Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kahpe yaz

Kahpe yaz
 

İnsanların beklentileri ile gerçekleşenler arası dağlar kadar fark olur ya, sanırım bizler için bu özellikle yaz aylarında geçerli. Yazın beklentim, oteldeki yabancı kızlarla tanışıp çılgın köpük partilerinde eğlenmek ve içkinin dibine vurmakken gerçekte kendimi kardeşimle birlikte Mini Club’da balon şişirirken buluyorum.

 
Yaz tatili gelecek diye içimiz şişiyor
 
Bütün bir kış yaz tatilini hayal etmekle geçiyor neredeyse. Hepimiz , “lan şu yaz tatili bir gelse de eşşekler gibi -buradaki ş uzadıkça o ana duyulan özlem artar- yatsam” diye geçiriyoruz içimizden. Çünkü yazın ne girmemiz gereken bir Fizik sınavı oluyor ne de “susalııım” diye bağıran fırlama öğretmenler. Sadece sen ve ne istersen o var.
 
Bütün kış evden çıkmadığımız için yemek yemekle geçiyor neredeyse. Dolabı açıp ne bulduysak yiyoruz, dolabı kapatıyoruz. Sınavlaraa hazırlanırken içtiğimiz litrelerce kahve de cabası. Kantine indiğimizde “kantinci cemal amcaya ayıp olmasın, abi ver şurdan iki karışık” deyipte yediğimiz onca abur cuburdan sonra aldığımız kiloların haddi hesabı yok. Çünkü kışın her yanımızı bol salatayla lavaşa sarılmış dürüm gibi kapattığımız için kilo aldığımızı pek de fazla hissetmiyoruz.
 
Ta ki yaz gelipte dar gömleklerimizi, o çok sevdiğimiz kırmızı elbisemizi dolaptan çıkarana kadar. O gömleği giymeye çalışırken kolumuz baya bir havaya kalkıyor ve gömleği giydiğimizde düğmelerini ucu ucuna yetiştiriyoruz. O düğmenin kopmaması için iki seçenek var; ya mumya gibi dik yürüyücez ve ters hareketler yapmıyıcaz, ya da yırtılsada “abi modeli böyle zaten ” deyip millete kakalamaya çalışacağız. Ya kırmızı elbise giyen kızımıza ne demeli? Yedin, yedin aldın önüne yastık gibi göbeği, sonra “ay bu elbise de ne kadar darmış çekmiş heralde”. yemezler, çünkü bütün kış yediklerin orda.
 
Kas yapmalıyım , basenlerimi eritmeliyim.
 
Benim başarısızlıkla sonuçlanan bu denemelerim… Ve buna rağmen hiç usanmamam. Yaz geliyor ya, kapıyı çalmaya başladılar tabi. Denize havuza girerken hakkımda “bu ne çelimsiz çocuk”  , “şuna bak selvi gibi boyu var domates gibi karnı var ” ya da “saçlara baksan çok havalı, kollara baksan çin malı” gibi şeylere maruz kalmamak için bütün bu çalışmalarıma devam ediyorum, ediyordum.
 
Evde bulduğum her şeyi dumble niyetine kullanmak gibi bir huyum da var gerçi. En son hatırladığım şey yarım kiloluk pekmez kavanozlarını dumble niyetine kullanışımdı. Evde uzmantv ‘den izlediğim o ne olduğu belirsiz hareketleri yapma çabalarımı da es geçmemek lazım. Kollar yukarı bacaklar aşağı derken ters bir hareket yapınca belim de gitti tabi. Kas yapıcam derken kambur çıkardım.
 
Aynı şey kızlar için de geçerli tabi. Kışın ne kadar güzeldi sizin için, o zımbırtıyı ayda bir çalıştırsanız size yetiyordu. Ama şimdi yaz geldi ya; o miniler, Bershka’dan yeni alınan kot şortlar bir bir giyilecek. Dolayısıyla giydiğiniz alt boyu kısaldıkça o zımbırtıyla biraz daha haşır neşir olmanız lazım.
 
Yazdan beklentilerim ve gerçekleşenler
 
Her yaz tatile çıkarken “bu sefer Alman bir sevgili yapıcam” , “Ruslarla o bar senin bu bar benim gezicem” gibi ergence hayallerle çıkıyorum tatile. Tatil güzel geçiyor da, bu beklentilerim pek gerçekleşmiyor. Nereye gidersem gideyim peşimde ya Tayvanlılar oluyor ya da Kazak, Özbek, Çin gibi doğu kültüründen insanlar. Antalya’da da böyleydi, Manchester’da da. Hayır uzakdoğu’da dergide resmim falan mı yayınlandı da ünlü oldum, ya da üstümde “Uzak doğudan sevgili aranıyor” yazıyor, ben anlayamıyorum.
 
Sonuç mu? Tatilden dönüşte ne Alman bir sevgilim oluyor, ne de Ruslarla çekildiğim güze fotoğraflarım. Geriye mini disco’da çalan şu “çuf çuf tren” şarkısı ve macaroni dansı yaparken çekilmiş aptal videolarım kalıyor.
 
 
 
Toplam blog
: 12
: 312
Kayıt tarihi
: 07.08.12
 
 

17 / İstanbul Selam. Ben Ödül. Adımı duyanlar genelde takma ismim falan sanıyor. Hayır değil...