları  arasında gelen giden rakamlar alıyor…

Hadi moralinizi daha fazla bozmayayım. Bu sanal paranın bir güvencesi  elbet var.

Ne mi?

Hukuk…

Belki kıymetini anlarsınız diye hatırlatıvereyim dedim… Altından da kıymetli… O yoksa, hiçbir şey yok…

 

Kenan IŞIK

 


[1] 50.000 Euro: TL karşılığı 300.000 Liradan Fazla.

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..